Guardian yorum sayfalarındaki köşelerinden birini bugün Mısır'ın en büyük ve örgütlü muhalif grubu olarak tanımlanan Müslüman Kardeşler'in sözcülerinden Muhammed Mursi'ye ayırmış.
Mursi, 'Bu bizim devrimimiz değil' başlıklı yazısında, önce Müslüman Kardeşler'in kuruluşundan bu yana gördüğü baskılardan bahsediyor.
Sonra da hareketle ilgili dile getirilen bazı eleştirilere şöyle yanıt veriyor;
'Tüm siyasi sistem üzerinde hâkimiyet kurmak istediğimiz suçlaması gerçekten bu kadar uzak olamazdı. Tüm külliyatımız ve kamuoyu önünde söylediklerimiz, kendimizi Mısır'ın toplumsal dokusu ve siyasi yaşamının bir parçası olarak gördüğümüzü vurguluyor. Dolayısıyla tüm diğer gruplar gibi mesajımızı ve çözümlerimizi duyurarak Mısır'ın refahı için çalışma adına eşit fırsatı hak ediyoruz.
'Devrimin kahramanları Mısırlı gençler'
Yazıda, gerçek demokrasinin üstün gelmesi gerektiği anlamında hiçbir soru işareti olmadığını vurgulayan Mursi, hareketin İslami düşünceye dayandığı konusunda net olduklarını, ancak herhangi bir ideolojinin Mısır halkına zorla kabul ettirilmesine karşı çıktıklarını vurguluyor.
Mursi, neden 'Bu bizim devrimimiz değil' dediğini de şu sözlerle açıklıyor.
'Mısır'daki geniş kapsamlı devrim, yıllardır yaşanan berbat başarısızlıklar ve yaygın yolsuzluğa duyulan öfkenin patlamasıdır. Dolayısıyla hiçbir parti devrimi kendine mal edemez, liderlik ettiğini ya da tetiklediğini söyleyemez. Bu ülkenin sefalet içindeki haline halkın gösterdiği doğal bir tepkidir. Olayların kahramanları Mısır gençliğidir. Kahire'deki Tahrir Meydanı'nda ve onlarca diğer Mısır kentinde gösterdikleri olgunluk, zeka, direnç ve yurtseverlik tüm ülkeyi canlandırmış ve moralleri yükseltmiştir.'
'Soruşturma göz boyamak için'
Financial Times da Mısır'da rejim aleyhine yapılan gösterilerden sonra başlatılan yolsuzluk soruşturmalarına yer veriyor.
Haberde çoğu çevrenin, dört bakan ve iktidardaki Ulusal Demokratik Parti'nin eski bir üst düzey üyesine karşı başlatılan soruşturmaların halkın öfkesini yatıştırmayı amaçladığına inandığı belirtiliyor.
İçişleri, İskân, Ticaret ve Turizm bakanlarına ülke dışına çıkma yasağı getirildiği ve varlıklarının dondurulduğu kaydediliyor.
İçişleri bakanı dışında soruşturma geçiren isimlerin hepsinin de, daha önce Hüsnü Mübarek'ten sonra cumhurbaşkanı olacağına inanılan oğlu Cemal Mübarek'le bağlantılı olduğu vurgulanıyor.
Gazze'de yeni umut
Financial Times, Mısır'daki gelişmelerden doğrudan etkilenen bir yerle, Gazze'yle ilgili bir habere de yer veriyor.
Hamas'ın askeri kanadının üst düzey komutanlarından Ayman Nofal'ın ülkedeki kaos sayesinde Mısır'da yattığı hapishaneden kaçmayı başardığı belirtiliyor.
Bu şekilde, Mısır hapishanelerindeki sekiz Hamas üyesinin kaçıp Gazze'ye gittiği kaydediliyor.
Ambargo nedeniyle, Gazze'deki çoğu ihtiyaç maddesinin Gazze ve Mısır arasındaki tünellerden karşılandığı hatırlatılıyor.
Bölgedeki devlet otoritesinin kaybolması nedeniyle Sina çölünden mal kaçırmanın zorlaştığı, bu yüzden de fiyatlarda büyük artış yaşandığı ifade ediliyor.
Ama Gazze'de ayrıca, Mısır'da demokratik yollarla seçilen bir hükümetin sınırı açacağı ve böylece oluşacak serbest ticaret ve seyahat imkânlarıyla da yaşam koşullarının iyileşeceği yönünde bir umut da olduğu vurgulanıyor.
