Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

El Cezire ve Filistin belgeleri

El Cezire televizyonunun 23 Ocak Pazar günü patlattığı bombayla birlikte yeni yüzyılın ikinci on yılının başladığı ocak ayı, büyük sürprizlerin ayı olarak nitelenmeyi hak ediyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-28 12:52:15

El Cezire ve Filistin belgeleri
[Yorum - Fehmi Hüveydi - Mısır gazetesi El Şuruk, 26 Ocak 2011]

Yeni yıla bu sıfatı vermek için şu an erken, ancak bu ayı takip edecek sürprizler yudumunun yıl boyunca sonuçları ve yankılarının olması değişmez bir kader. Bu ay ve yeni yıl, 23 kişinin öldüğü İskenderiye patlamalarıyla başlamıştı. Birkaç gün sonra Sudan'ın güneyinin kuzeyinden ayrılması konusu netleşti. Gerçi yeni devletin doğum belgesi henüz yazılmadı. Daha ayrılma atmosferinden çıkmamıştık ki, Tunus'ta gözleri kaçıran ve hâlâ yankısı Arap atmosferinde görülen halk devrimi patlak verdi. Bizler gözlerimizi Tunus'a dikmişken El Cezire kanalı hepimizin başını döndüren bombasını patlattı ve bizi şaşkınlık ve dehşet denizine attı. Zaten Filistinli müzakerecilerle ilgili pek iyi şeyler düşünmüyorduk ve Ramallah'taki Filistin yönetiminin performansı ve Filistin direnişine karşı İsraillilerle güvenlik işbirliğine dair soru işaretlerimiz vardı. Fakat ben El Cezire kanalının bu hafta yayınladığı Filistin-İsrail müzakere oturumları tutanaklarının kaydettiği bu tür tutumların sergileneceğini aklının ucundan geçmeyenlerdenim.

Bir gözümüz Tunus üzerinde devrimi izlerken diğer gözümüz, Lübnan'da patlamak üzere olan volkanın etkileşimlerini takip ediyordu. El Cezire belgeleri gökten bir yıldırım gibi üzerimize düşünce beraberinde birçok kavurucu soru işaretleri oluşturarak bu olayları unutturdu bizlere. İçerikten konuşmadan önce akıllara gelen ilk şey, getirilen bu belgelerin ve bilgilerin doğruluk boyutu etrafındaki soru oluyor. El Cezire geçen pazar akşamı yayınlamaya başladığından beri bu soruya cevap vermeye çalıştım. Başvurduğum isimlerden anladım ki, bu belgeler geçen ağustos ayından beri El Cezire'nin elindeymiş ve o zamandan beridir kanal, aralarında Avrupalı ve Amerikalı güvenilir uzmanların da bulunduğu bir grup tarafından inceleme ve tetkik operasyonlarına boyun eğmiş. Bu kimseler dört aydan fazla süre boyunca çalışmışlar ve nihayetinde orijinal tutanaklarda hiçbir müdahale veya oynanma izi bulunmadığı sonucuna varmışlar. Ayrıca ilgili kişileri tehdit edebilecek bazı bilgilerin halihazırdaki süreçte gizlendiğini öğrendim. Kanalın şeffaflık birimi yetkilileri, bu gizlemenin, tutanakların dümenini ve yaşanan tartışmaların özünü etkilemediği görüşünde.

Arap-İsrail müzakereleriyle ilgili bu miktarda belge (1.600) ilk defa sızdırılıyor. Bu durum, bizlere kapalı odalarda neler yaşandığını öğrenme imkânı verdi. Bizlere sürekli olarak Arap siyasilerin bu odalarda farklı, kamuoyunda farklı konuştukları söylenirdi. Oturumların yayınlanan tutanakları bu durumu teyit ediyor ve destekliyor. Tutanaklarda Filistinli müzakerecinin sadece çıplak değil, skandal şekilde yerlerde süründüğü görülüyor. Yaşanan diyaloglarda Filistinli müzakerecinin elinde hiçbir kırmızı çizginin olmadığı anlaşılıyor. Zira Filistinli müzakereci, Doğu Kudüs'ten, Filistinlilerin dönüş hakkından ve sınırlardan ödün vermeye şaşırtıcı ve korkunç ölçüde hazır bir görüntü ortaya koyuyor. Hatta direnişçi Filistinlilerin öldürülmesi noktasında İsraillilerle işbirliği yapma noktasında da benzer bir hazırlık gösteriyor. İşbirliği buysa suç ortaklığı nasıl olur acaba?!

Belgelerdeki önemli gözlemlerden biri de bizlere Filistin tarafının birbiri ardına ödünler sunan taraf olduğunu, İsrailli müzakerecinin ise kendi hanesine puanlar eklemek ve meyveyi toplamakla yetindiğini göstermesi. İş böyle olunca bu tür bir Filistinli müzakereci, sorunun tasfiyesine ve dosyanın kapatılmasına uygun taraf oluyor. Bu da bizlere nihai çözüm imkânları etrafında yoğunlaşan İsrail tezlerine açıklık getiriyor. Zira İsrail, başta Mahmud Abbas olmak üzere kendi taleplerini kabul edecek ve halihazırdaki yönetimden daha fazla bu taleplere inanacak bir müzakereci bulamaz. Bu, sadece bir çıkarım değil. Amerikalılar da her fırsatta Abbas'ın müzakere etmek istedikleri tek isim olduğunu dile getiriyorlar. Bu sözleri tercüme edecek olursak Abbas, Filistin sorununun tasfiyesine 'inanan' tek Filistin lideridir.

Bu arka plan 2004'teki başkan Yaser Arafat suikastının, Abbas'ın onun halefi olması ve İsraillilerle 'barış' yürüyüşünü sürdürmesi için süratle getirilmesinin koşullarıyla ilgili sessiz kalınan bir başka dosyayı gündeme getiriyor. Belgeler, bu senaryonun tesadüfi olmadığına işaret ediyor. Fakat cehennemi düzenlemenin sonuçlarını, açık şekilde sızdırılan oturumların tutanaklarında görüyoruz.

SON VİDEO HABER

Suriye'deki dehşeti anlattı: İşkenceden derimiz yüzülüyordu

Haber Ara