Devrim yalnız iktidarları değil, alışılmış düşünce kalıplarını da yıkar, parçalar.
Birinci kalıp: “Bu devrimin öncüsü yok. Başıboş kalabalıklar ne yapabilir ki?”
O başıboş denilen kalabalıklar ne yapabileceklerini gösterdiler. Daha da gösterecekler. Kerameti kendinden menkul ‘öncü’lerin, program sahiplerinin, yeni efendi adaylarının yapabileceklerinden, yaptıklarından, yapamadıklarından ve bir çuval inciri berbat ettiklerinden çok daha iyisini hem de. Klasik Marksist-Leninist kalıba takılanlar acaba bu argümanlarının, ‘cahil halk’ sendromundan kurtulamayan Kemalistlerinkinden hiç de farklı olmadığını göremiyorlar mı?
İkinci kalıp: “Kaos olur. İnsanlar birbirini yer.”
Bu da mutaassıp düzen taraftarlarının argümanıdır. Mısır’da devrim başladığından beri polis ortadan tamamen çekilmiştir. Ordu pasif bir konumu benimsemiştir. Yani düzenin bekçileri felç durumdadır. Ama ortada ne kargaşalık vardır, ne de terör. Tersine, Tahrir Meydanı başta olmak üzere Mısır’ın sokaklarında barış ve neşe vardır. Özgürleşen milyonlarca insan sokaklarda barış içinde dolaşmakta, eğlenmektedir. TV kanallarında durumu açıklayan muhabirler, sokaklarda en ufak bir kavga bile görmediklerini söylüyorlar. Irak’la Mısır’ı karşılaştırmak yeter.
Üçüncü kalıp: “Yeni bir iktidar kurulur. Her şey eski durumuna döner.”
Elbette devrimin coştuğu ve görece durgunlaştığı dönemler olabilir ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. En azından eski polis terörünün yeniden ikame edilmesi oldukça zordur. Halk gücünü görmüş ve özgürlüğün tadını almıştır.
Dördüncü Kalıp: “İktidara ordu geldi. Devrim bu mu?”
Ordu iktidara gelmiş değil; zaten iktidardaydı. Diktatör devrilince onun arkasında durarak kendini mümkün olduğunca gizlemeye çalışan ordu ortaya çıkmak zorunda kaldı. Yani gerçek iktidar gücünün üstündeki şal düştü. Bunu devrim gerçekleştirdi. Bu, aynı zamanda, halkla ordunun (hele şu geçici “artık kurtulduk” illüzyonu kısa sürede geçsin) açıkça karşı karşıya gelmesi anlamına gelir. Devrim, bir muhalefet gücü olarak örgütlenip ikili iktidar durumu yarattığı sürece ilerler. Devrim, 1917 Ekim’inde, Rusya’da olduğu gibi, ikili iktidar durumuna son verip bütün iktidara sahip olduğu an sona erer, yozlaşır ve bir karşıdevrime dönüşür. Devrimin yozlaşmamasının garantisi, ezilenlerin kendilerini bir sokak ve meydan gücü olarak örgütleyip ikili iktidar durumunu sürdürmesidir. Bu elbette çok hassas bir dengedir. Ülkede seçimler yapılabilir, ‘normal’ düzene dönülebilir, halk oy sandıklarına da gidebilir. Ama bunlara rağmen halkın kendini bir sokak gücü olarak örgütleyip devrimi sürdürmekten vazgeçmemesi gerekiyor.
Devrimin şimdiki hedefi, Mısır’ın Kadetleri olan ordu ve Müslüman Kardeşler iktidarına ve rejimin diğer bütün kurumlarına karşı mücadele etmek ve onları da yıkmaktır. Devrim yıka yıka ilerler, kendini sokakta örgütleyerek var olmaya devam eder.