KKTC'DEKİ GELİŞMELERE SİYASİ PARTİLERİN BAKIŞI -HASİPOĞLU: "ELBETTE BAZI Y
KKTC ile ilgili son gelişmeler, KKTC'deki 5 siyasi partinin temsilcilerinin yer aldığı panelde masaya yatırıldı.
Kıbrıs Türk Kült
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-02-13 17:16:00
Kıbrıs Türk Kültür Derneği'nde düzenlenen "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki Gelişmelere Siyasi Partilerin Bakışı" konulu panele, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan İrsen Küçük'ü temsilen Genel Sekreter Ertuğrul Hasipoğlu, Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler (CTP-BG) Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş, Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Mehmet Çakıcı ile Özgürlük ve Reform Partisi (ÖRP) Genel Başkanı Turgay Avcı konuşmacı olarak katıldı.
Panelistler konuşmaları öncesinde el ele tutuşarak birlik mesajı verdiler. Panele, Türkiye'deki siyasi partilerden CHP Kırklareli Milletvekili Tansel Barış katıldı.
Paneli yöneten Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Başkanı Ahmet Göksan, son günlerde Türkiye ile KKTC arasında gerginlik, kopma ve ayrıştırma azami düzeye çıkartılarak oyun oynanmak istendiğini belirterek, bu oyunu bozmak için böyle bir panel düzenlediklerini kaydetti.
UBP Genel Sekreteri Ertuğrul Hasipoğlu, Kıbrıs'ın tarihten beri stratejik öneminin çok yüksek olduğunu söyleyerek, bu nedenle Kıbrıs'ta hiçbir zaman Kıbrıslı bir milletin olmadığını, Kıbrıs'ı kim aldıysa nüfusunu artırdığını ifade etti.
Hasipoğlu, Kıbrıs'ta çözümü arayan tarafın hep Kıbrıs Türk halkı olduğunu, Annan Planını da kabul ettiklerini söyleyerek, "Ama siyaset ve diplomasi, çıkarları uzlaştırma sanatıdır. Kavga yeri değildir. Siyasette dost yoktur, çıkarlar vardır" dedi.
1968'den beri Kıbrıs'ta görüşmeler yapıldığını, ancak bir arpa boyu yol gidilemediğini ifade eden Hasipoğlu, ekonomik durumla ilgili olarak da şunları kaydetti:
"Biz bu fotoğrafı 2004 öncesi de gördük. O zaman da ekonomik krizleri yaşadık, 11 tane banka battı. Şimdi yine aynı filmi izliyoruz. Dikkat etmemiz gereken en önemli unsur budur. Tehlikeli bir noktaya gittiğimizin farkında değiliz. Kıbrıs'ta marjinal bir grup çıkıyor, protesto ettiğimiz 3-5 tane pankartı asıyor. 5-10 tane kişi, her ülkede vardır bunlar. Ankara'nın tepkisini de anlamak mümkün değildir. Bütün toplumu buna bakarak yargılamak mümkün değildir."
Hasipoğlu, bu tartışmaların kapalı kapılar ardında yapılması gerektiğini söyleyerek, "Elbette bazı yanlışlar yapmış olabiliriz. Ama ne olur bize besleme demeyin. Biz Kıbrıs'ta Türk varlığını 1571'den beri muhafaza ettik. Benim neslim gençliğini hiç yaşamadı. Neden? Çünkü orada Türk varlığını devam ettirmek için, Anadolu'nun serhat bekçiliğini yapmak için. Orada kalmaya da devam edeceğiz. Hiç kimsenin gücü bizim varlığımızı ortadan kaldırmaya yetmeyecektir" dedi.
Ferdi Sabit Soyer de bugün yaşanan tartışmalarda sağlıklı sonuçlara gidebilmek için duyguların ötesinde gerçeklere de bakmak gerektiğini belirterek, KKTC'deki çoğu ekonomik modelin bizzat Türkiye tarafından Adaya getirildiğini kaydetti. Soyer, şöyle konuştu:
"Kıbrıs Türkü kimsenin maskarası değildir. Biz kendi evimizi kendimiz düzenlemek istiyoruz. Bize gelen yardımlar da yoksul Anadolu insanlarından gelen bir kaynaktır. Biz de bu vergilerle kendimizi idare eden beslenen bir halk olarak görmek istemiyoruz. Bu yardımlara büyük önem veriyoruz. Ama kendi gelirimizle, kendi ayaklarımız üzerinde duran bir ekonomik model istiyoruz. Türkiye'nin kaynaklarını da doğru yerlerde kullanmak istiyoruz. Bu halkın kendi kendini yönetme özelliğine herkesin saygı duyması lazımdır."
TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı da "Biraz önce el ele tutuştuk, ama biz dışarıya karşı el ele tutuşuruz, içeride de çok iyi dövüşürüz" diyerek, 2 Martta büyük bir miting daha düzenleyeceklerini bildirdi. Tartışılan mitinge katılan partilerden birisi olduklarını söyleyen Çakıcı, bu mitinglerin Türkiye ile bir kavga gibi algılanmasını doğru bulmadığını kaydetti.
