Dolar

34,9498

Euro

36,6868

Altın

3.002,62

Bist

10.015,54

Çetin Doğan'ın "yabancı damadı", Balyoz'u demokrasiye darbe olarak görüyor

Balyoz davası sanıklarından Çetin Doğan'ın damadı Dani Rodrik, Financial Times (FT) gazetesi için kaleme aldığı yorum yazısında davanın, "Türk demokrasisi için bir balyoz" olduğunu öne sürdü. Oda TV baskını ve Ergenekon soruşturması çerçevesinde 10 g

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-04 12:21:54

Çetin Doğan'ın
Balyoz davası sanıklarından Çetin Doğan'ın damadı Dani Rodrik, Financial Times (FT) gazetesi için kaleme aldığı yorum yazısında davanın, "Türk demokrasisi için bir balyoz" olduğunu öne sürdü. Oda TV baskını ve Ergenekon soruşturması çerçevesinde 10 gazeteci ve yazarın gözaltına alınmasını değerlendiren "yabacı damat", bunun Türk demokrasisinin geleceği için tehdit oluşturduğunu iddia etti. FT'de dün yorum bölümden yer alan yazısında Türkiye'yi "modern ve seküler bir devlete sahip Müslüman bir ülke" diye tanımlayan Rodrik, karmaşa içerisindeki Arap dünyasının da Türkiye'ye model olarak baktığına değindi. Ancak Rodrik, Türkiye'nin demokratik umutlarının, "ülkenin tarihinin ve şu anki liderlerinin siyasi entrikalarının ağırlığı altında çarçur edildiğini" iddia etti. Türkiye'de baskı olduğuna dair işaretlerin de bol olduğunu sözlerine ekleyen Dani Rodrik, ardından Oda TV baskının ve gazetecilerin gözaltına alınmalarını örnek verdi. Gözaltına alınan gazeteciler arasında Hrant Dink cinayetinde resmi bir ihmal olduğunu ortaya çıkaran ödüllü bir gazeteci de bulunduğunu belirten Rodrik, geçtiğimiz ay da Oda TV internet sitesinden 3 kişinin gözaltına alındığını hatırlattı. Türkiye'de "başka garipliklerin de gözden kaçmadığını" ifade eden Dani Rodrik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla 22 yaşındaki bir üniversite öğrencisinin, resmi görevliye hakaretle suçlandığını aktardı. Yakın bir zamanda Türkiye'ye gerçekleştirdiği bir ziyarette "hükümetle iyi bağlantıları olan popüler gazetecilerden bile" tehditler olduğuna dair şikayetler almasının kendisini şaşırttığını kaydeden yabancı damat Rodrik, "Kendi kendine sansür büyük bağımsız gazetelerde sıklıkla yapılan bir uygulama olmuş. 'Sıradaki ben olabilirim' çekincesi var." ifadelerini kullandı. Bütün bunların temelinde "hükümetin desteği sağlamlaştırma, muhalefeti kötü gibi gösterme" çabasının olduğunu savunan Dani Rodrik, bunun için de Ergenekon etrafında şekillenen davaların kullanıldığını öne sürdü. Yazar ayrıca, "Savcılar, hepsi hükümeti yıkmaya yönelik bir komplonun parçası olmakla suçlanan askeri kesimlerden gazetecilere avukatlardan akademisyenlere kadar bazı beklenilmedik isimleri olaya karıştırmak için bazı garip girişimlerde bulundu." iddiasında bulundu. Bu girişimlerin Balyoz davası ile zirveye ulaştığını dile getiren Çetin Doğan'ın damadı, davada sahte olduğundan şüphe duyulmayacak bazı anakronizmler bulunduğunu öne sürdü. Savcıların ise bu tutarsızlıkları görmezden geldiğini savundu. Yıllardır ordu ve ultra-seküler eski muhafızlar tarafından istismar edilmiş bir toplumda "bu garip tiyatronun iyi oynandığını" ifade eden Dani Rodrik, ordunun bugüne kadar üç darbe yaptığını ve gerek gördüğünde İslamcıların, yazarların veya Kürt milliyetçilerin üzerine gitmekten çekinmediğini kaydetti. Ordu ile bağlantısı olan gölge grupların bir dokunulmazlık zırhı içerisinde hareket ettiğinin açık olduğunu kaydeden yazar; ancak bugün mahkemede olan birçok kişinin AK Parti karşıtı görüşlere sahip olmak dışında suçlu gözükmediklerini öne sürdü. Buradan Başbakan Erdoğan'ın önünde iki seçenek olduğunu belirten Rodrik, anayasa referandumunu kazanmış olarak hukukun üstünlüğü konusunda daha sağlam durabilecekken ve demokratik itimatlarını yeniden inşa edebilecekken, bunun yerine Balyoz davasında 100'den fazla kişinin çoktan hapsedilmiş olduğunu kaydetti. Harvard Üniversitesi'nde profesörlük yapan Rodrik ayrıca Türkiye'nin bir İslami devlet olmak üzere olmadığını; aksine Rusya'nın Ortadoğu versiyonu olma yolunda ilerlediğini savundu. Medya ve mahkemelerin giderek siyasi manipülasyonun aleti olduğunu öne süren yazar, şöyle devam etti: "Ordu egemenliğinden yeni çıkmış bir ülke olarak Türkiye, farklı bir tehdit, sivil bir otoriter rejim tehdidi içeren bir gelecekle karşı karşıya. Eğer Türkiye potansiyelini Ortadoğu için demokratik bir işaret yerine getirmek istiyorsa; geçmişle yüzleşirken intikam siyaseti yapmak yerine hukukun üstünlüğü ilkesini titizlikle uygulayan liderlere ihtiyacı olacak. Arap sokaklarındaki göstericilerin akıllarında tutmaları gereken ders de budur."

Haber Ara