Kadınlara yönelik şiddete de değinen Erdoğan, kadınlara yönelik şiddet olaylarının, muhalefetin ve medyanın istismarıyla artıyormuş gibi bir havada takdim edildiğini ifade etti.
Bir tek kişinin canının yanmasına bile ''eyvallah'' edemeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, ''Biz çalışmaları başlatana, araştırmaları başlatana kadar, bu ülkede şiddete uğrayan kadınların istatistiği bile tutulmuyor, bunlardan hiç kimsenin haberi olmuyordu. Bugün artıyormuş gibi lanse edilen şiddet, esasen daha önce bilinmeyen, gizli-kapalı tutulan, aslında artık azalmaya da başlayan vakaların abartılmasından başka bir şey değildir. Muhalefetten de medyadan da bu meseleyle ilgili olarak sorumlu yaklaşım bekliyor, istismar değil dayanışma ve sorumluluk duygusuyla şiddeti en aza indirebileceğimiz uyarısını yapıyorum'' diye konuştu.
Kadınların yoksulluğu üzerinden yapılan istismar siyasetini de aynı şekilde fırsatçılık olarak gördüklerini belirten Erdoğan, kadınların eğitimi, istihdama daha fazla katılımı noktasında önemli adımlar attıklarını, yoksulluğun önlenmesi, ihtiyaçların giderilmesi için adres olarak kadınları gördüklerini, sosyal yardımları doğrudan kadınlara yaptıklarını anlattı. Erdoğan, buna örnek olarak ilköğretim ve ortaöğretimde yardımları annelerin hesabına yatırmalarını gösterdi.
Başbakan Erdoğan, hiç kimsenin kadına yönelik şiddeti, adına ''töre, gelenek, namus davası'' diyerek meşrulaştıramayacağını belirterek, ''Kadına yönelik şiddet vicdansızlıktır, insafsızlıktır, hiç tereddüt etmeden söylüyorum; alçaklıktır'' dedi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Buradan, sizler aracılığıyla, ülkemin dört bir yanındaki emekçi kadınlara selamlarımı gönderiyorum. Anadolu'nun, Trakya'nın fabrikalarında, atölyelerinde, imalathanelerinde elleri nasırlanmış, alın teriyle kazanan, evine ekmek götüren tüm hanım kardeşlerimi selamlıyorum. Çukurova'da pamuk tarlalarında, Karadeniz'de çay bahçelerinde, fındık bahçelerinde, Menderes Ovasında buğday tarlalarında alın teriyle toprağı adeta sulayan tüm hanım kardeşlerimi sizler aracılığıyla selamlıyorum.
Ülkemin dört bir yanındaki çilekeş, vefakar, cefakar kadınları, hanım kardeşlerimizi selamlıyorum. Buradan, annelerimizi, evinde çocuğunu yetiştiren, evinin direği, evinin onuru kadınlarımızı, hanım kardeşlerimizi selamlıyorum. İstismarın, ucuz iş gücünün, düşük ücretin mağduru yapılmak istenen, terörün ve törenin baskısı altında kalan, alçakça cinayetlere hedef gösterilen kadınları selamlıyorum.
Afganistan'ın yoksul kadınlarını, Irak'ın dullarını, Darfur'un çilekeş kadınlarını, Filistin'in mağdur, mazlum kadınlarını, dünyanın her yanındaki ezilmiş kadınları selamlıyor, kendilerine Türkiye'nin dayanışma mesajlarını yolluyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün, ülkemin tüm kadınları için, dünyanın tüm kadınları için, istismarın son bulmasına, baskıların sona ermesine, cinayetlerin, tecavüzlerin tükenmesine, barışa, dostluğa, kardeşliğe ve dayanışmaya vesile olmasını yürekten temenni ediyorum.''
''İstismarın kötü olduğunu ancak kadın emeğinin istismarının kötüden de kötü olduğunu'', ''ayrımcılığın kötü olduğunu ama kadına yönelik ayrımcılığın, kötünün de ötesinde insanlık dışı olduğunu'' vurgulayan Başbakan Erdoğan, konuşmasında kadına yönelik şiddete de vurgu yaptı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Şiddet, dünyanın neresinde olursa olsun, kime yönelik olursa olsun kötüdür ama kadına yönelik şiddet, vicdansızlıktır, insafsızlıktır, hiç tereddüt etmeden söylüyorum; alçaklıktır. Hiç kimse, kadına yönelik şiddeti, adına 'töre, gelenek, namus davası' diyerek meşrulaştıramaz.
Bizim medeniyetimiz, 'Cennet, annelerin ayakları altındadır' der. Bizim medeniyetimiz, 'Annenize, babanıza yanınızda yaşlandıklarında öf bile demeyeceksiniz' diye emreder. Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, kadın erkek demeden, yaşlı çocuk demeden canı, hayatı, insanı kutsal görür, mübarek görür, dokunulmaz görür.
Hiç kimse aksini iddia etmesin, hiç kimse kendi kaba şiddetini mazur ve meşru gösterme çabası içine girmesin. Bizim geleneklerimiz kadını, evin de ailenin de sosyal hayatın da ekonomik hayatın da en merkezinde görür ve böyle kabul eder.
8 yıldır, işkenceye nasıl sıfır tolerans gösteriyorsak, aynı şekilde şiddete, özellikle de kadın ve çocuklara yönelik şiddete sıfır tolerans gösteriyoruz. Kadına yönelik şiddetin, toplumda çok eskiden bu yana kanayan bir yara olduğunu biliyoruz.
Ne yazık ki kadına yönelik şiddetin her zaman üstü örtüldü, mesele aile içinde tutulmaya çalışıldı, 'kol kırılır, yen içinde kalır' denildi. Hayır; ben kolu olmayan bir vücudu yen içinde kalsa bile ne yapayım. Böyle saçmalık mı olur? İlk kez bizim dönemimizde mesele ciddiyetle ele alındı, derinlemesine araştırmalar yapıldı ve bu konuda istatistikler tutulmaya başlandı.''
AA