Foreign Policy: Türkiye, Ortadoğu'ya askeri vesayetten dolayı model olamayabilir
Tunus'ta ve Mısır'da yaşanan olaylar, yüzyıllık bir tartışmayı tekrar gündeme getirdi: Türkiye Ortadoğu'ya model olabilir mi? ABD eski Başkanı George W. Bush'un "özgürlük ajandası", ABD Başkanı Barack Obama'nın ise Ortadoğu'da demokrasi teşviklerinin
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-02-09 14:49:07
Makalenin başında bu tartışmanın 2010 yılında "eksek değişikliği", "kopuk ülke" ve "sürüklenmek" gibi kavramlar etrafında dönse de Türkiye'nin "kayıp" bir müttefiklikten "model" bir ülkeye dönüşmesinin ironik olduğu belirtiliyor.
Tunus'ta Raşid Gannuşi, Mısır'da Müslüman Kardeşler'in kendilerine model olarak İran ve Taliban'ı almamasının da ilginç olduğu aktarılıyor. Ayrıca nasıl olup da üst düzey Amerikalı yetkililer dahil birçok uzman tarafından Türkiye'nin model olarak sunulduğunun anlaşılması için "Hangi Türkiye ve kimin modeli" sorularının cevaplanması gerektiği belirtiliyor.
Duran ve Yılmaz, bu soruya cevap verirken, Türk modelinin ne anlama geldiği konusunda rekabet eden üç ana siyasi grup olduğunu savunuyor.
Buna göre ilk grubu, ağırlıklı olarak Ortadoğu'nun otoriter seküler elitleri oluşturuyor. Bu grup, Türkiye'yi hem askeri vesayet altında kontrollü bir modernleşmenin hem de İslami aktörlerin siyasi sisteme entegrasyonunun örneği olarak görüyor. Bu grubun "model Türkiye'si" İslam ve modernlik arasındaki ilişkiler hakkında "Avrupa merkezli ve oryantalist önyargılarla" sorunları bulunuyor. Onlara göre Ortadoğu halklar demokrasiyi hemen benimseyecek kadar olgun olmadığından, askeri vesayet altında bir geçiş dönemine ihtiyaç var. Bu paradigmada Ortadoğu ülkelerinin Batı yanlısı eğilimini garanti etmek için, İslamcıların eğitilmesi gerekiyor. Obama yönetimi buna "düzenli geçiş" diyor.
İkinci gruba göre ise bölgedeki ana İslami gruplar, Türkiye'yi tamamen farklı sebeplerden dolayı bir model olarak görüyorlar. Bu grup, Türkiye'de AK Parti iktidarında son 10 yıl içerisindeki dönüşümün, demokratik seçim süreciyle ve İslam'ın demokrasi, hukukun üstünlüğü ve ekonomik kalkınma ile başarılı şekilde birleştirilmesiyle sağlandığını düşünüyor. Dahası, Türkiye'nin İsrail'i eleştirebilen bağımsız ve önde gelen bir ülke oluşu, bu gruptakileri cezbediyor.
Üçüncü grupta bulunan Arap sokaklarındaki halklar ise Türkiye'ye demokratik dönüşümü, canlı ekonomik kalkınması ve liberal siyasi yapısından dolayı bir ilham kaynağı olarak görüyor. Türkiye'nin kültürel etkisiyle özellikle de ünlü dizileriyle Türk yaşamının liberal yanlarını gören bu gruba Türkiye çok çekici geliyor. Bu üçüncü grup, ülkelerindeki adaletsizlikleri fakirliği yok etmenin özlemini çekiyor; ama aynı zamanda geleceklerinin askeri vesayet altındaki bir Türkiye'nin ilham olmamasını ve olmayacağını umuyor.
Ancak, eğer Mısır ve Tunus'a Türk modeli uygulanırsa, söz konusu grupların bu sistemin bir yanının reddederken, diğer yanlarını ise kucaklamasının geri tepmeye yol açabileceği öngörülüyor.
Makalede Türkiye'nin benzersiz siyasi kültüründen dolayı, İslami hareketlere model olamayacağı, Türk alfabesinde "şura" veya "şeriat" gibi veya Müslüman Kardeşlerin teşvik ettiği "İslami ajanda" gibi ifadelerin olmadığına dikkat çekiliyor. Üniversitelerde başörtüyü yasaklayan Türkiye'nin, bazı Müslümanlara model olamayacağı ifade ediliyor.
Ayrıca Türkiye'nin deneyiminden çıkarılacak doğru derslerde yapılacak bir hatanın, bölgede kendi modellerini oluşturmak isteyen Tunus ve Mısır'a yanlış sinyal gönderebileceği kaydediliyor. Bu açıdan bölge için en uygun modelin, ülkelere belli bir sistemi empoze etmek yerine hepsinin kendi yolunu kendi çizmelerine imkan vermek olduğu savunuluyor. Makalede "Eğer biz Ortadoğu'da halkların isteklerinin gerçekleşmesini gerçekten istiyorsak, herhangi bir ülke için askeri vesayet modelinde ısrar etmek en iyi ihtimal samimiyetsizlik olacaktır" deniliyor.
Dahası, ordu denetiminde bir hükümet Türk modeli olarak sunulursa, bunun Ortadoğu sokaklarında yankılanmayacağı ifade ediliyor. Türkiye'nin, askeri vesayetin faydalarından dolayı kalabalıkların ilham kaynağı olmadığı vurgulanıyor. Türkiye'nin farklı bir yol izlediği, ordunun siyasete müdahale ile tehdit ettiği zamanlarda riskli kararlar aldığı, İsrail'i prensipli bir şekilde eleştirdiği ve demokratik dönüşümünü neredeyse tamamladığı kaydediliyor.
Makalede son olarak "Hangi Türkiye: Ordunun gölgesi altındaki eski otoriter Türkiye mi yoksa ağırbaşlı dış politikası ile yeni demokratik Türkiye mi?" sorusu tekrarlanıyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara