Mısır’daki rejim veya bu rejimden arta kalanlar, El Cezire televizyon kanalının başkent Kahire’deki ofisini kapattığında ve Nil Sat uydusundaki yayınını engellediğinde, bu tür uygulamaların ülkedeki rejimin ömrünü uzatacağını düşünerek yanlış yaptı. Zira yaşananlar tam tersi yönde olabilir. Çünkü bu yasak, El Cezire’yi rejimle yaptığı ateşkese minimum düzeyde bağlı kılan önceki bütün yaklaşımlardan kurtaracaktır.
Mübarek’in tutumu
El Cezire, Tunus’taki halk devrimini patlatmadı. Mısır’da hali hazırda tutuşan devrim açısından da öyle. Bu kanalın bütün yaptığı, olayları yolsuzluk ve baskı bakımından Mısır rejiminden altta kalır yanı olmayan Arap rejimlerini temsilen diğer kanallardan daha cesur biçimde aktarmasıydı.
El Cezire başlarda Mısır rejimine oldukça ‘nazik’ davrandı ve Katar Emiri’yle bu rejim arasında yapılan kırılgan uzlaşmayı korumak adına, her türlü kışkırtma aracından uzak durdu. Bu uzlaşma, özellikle de Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in inatçı tutumu, Katar rejimini küçümsemesi ve çirkin siyasi oyunlar sebebiyle yıllarca süren kopukluk sonrası başkent Doha’ya yaptığı ziyaret sırasında, son dakikada gerçekleşmişti.
Mısır, Katar’ın cesur politikalarına ve yeni sistemine mesafeli biçimde duran blokla güçlü ilişkiler kurdu. Bu blok, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsıyor.
Gençler muhabir olunca
El Cezire, Mısır rejimiyle ‘ateşkes’ yapmıştı. Keza Suudi Arabistan, Suriye ve Libya gibi diğer Arap rejimleri karşısında da aynı tutumu sergileyerek, onlarla da ateşkes yapmış durumda. Fakat görüyoruz ki, bu geçici ateşkes hızla bozulma belirtileri gösteriyor. Çünkü Araplar arasındaki uzlaşılar, genellikle kısa süreli ve şekilsel kalıyor.
Bunun yanı sıra Arap yöneticilerin hızlı değişim yapısına çoğu zaman infial hâkim durumda. Mısır’da ve öncesinde Tunus’ta devrimi tutuşturan gerçek kahramanlar, her iki ülkedeki yeni genç nesil ve onların en güçlü silahları haline gelen internet, Facebook, Twitter ve genel şekliyle alternatif medyadır. Zira El Cezire kanalına görüntüleri sağlayan onlardır ve içlerinden yüzlercesi Arap vatanında suskunluk ve karartma maskesini parçalayan bu kanala hizmette ‘bedava çalışan’ muhabirlere dönüşmeye başladılar.
El Cezire kanalı, bölge tarihine iki açıdan girecektir. İlki, medyaya liderlik etmesi, ifade özgürlüklerinin çıtasını yükseltmesi, mesleğe bağlılığı derinleştirmesi, yeni nesil uzmanlar, yorumcular ve sunucular ortaya çıkarması sebebiyle büyük önem taşıyor. İkincisi, resmi medyanın rolünü ve kullandığı araçları sınırlaması, mesleki basitliğini ifşa etmesi, kanalın bu olaylardaki rolünü daha da genişletti. Ve açıkça söylemek gerekirse, resmi medya milyonlarca izleyicinin gözleri önünde kendini bir anda çırılçıplak biçimde buldu.
Bu kanal, Tunus rejimi ve belki yakında Mısır rejimi veya aynı sebeplerden dolayı yakın gelecekte düşmeye aday diğer baskıcı diktatör rejimlerin devrilmesinde yardımcı olduğu Arap halklarının takdirini fazlasıyla hak ediyor.
Kanala saldırı girişimi
Şimdi elimizi kalbimizin üzerine koyuyor, bu kanala ve çalışanlarına olan minnetimizi açık yüreklilikle dile getiriyoruz. Ve özellikle de şunu gayet iyi biliyoruz: Önceki ABD Başkanı George W. Bush’un 2003’te Irak’taki savaş sırasında El Cezire kanalını yıkmak için füze gönderme niyetinde olduğunu ve bu konuyu savaş suçlarındaki ortağı ve diğer müttefiki olan eski Britanya Başbakanı Tony Blair’le bizzat ele aldığını.
Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi / Radikal