'Askeri casusluk ve şantaj' soruşturması kapsamında Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen 9 çuval delil ile ilgili sulandırma girişimleri ve çarpıtma iddialar gündeme getiriliyor. Aramada ele geçirilen dijital materyaller arasında yer alan 5 hard diske ilişkin hazırlanan askeri bilirkişi raporuna dayanarak delillerin değersiz olduğu tezi işleniyor. Ancak askeri bilirkişi raporunun hem 3 ve 5 numaralı hard diskler hem de Balyoz delillerinin kayıtlı yerlerden çıktığına dair ortaya koyduğu kritik bilgiler de yer alıyor.
Öncelikle Balyoz darbe planı davasının ana delillerine yeni deliller ekleyen bilgi ve dokümanların yer aldığı 5 numaralı hard diskin en son kullanıldığı ve 'dolaplarda yer kalmadığı için karoların altına gizlendiği' tarih çok kritik. Askeri bilirkişi 28 Temmuz 2009 tarihinde son kez kullanılan hard diskin o tarihten sonra karoların altındaki arşive, yani 'zula'ya alındığı ve kayıtların yapıldığı tespitinde bulunuyor. Bu tarih amirallere suikast iddiasıyla 3 teğmene yönelik soruşturmanın Ergenekon ile irtibatlarının bulunup derinleştiği günlere denk geliyor.
Örneğin suikast soruşturmasında 24 Temmuz'da tutuklu subay sayısı 5'e çıkarken 2 subay hakkında da arama kararı alınıyor. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç ile Donanma Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit'i (şimdi DKK komutanı) hedef aldığı iddia edilen suikast planının arkasında Ergenekon tutuklusu emekli Binbaşı Levent Bektaş ile iki deniz albayın daha oldukları bilgisi kamuoyuna yansıyor. Peki Oramiral Bülent Alpkaya, Koramiral Metin Ataç, Koramiral Eşref Uğur Yiğit, Tümamiral Ömer Esentürk başta olmak üzere 16 amiralin 'darbe planları kapsamında' İmralı ve Yassıada'da misafir edilmek üzere (!) 'hassas liste'ye alındığını gösteren belgelerin bulunduğu hard disklerin amirallere suikast soruşturmasında ilk tutuklama kararlarının verilmesinden 3 gün sonra döşemelerin altına saklanması tesadüf mü? Aramanın yapıldığı ve 9 çuval delilin ele geçirildiği yer Donanma Komutanlığı'nın en güvenli yeri, kozmik odası, kalbi değil mi?
İstanbul Poyrazköy ve Ankara Zir Vadisi'nden çıkan Ergenekon cephaneliklerinden sonra 'bunları polis gömdü' diyen kimi çevreler vardı. Şimdi sivil savcının nezaretinde bizzat askerler tarafından çıkarılan belgelere yeni kulplar takmanın adı sulandırma değil de nedir? Askeri bilirkişi raporunda 3 ve 5 numaralı hard disklerde yer alan bilgilerin içindeki 943 dosya ve 114 klasörün başka bir bilgisayardan aktarıldığı tespit edilmiş. Aynı raporun teknik inceleme tespitlerine göre, harici hard disk gibi kullanılan bu iki hard diskin İstihbarat Bşçvş. Erdinç Yıldız ve kozmik odanın sorumlusu İstihbarat Binbaşı Kemalettin Sayar dışında kimsenin erişim (kullanma) imkanı yok.
Yerimiz dardı, planları gizledik!
Askerî bilirkişi raporunun 5. sayfasındaki tespite göre Başçavuş Yıldız, 28 Temmuz itibarıyla bu hard disklerin bir daha kullanılmadığını söylüyor. 'Dolaplarda kimi zaman uygun yer yetersizliği nedeniyle döşeme altında bulundurulduğunu' söylüyor. Bilirkişi bu iki subayın hard disk içindeki dosyaların bir kısmı için 'bizim değildir' demesiyle yetiniyor. Bu kadar açık bilgilere rağmen, hard disklerdeki bilgiler manipülatif deniyor. Peki TSK'nın ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın en korunaklı üslerinden birinde döşeme altındaki hard disklere manipülatif bilgileri kim yükleyebilir ki? Varsa bu manipülasyonu kim yapmıştır? Görünen o ki, Çetin Doğan her şeyi itiraf etse bile bazı kesimler inanmayacak! Bu güruhun Balyoz'un darbe olmadığına kesin itikadı var çünkü. Ancak bir şeyi daha hatırlatmakta fayda var. Donanma'nın kalbinden çıkan deliller arasında askeri müdahale belgeleri, sürgün adresleri, Kafes ve İrtica ile Mücadele Eylem planlarının devamı niteliğindeki belgeler, yeni mühimmat alanı krokileri, devletin üst düzey isimlerine yönelik fişlemeler, kripto dökümleri, seyir tutanakları, onlarca ses kaseti olduğu gazetelere yansıdı. Bakalım yeni deliller başka kritik davaların ek klasörlerine girdiğinde 'sulandırma yapanlar' ne diyecek?