"Mitingin adı varoluş mitingiydi. Biz kimliğimizi, atalarımızın bize bıraktığı gibi, Atatürk'ün sözü ile her şartta devam ettireceğiz. Biz 50 yıl önceki atalarımızın kemiklerini çıkarıyoruz toprak altından. O yüzden bizi her söz üzer. Hele bağlı olduğumuz, canımız gibi sevdiğimiz Türkiye'den duyarsak tabii ki üzülürüz, rencide oluruz" diyen Çakıcı, Türkiye'de iktidara gelen her hükümetin farklı bir ekonomik model önerdiğine işaret etti.
Çakıcı, Kıbrıs Türk halkının iki talebi bulunduğunu, bunların şu andaki ekonomik paketin revize olması ile KKTC'nin kurumları ile kendi kendini yönetmesi olduğunu söyleyerek, "Ben devletsem devlet gibi olmalıyım. Mitingin bir gün öncesinde kibar dille (Başbakan Recep Tayyip) Erdoğan'a bir mektup gönderdim. (Bize hakaret eden memur göndermeyin. Bizi rencide ediyor) dedim" diye konuştu.
2 Martta düzenlenecek mitingi de Türkiye'ye karşı değerlendirmenin yanlış olacağını belirten Çakıcı, "Bizde olan hükümet için şu anda Türkiye'deki algı aynı (eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü) Mübarek'in durumu gibidir. Bu Başbakan (Eroğlu), halkın ne talep ettiğini anlamıyor" diye konuştu. Çakıcı, birkaç tane pankarttan yola çıkılarak bütün bir halkın değerlendirilmesinin yanlış olduğunu belirterek, bu olayların bu noktaya gelmesinde yanlış bilgilendirmenin de neden olduğunu kaydetti.
Serdar Denktaş da "Dayatılan mali paket Kıbrıs Türk halkını yok edecek bir pakettir" diyerek, bu paketin Kıbrıs Türk halkının yapısına uygun olmadığını bildirdi. Denktaş şunları kaydetti:
"Evet doğrudur çok yanlışlarımız vardır. Bu yanlışları eğer değiştireceksek yine kendi karakterimize uygun planlar oluşturup, Türkiye'nin teknik siyasi desteğini de alarak oluşturmalıyız. Her koşulda kendi ayakları üzerinde duran bir KKTC'ye ihtiyaç vardır."
Denktaş, "Hiçbir Kıbrıs Türkü ve hiçbir KKTC vatandaşı Türkiye'ye sırtını dönmez" diyerek, ana baba evinden çıkıp ayrı evde yaşayan evladın ebeveynlerine karşı sevgisinin azalmayacağını, Türkiye-KKTC ilişkisinin tarihsel bir ilişki olduğunu kaydetti. "Bu bir al-ver ilişkisi değildir. Maalesef son dönemde bu al-ver ilişkisi gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Sayın Başbakan'ın söylediği sözü hiçbir Kıbrıslı Türk kabul etmez" diye konuştu.
Son olaylarla Rum tarafının ağızlarının kulaklarına vardığını belirten Denktaş, Türkiye ve KKTC başbakanlarının sorunu çözmek için görüşmesi gerektiğini kaydetti. Denktaş, "Bütün Kıbrıs'ın nefretle baktığı bir pankart ile önümüzdeki günler için zemin hazırlanıyorsa, bu iş gelecekteki bir plana Kıbrıs Türk halkı tepki gösterdiğinde, Türk halkı (sizin de müstehakınızdır) desin diye yapılıyorsa, o zaman çok yanlış bir işin içindeyiz" dedi.
Turgay Avcı da KKTC ile Türkiye arasındaki ilişkilerin herhangi iki devlet arasındaki ilişkiler olmadığını, kanla canla yazılmış ilişkiler olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
"74 harekatı olmamış olsaydı bugün zaten burada olmazdık, Kıbrıs Türkü yoktu. 72 milyon Türk insanına bakarken, sadece son günlerde bir kelime, bir cümle ya da yanlış bilgilendirme ya da bir anlık çıkışlara bakıp da bu ilişkileri değerlendirmek çok yanlış olur. Kuzey Kıbrıs'ta Mehmetçik ve Mücahit, kol kola kucak kucağa yatıyor o toprakta."
Türk halkının Kıbrıs için şehitler verdiğini hatırlatan Avcı, ilişkilerin daha da bozulmaması, siyasi partilerin de bu olanları kullanmaması gerektiğini söyledi. "Bugünkü hükümeti devirsek, hangi parti gelirse gelsin bu sıkıntılar masadadır. Kıbrıs Türk ekonomisi bir adım ileriye gidemez. Kurumlar çökmüştür, çalışamaz haldedir" diyen Avcı, kamu reformuna ihtiyaç olduğunu bildirdi.
Avcı, seçimlere doğru ortaya çıkan siyaset anlayışı ile Kıbrıs'ta özel sektörün yok edildiğini, tamamen memur devleti yaratıldığını belirterek, vergi toplama sisteminin geliştirilmediğini, Maliye Bakanının ifadesiyle yüzde 50'ye yakın kayıt dışı ekonomi bulunduğunu ifade etti.
Haber Ara