Tarihçi Orhan Koloğlu; Libya'nın Türk asıllı ilk başbakanı Sadullah Koloğlu'nun oğlu. 20'li yaşlarında Libya'da bulundu. Daha sonra eğitimi için Türkiye'ye döndü. Bir müddet doçent olarak Libya Al Fateh Üniversitesi'nde ders verdi. 70'li yıllarda Bülent Ecevit'in uluslararası ilişkilerini yönetirken defalarca Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi ile görüştü. Libya ve Libya halkı ile ilgili birçok kitap kaleme aldı.Ortadoğu'nun karıştığı, Libya'da şiddetin devam ettiği şu günlerde "Orada neler oluyor?" sorusuna cevap verebilecek en doğru isimlerden biri Orhan Koloğlu.
Araplar bunalımdan çıkmaya çalışıyor
Ortadoğu'da halk isyan bayrağını çekti. Mevcut diktatörler artık eskisi gibi rahat değil. Pes edenler, kaçanlar, direnenler... Diktatörler varlıklarını sürdürmek için ellerinde bulunan imkânları sonuna kadar kullanıyor. Yılardır ellerinde tuttukları güçle de halkın isyanını kanlı yöntemlerle bastırmaya çalışıyor. Ama son yaşananlar öyle gösteriyor ki Arap dünyasında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Herkes gözünü bundan sonra nerede ne çıkacak diye Ortadoğu'ya dikmiş durumda. Tüm bu yaşananları nasıl değerlendirmek gerekiyor? Orhan Koloğlu uzun süre bölgedeki birçok ülkede yaşadı. İki ay gibi kısa bir süre önce Libya ve Tunus'ta bulundu. Dolayısıyla isyan öncesi bölgenin içinde bulunduğu ruh haline dair gözlemleri var.
Koloğlu bugün yaşanan isyanları anlamak için Arap dünyasının geçmişini analiz ediyor. Dağılmak üzere olan Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmak isteyen Araplar o gün kendileri için kurtuluş olarak sömürgeci devletlerle işbirliği yapmayı uygun görür. Yani Osmanlı'dan ayrılışta kendileri için bir çözüm üretemez ve devlet olmayı başaramaz. Koloğlu'na göre Araplar hala o dönemi aşmaya çalışıyor. Yani Arap dünyasının bugün yaşadığı şey kendi içinde bulunduğu bir bunalımdan çıkma çabasından başka birşey değil.
Her ülkenin dinamiği farklı
Ardı ardına gelen tüm gelişmeler "Arap dünyasında ne oluyor?" sorusunu sorduruyor. Fakat Filistin meselesinde bile bir olamamış Arap dünyasını bütün olarak değerlendirmek Koloğlu'na göre yanlış. Ona göre bütün ülkelerin kendine göre birbirinden bağımsız dinamikleri var. Dolayısıyla da isyanların nedenlerini her ülkenin kendi gerçeğinde aramak gerekiyor. Ama ortak olan bir şey var o da genç nüfusun artması, teknolojinin sınırları kaldırması ve tüketimim had safaya ulaşması. Daha önce baskıcı rejim altında belirli TV kanallarına mahkûm olan, devletin izin verdiği kadar dünya ile bağ kurabilen ülkelerde teknoloji sınırları kaldırdı. Halk artık her şeyden haberdar. Fakirliğin had safhada olduğu ülkelerde belirli bir kesimin tüketiminin artması halkı sonunda isyan ettirdi. Koloğlu; Mısır, Tunus ve Libya'daki sorunları ayrı ayrı tanımlıyor: " Tunus üretimi olmayan bir ülke, yalnızca turizmi var. Petrol olmadığı için büsbütün fakirlik var. Libya'daysa anormal petrol var ve halka aylık belli bir gelir dağıtılıyor ama orada da halk daha fazlasını istiyor. Mısır'ınsa sürekli olarak nüfusu artıyor. Mısır halkı Nil nehri boyunca yaşıyor ve artık orada sıkışmış kalmış. Petrol de yok. Ciddi bir fakirlik var."
Sessizlik hayra alamet değildi
Kısa bir süre önce bölgede bulunan Koloğlu bugün yaşananları o günden kestirememiş. Ama son ziyaretinde dikkatini çeken şeyler de yok değil. İki ay önce gerçekleşen Tunus ziyaretinde göze çarpan ilk şey, köylere kadar yayılan büyük marketlerin varlığı, sokaklarda adım dahi atılmasına izin vermeyecek kadar çok olan arabalar ve sokak başında birikip, ağızlarından tek kelam bile çıkmadan bekleyen gençler. Koloğlu gençlerin o günkü suskunluğunun hayra alamet olmadığını ve bugün yaşananları getirdiğini düşünüyor. Halkın gözü önünde cereyan eden ama ulaşamadıkları tüketim onları sokaklara döken esas neden. Libya ziyaretindeyse farklı olarak gözüne çarpan şey iletilişim kanallarının eskiye oranla çok fazla olmasıymış. Koloğlu; " Eskiden dünya kupasını oturup otelin lobisinde izlerken birden yayın kesilirdi. Kaddafi'nin konuşması başlardı ve kimse yerinden kalkamazdı. Üstelik otelde turistler bulunurdu. Fakat bu son gittiğimde eskisine oranla her şey daha esnemiş durumdaydı. İnsanlar yabancı televizyon kanallarını izlemeye başlamıştı. Eskisine göre daha rahat bir ortam vardı." diyor.
Hayalci değilim, Kaddafi gitmez!
Kaddafi'ye karşı her daim var olan ama sesini çıkaramayan muhaliflerin bugün bu cesareti göstermesinin altında ne yatıyor? Koloğlu'na göre meçhul. Amaç ise belli: Kaddafi'yi devirmek. Başarılı olma oranlarıysa belirsiz. "Ben hayal kurmam" diyen Koloğlu, Kaddafi'den kurtulmanın çok da kolay olmayacağına inanıyor. Devlet televizyonuna telefonla bağlanan Kaddafi'nin "Beni hayal kırıklığına uğratmayın, yoksa yüzümüzü size dönüp çok sinirleneceğiz. Ülkeyi yakıp yıkarız." uyarısı da aslında bunu gösteriyor. Bundan sonra isyanlar başka ülkelere sıçrar mı belirsiz ama Koloğlu'na göre eğitimin, teknolojinin ve ekonominin bütün dünyayı değiştirdiği bir ortamda bundan kaçınmak çok da mümkün değil.
Zaman