Megrahi soruşturması
İngiliz gazetelerinin geniş yer verdiği konulardan biri de, Lockerbie bombalaması sanığı Libyalı Abdülbasit el Megrahi'nin sağlık durumu gerekçe gösterilerek salıverilmesiyle ilgili soruşturma.
İskoçya hükümeti, Ağustos 2009'da üç ay ömrü kaldığı öne sürülen prostat kanseri hastası Megrahi'yi, insani gerekçelerle serbest bırakmıştı.
Soruşturmada, eski İngiliz İşçi Partisi hükümetinin Megrahi'nin ölmeden önce hapisten çıkarılmasını istediği ve bunu sağlamak için elinden geleni yaptığı belirtiliyor.
Ancak raporda, İngiltere hükümetinin bunu ticari kaygılarla yaptığı yönündeki komplo teorilerinin reddedildiği ve kararı İskoç hükümetinin tek başına aldığı vurgulanıyor.
Independent, soruşturma raporunun açıklanmasından sonra Avam Kamarası'nda İşçi Partili ve Muhafazakâr milletvekilleri arasında sert tartışmaların yaşandığını belirtiyor.
Gazete her iki tarafın da, raporun kendi tutumlarını haklı çıkardığını söylediğini yazıyor.
İnsan hakları örgütleri Bush'un ensesinde
Guardian'da yer alan bir haberde, eski Amerikan Başkanı George Bush'un bundan sonra ülke dışına çıkmadan önce bir kez daha düşüneceği vurgulanıyor.
Bush'un İsviçre'ye yapacağı gezi, olası protesto gösterileri ve insan hakları kuruluşlarının işkence iddiaları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunması nedeniyle iptal edilmişti.
Haberde artık insan hakları örgütlerinin kaydettikleri bu başarıdan sonra, Bush nereye giderse gitsin takip etmeye kararlı oldukları belirtiliyor.
Bush 2009'un Ocak ayında başkanlıktan ayrıldıktan sonra, ülke dışına birçok ziyarette bulundu.
Ancak geçen Kasım'da yayımlanan otobiyografisinde, insanda boğulma hissi yaratan waterboarding adlı sorgu tekniğine bizzat onay verdiğini söylemesinden sonra, hukuki anlamda işlerin değiştiği kaydediliyor.
Haberde görüşlerine yer verilen New York merkezli insan hakları kuruluşu Anayasal Haklar Merkezi'nin Avukatı Katherine Gallagher, 'İşkenceciler eski Amerikan başkanları olsalar bile hesap sorulmalı ve yargılanmalı. Waterboarding bir işkencedir. Bush da hiçbir pişmanlık sergilemeden kullanımına onay verdiğini itiraf etti.' diyor.
Çalınan Hodorkovski belgeseli
Times, Rusya'da yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle hapse atılan milyarder işadamı Mihail Hodorkovski'yle ilgili çekilen bir belgeselin Berlin'de çalındığını duyuruyor.
Hodorkosvki'ye sempatiyle yaklaşan ve Rusya Başbakanı Vladimir Putin'i eleştiren filmin, Berlin Film Festivali'nde gösterilmesinden bir kaç gün önce yönetmeni Kiril Tuşi'nin ofisinden çalındığı belirtiliyor.
Bu durumun da Kremlin'in hırsızlıkta bir parmağı olabileceği şüphesini gündeme getirdiği kaydediliyor.
Hısızlığa karşın, festival yetkililerinde de filmin bir kopyasının olması sayesinde 14 Şubat'taki galanın yapılacağı belirtiliyor.
Çocuklarda doğru beslenme ve zeka ilişkisi
Times'taki bir diğer haberin başlığı başlığı, 'Çocuğunuzun zeki olmasını istiyorsanız, patates cipslerini bırakıp sebze-mevye yedirin.'
İngiltere'de 14 bin çocuk üzerinde yapılan araştırmaya göre, küçük yaşlarda aşırı yağ, şeker ve tuz bulunan işlenmiş gıdaları tüketen çocukların IQ'su, sebze ve meyve yiyenlere kıyasla ortalama sekiz puan daha düşük çıktı.
Bilimadamları özellikle beynin en büyük hızla gelişti 0-3 yaş arasında sağlıklı beslenmenin hayati önemde olduğunu vurguluyor.
Bristol Üniversitesi'nde yapılan araştırmanın başkanı Kate Northstone, 'Ebeveynlerin sağlıklı beslenmenin kilodan da öte etkileri olduğunu fark etmesi gerekiyor' diyor.
BBC