Mısır'da sonraki adım: İnsan hakları devrimi
Mısır halkının dünyaya verdiği mesajlardan biri de insan hakları reformu olmadan hiçbir demokratik reformun gerçekleşmeyeceğiydi
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-02-18 07:32:28
Halkın güç gösterisinin ardından Mısır’ı ne bekliyor? Ve halkın taleplerini karşılamak için ne tür reformlara ihtiyaç var?
Uluslararası Af Örgütü’nün Mısır’da birlikte çalıştığı insanlar bu konuda net: Devrik lider Hüsnü Mübarek Mısır’ının payandası olan baskı mekanizması lağvedilmeli. Bu da en başta daimi olağanüstü halin ve (şu an askıya alınmış olan) anayasanın, güvenlik güçlerine geniş tutuklama yetkisi veren, Mısırlı liderlerin sıradan sivil mahkemeleri tümüyle devredışı bırakmasına ve terör şüphelilerini askeri ve özel mahkemelere göndermesine imkân tanıyan 179. maddesinin kaldırılması anlamına geliyor. Benzer biçimde, muhaliflerin gözaltına alınmasına imkân veren yetkilerin de alınması gerek.
Sıra ifade özgürlüğünde
Mübarek’in görevi bırakmasından sonra Mısır ordusu, “mevcut koşullar ortadan kalkar kalkmaz” olağanüstü hali kaldırma sözü verdi. Şimdi bunu kamuoyuna açıklanacak bir takvim takip etmeli.
Ayrıca Mısır’ın bozuk cezaevi sisteminin de reforma ihtiyacı var. Son günlerde mahkûmların cezaevlerinden kaçtığına dair haberler duyuyoruz ve bunların araştırılması, düzgün yargılanıp gerçekten suçlu bulunanların cezaevine geri gönderilmesi lazım. Yetkililer, suçlama veya yargılama olmaksızın ‘idari’ tutukluluk halinde olan binlerce mahkûmun durumunu gözden geçirmeli, ya uygun biçimde yargılayarak cezalarını vermeli ya da serbest bırakmalı. Ayrıca düşünce suçluları derhal bırakılmalı.
İfade özgürlüğü, Mısır’da zincirlerini kırdı, fakat son 30 yıldır barışçı protestocuların, coplu polislerin dikkatini çekmeden toplanmaları imkânsızdı. Bu tür protestoları tutuklamalar izlerdi. İnsanların değişim talep etmesinin cesaretlendirici etkisi, Mısır’da zaferi mümkün kıldı. Fakat ifade ve toplanma özgürlüğü artık korunmalı. Bu da yasalardaki çok sayıda maddenin ya kaldırılması ya da uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi demek. Diğer önemli reformlar, kadın haklarının garanti altına alınmasını, dini gruplara karşı yasal ayrımcılığın sona erdirilmesini ve eşcinsellerin ‘ahlakdışı davranış’ gerekçesiyle cezalandırılmasından vazgeçilmesini içeriyor. Ve tabii ki ölüm cezası da kaldırılmalı.
Öte yandan Mısır’daki protestolarda dökülen kanı ve işlenen suçları da unutmamalıyız. Raporlar, en az 300 kişinin öldürüldüğünü, daha fazlasının da yaralandığını, belirsiz sayıda insanın içeri alındığını ve bazı örneklerde işkenceden geçirildiğini gösteriyor. İşkence, uzun yıllardır Mısır’ın alnında kara bir leke. Polisin, istihbarat servisinin ve ordunun bu olaylardaki rolüne dair soruşturmalar yürütülmesi gerek.
‘Güle güle polis devleti!’
Mısırlılar zulme, yoksulluğa ve yolsuzluğa karşı isyan ederek bütün dünyanın dikkatini çekti. Şimdi dünyanın dört bir yanında liderlerin Mısırlıların mesajını dikkatle dinlemesi hayati önem taşıyor: O mesaj, insan hakları reformu olmadan hiçbir reformun gerçekleşemeyeceği.
Küresel önemi haiz bir dönemden geçiyoruz. Cezayir, Yemen, Ürdün, Bahreyn ve genel anlamda bölgedeki (aslında bütün dünyadaki) birçok insan, tam da Tunus ve Mısır’ın talep ettiklerini istiyor.
Hafta sonu Londra’daki Trafalgar Meydanı’nda düzenlenen gösteride binlerce insan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarıyla dayanışmasını ifade etti. Bu dayanışma çerçevesinde insan hakları devrimi çağrısında bulunup, özgürlüğü bastıranlara boyun eğmeyeceklerini söylediler. Cumartesi günü bir pankart dikkatimi çekti. Üzerinde, “Güle güle gizli polis devleti!” yazıyordu. Gerçekten de öyle.
Radikal
Haber Ara