Asıl amaç, yerine bir o kadar baskıcı bir rejimin geçmesi için beş para etmez bir diktatörün devrilmesi değil. Asıl amaç bundan çok daha mühim: Çürümüş ve asalak haline gelmiş bir iktidar yapısının sökülerek yerine şeffaf ve açık bir hükümetle hukukun üstünlüğünün geçirilmesi.
Şimdilik, Süleyman, devletin idaresinde kaldı. Birçok kıdemli bakan da öyle. Şimdiye kadar Kahire'de çok ciddi kazanımlar elde etmiş olan kıdemli subaylar ve işadamları da öyle. Bu, o kazanımları silip süpürmek için tarihi bir fırsat. Ama hemen şimdi, yarın değil. Bu fırsat öyle çok uzun süre orada duracak değil. Eğer şimdi yakalanmazsa, bu ciddi bir kayıp olacak.
Filipinler'de, Etiyopya'da, Doğu Avrupa'da; her nerede kalıcı değişiklikler yapılabildiyse, demokratik seslerin derhal yükselip kendilerini ifade edebilmeleri sayesinde oldu. Eğer bu hemen olmazsa, tehlike, Mısır'da işlerin eskisi gibi devam etmesi.
Yani hayati soru şu: "Yeni yeni politize olan milyonlarca Mısırlıya kendilerini ifade etme imkânını nasıl vereceğiz?" Kurumsal bağlantıları yok ama kendilerini duyurmak konusunda kararlılar. Örgütlenmedikleri takdirde sesleri yavaş yavaş havaya karışacak. Ülkelerinin geleceği için hayati olan soruları hemen ortaya koymalılar. Açık kurumları oluşturacak olan kim? Ordu mu, yoksa Ömer Süleyman mı? Demokratik değerleri yerleştirmek üzere iktisadi çıkarlarını feda etme ihtimalleri var mı, yoksa statükoyu korumak için sonuna kadar savaşacaklar mı?
Bunlar zorlu meseleler. Ama taşıdığı tüm tehlikelere rağmen, hiç kimse bunu hafife almamalı. Hüsnü Mübarek'in iktidarı bırakması Arap dünyasındaki otoriter duvarın yıkılışının başladığını işaret ediyor. Yaklaşık 1,5 milyonu bulan sayılarıyla dünyanın en çok korku saçan güvenlik kuvvetlerini hayata geçiren Mübarek, bölgedeki siyasal otoriteryanizmin sembolüydü. Gidişi, halkın gücünün kanıtı. Bölgedeki korku duvarını ortadan kaldırıyor. 25 Ocak'tan beri meydana gelenler, Arap toplumlarının her düzeyine yayılan bir kudret kazanma hissiyatı yarattı.
Mısır'da, aniden geliveren zafer daha bir akşam öncesinde bile çok uzakta görünüyordu. Kadim muhafızlar Mübarek'i iktidarda tutmanın yollarını bulmak için çok didindi. Fark muhtemelen orduyla Amerikalılardan geldi. Dün sabah diktatöre "artık yürümüyor" dediklerini açıkça ortaya koyan ordunun bildirisiydi. Ama yine de sistemi yerinde tutmak, reformları devam ettirmek ve kendilerini çok çok yükseklere çıkartan o sistemi korumak için dişlerini tırnaklarına taktılar.
Bu gayretler, ne derece budala ve hakikatlerden kopuk olduklarını gösteriyor. Mübarek'in, son dakikaya kadar çekilmek gibi bir niyeti olduğunu sanmıyorum. Ne o ne de Süleyman krizin vahametinin farkındaydı. Daha ziyade, kansere migren muamelesi yaptılar. Ama geride kalan iktidar yapıları hastalığın bazı kalıntılarını halen barındırıyor. Eski rejim tamamen ortadan kalkmadıkça Mısır tam olarak iyileşmiş olmayacak.
Zaman