Dolar

34,9493

Euro

36,6369

Altın

3.003,29

Bist

10.011,07

Yazar Celil Öker: İstanbul, polisiye romancılıkta New York'tan daha uygun bir metropol

Türk polisiye edebiyatının özgün yazarlarından Celil Öker, "İstanbul, son yıllardaki değişikliklerden sonra, New York'tan bile polisiye roman için daha uygun bir zemin oluşturuyor." dedi. Atina'daki 'Kastaniotis Yayınevi' tarafından düzenlenen 'Akden

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-04 07:38:57

Yazar Celil Öker: İstanbul, polisiye romancılıkta New York'tan daha uygun bir metropol
Türk polisiye edebiyatının özgün yazarlarından Celil Öker, "İstanbul, son yıllardaki değişikliklerden sonra, New York'tan bile polisiye roman için daha uygun bir zemin oluşturuyor." dedi. Atina'daki 'Kastaniotis Yayınevi' tarafından düzenlenen 'Akdeniz'de polisiye romancılığı' konulu etkinlikte bir konuşma yapan Celil Öker, genelde polisiye romancılığı özelde ise Türk polisiye edebiyatının geçirdiği evreleri anlattı. Öker, romanlarında 'Avrupa'nın İstanbul'a yönelik oryantalist bakış açısına karşı, şehri kurtarma çabasına giriştiğini' de söyledi. Türkiye'yi 'polisiye romancılıkta cennet', İstanbul'u ise bu konuda dünyadaki 'en bereketli metropollerden biri' olarak tanımlayan Öker, "İstanbul, son yıllardaki değişikliklerden sonra New York'tan bile polisiye roman için daha uygun bir zemin oluşturuyor." ifadelerini kullandı. "İSTANBUL'DA DA KÖTÜLERİ KOVALAYAN VAR" İstanbul'un kitaplarında temel bir yer tuttuğunu ve başta 'Remzi Ünal' olmak üzere kahramanlarını başka şehre taşımayı da düşünmediğini belirten Öker, "Hem Türk, hem de Avrupalı okurların İstanbul'da bir kahramanın (Remzi Ünal) kötü insanların peşinde olduğunu okusunlar istedim. Bu dünya polisiye edebiyatına bir cevap niteliğinde." görüşünü dile getirdi. Türk yazar Celil Öker, İstanbul'un polisiye edebiyata uç veren en uygun yer olmasını ise şöyle açıkladı: "Öncelikle İstanbul çok güzel. İkincisi, çok katmanlı bir yapısı var. Hiçbir çaba göstermeden şehrin başından geçen tarihsel durumları tespit edebilirsiniz. Son yıllarda göçlerle birlikte yeni sosyolojik ve zengin katmanlar şehre geldi. Yüzyıllardan bu yana gelen etnik bir çeşitlilik var. Merkezi İstanbul'da yaşıyorsanız bu etnik çeşitliliği ve zenginliğin farkına varırsınız. Bir yandan da rant mücadelesi sürüyor. Dış göçlerle arazi ve araziye bağlı değerler müthiş artıyor. Arsalar, evler, tarihi yapılar ve yanıbaşları..." "İSTANBUL'U ORYANTALİST BAKIŞTAN KURTARMAK İSTİYORUM" Avrupalıların Türkiye ve İstanbul'a oryantal bir yaklaşımda diretmelerini eleştiren Öker, yaşayan enerjik İstanbul'a dikkat çekti. Bu yönde beklenti içinde olanların aksine "Ben modern bir İstanbul'da yaşıyorum. AVM'lerde, borsanın olduğu yerde, normal sokaklarda yazıyorum. Bunu yansıtmaya çalışıyorum." dedi. Oryantalist bakışa bir örnek de veren Öker, İspanya'da basılan kitabının kapağına cami resmi koyduklarını oysa kitabında cami sözcüğünün geçmediğini vurguladı. Kendi yazım tekniğini de anlatan Celil Öker, şunları söyledi: "Ben İstanbul'u bu 'oryantalist İstanbul' tuzağından kurtaran bir bakış açısıyla yazmaya çalışıyorum. Bu da bana belli bir sınırlama getiriyor. İstanbul'u daha normal, gecekondusuyla büyük caddeleriyle, kargaşasıyla yazmaya çalışıyorum. Elbetteki bir turist İstanbul'a geldiğinde bu katmanlardan istediğine şahit olacaktır. Camiler de bunun parçasıdır. İyidir. Ama İstanbul, yüzyıllardır. ortalama bir Batılının zihninde yarattığı oryantal değerlerin ön planda olduğu bir şehir değil. Ben de onu doğrulamaya çalışıyorum." TÜRKİYE'DE CİNAYETLER NİÇİN İŞLENİR? Türkiye'de son 20-30 yıl öncesine kadar cinayetlerin "kan davası, karşılıksız aşk ve bir insan topluluğu, aile veya siyasi bir görüşe baskı amacıyla" işlendiği saptamasında bulunan Öker, bunun değiştiğini ve dördüncü neden olarak "maddi çıkarın" gündeme geldiğini anlattı. Polisiye romanın temelindeki maddi gerekçeye dair Öker'in yaptığı değerlendirme ise şöyle: "Türkiye ekonomik olarak 1982'lerden sonra bir dışa açılma süreci yaşamaya başladı. Ekonomik olarak zenginlik gelişti. Servet birikti. Servetin paylaşması gündeme geldi. Bu her zaman yasal olarak paylaşılmaz. İllegal olarak da paylaşılır. Mafya zaten bu gibi durumlarda ortaya çıkar. Burada işlenen cinayetlerde ortaya çıkıp 'ben yaptım' demezsiniz. Bu süreçte polis, sorgulama, deliller ve yeni teknolojileri kullanarak cinayetleri ortaya çıkarır. İşte bu, polisiye edebiyatı için mükemmel bir durum." "POLİSİYE ROMANCILIKTA İYİYİZ" Etkinliğin ardından Cihan Haber Ajansı'na konuşan Celil Öker, Türk polisiye romancılığının Avrupa'daki konumuna ışık tutu. Öker, şunları söyledi: "Hiç de fena durumda olmadığımızı düşünüyorum. Tek problemimiz nitelikte değil bence nicelikte. Örneğin Almanya'yı ele alırsak onların kültür üretimi dolayısıyla polisiye üretimi bizim kültür ve polisiye üretimimizden kar kat fazla. Bizim neredeyse bir yılda yayınladığımız polisiye ürünleri Almanlar, bir ayda yayınlıyorlar. Müthiş bir üretim. Onun karşılığını da alıyorlar. İnsanlar okuyorlar. O yüzden benim ve başka arkadaşlarımın Avrupa'da boy göstermeleri kuşkusuz bizim tarafı da biraz heyecanlandırıyor. Umarım bu devam eder." "Bütün kültürel çabalar gibi polisiye romancılık çabalarının da hak ettiği yere geleceğine inanıyorum." diyen Öker, problemin Türk piyasasının henüz tam endüstrileşmemesinde olduğunu ifade etti. Yunanca'ya çevrilen "Kramponlu Ceset" ve "Bin Lotluk Ceset" kitaplarına gösterilen ilgiye dair de, "Birbirimize çok benziyoruz. Atina, İzmir'e benziyor. Şimdi televizyonlarda çatır çatır Türk dizileri gösteriyorlar. Demek ki yavaş yavaş küs durumdan çıkıyoruz." görüşünü dile getirdi. AKDENİZ ÜLKELERİNDE "KARA (POLİSİYE) ROMANCILIK" Atina'daki 'Kastaniotis Yayınları' tarafından düzenlenen "Akdeniz'de polisiye romancılık" konulu etkinlikte aynı yayın evinden kitapları çıkan Türk yazar Celil Öker'le birlikte Fransız yazar Maurice Attia ile Yunan yazar Petros Markaris de birer konuşma yaptı. Yazarlar, kendi bakış açılarından Akdeniz ülkelerinde polisiye edebiyatın gelişim süreci ile benzerlik ve ayrıştıkları konuları masaya yatırdı. Cezayir'de Fransız anne babadan doğan Maurice Attia, "Akdeniz sıcak, misafirperver ancak tıpkı bir anne gibi seni kovabilir de. Barbar da olabilir; bunu Akdeniz'in iki tarafında da yaşadım." dedi. Petros Markaris ise Akdeniz polisiye romancılığında yolsuzluk, politika ile ilişkiler, iç savaş ve diktatörlerin kaçınılmaz olarak ele alındığını belirtti. Akdeniz yemek kültürünün de polisiye romancılığın konusu içerisine girdiğine ifade eden yazar, buna "İtalyan ve Yunan bir anne çocuğuna, 'eğer yemeğin tamamını yemezsen seni öldürürüm!' der." örneğini verdi.

Haber Ara