Dolar

34,9465

Euro

36,7373

Altın

2.990,82

Bist

10.125,46

Arap dünyasında kansız değişim

Tunus'ta bir bebek doğdu, bu çok önemli bir şey. Ancak bebeğin akıbetinin ne olacağını bilmiyoruz. Belki de her şey buhar gibi uçar gider. Ancak kesin olan şey şudur: Tarihin ilericidir, vaadkârdır, toplumları şok uğratır, zalim ve acımasız diktatörleri ise afallatır.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-28 11:18:22

Arap dünyasında kansız değişim

Halis Çelebi* / TİMETURK

Bütün Arap dünyası,  her tarafı yıkılmış dökülmüş eski evler gibi baştan sona yenilenmeye muhtaç. Zira böyle yıkık dökük evler tamir edilmezse sahiplerinin başına çöker. Tunus’ta olduğu gibi. Tabiatta iklimler nasıl değişiyorsa değişim de gelecek, bundan kaçış yok. Hiç bir Arap ülkesi de bu kuraldan müstesna değildir. Kendi kendini değiştiremeyen kimseleri tarihin kanunları değiştirecektir. Allah’ın sünnetinden gafil olanlara Allah’ın sünneti gafil değildir. Bu hususta tarihin verdiği dersleri hatırlatmakta fayda var. Takvimler 14 Ocak 2011’i gösterdiğinde Zeynelabidin ve tayfası Kartaca’yı terk ediyordu. Beraberinde de hanımına mihir olarak 1,5 ton altın alarak.

Değişim fırtınası tüm Doğu Avrupa’yı kasıp kavururken Romanya’nın eski diktatörü Çavuşeşko, Tahran’ı ziyaret ediyordu.. Berlin Duvarının yıkılmasından sonra özgürlükler her taraftan akın eden Yecüc ve Mecüc misali her taraftan akmaya başlamıştı. O zaman gazetecilerden biri  Çavuşesko’ya Romanya’da değişim ihtimalini sormuş  Çavuşesko da şu cevabı vermişti: Evet etrafımızda değişimler oluyor, ancak Romanya’yı bilmeyenler değişimin Romanya’ya da geleceğini sanıyor,  ancak ben böyle düşünenlere diyorum ki Romanya’da rejim sarsılmaz, diken ağacı incir vermedikçe bizdeki rejim değişmez,

Adamcağız her zamanki gibi ideolojik bir güven ve kesinlikte konuşuyordu. Bundan bir hafta sonra Çavuşesku öteki dünyaya maktul olarak gidiyordu,  mezarın nerede olduğunu bilen de yok.

Değişim Romanya’da kanlı bir şekilde gerçekleşirken Çekoslovakya’da tek bir kandamlası olmadan oldu. Ukrayna’da da durum aynıydı. Sırbistan’da olanlar da çok daha ilginçti. Orada dış dünyanın baskısı ve içerdeki barışçıl gösteriler rejimin çözülmesine ve Slobodan’ın adaletin önüne çıkarılmasına neden oldu.

İşte bu salgın, bahar nezlesi gibi dünyanın farklı yerlerine dağıldı, sonunda gelip Lübnan’ın sedir ağacını da okşadı. Hariri hakkın rahmetine kavuştuktan sonra Alman ölüm meleği Detlev Mehlis gelip ilk öğün olarak Gazi Kenan’ın ruhunu aldı.

Bu barışçıl devrim bugün tüm dünyayı kasıp kavurmaktadır. Şiddetsiz ordu taraftarlarının sayısı her geçen gün daha da artmakta ve silahsız zafer kazanmaktadırlar. Şiddet yanlılarının ordusuysa her türlü silaha rağmen mağlup olmaktadır.

Araplarsa korku ve işsizlik hegemonyasında gelecek yolunda üç örnekten istediklerini seçebilirler:

Ya kaosun hakim olduğu, TV ekranlarında bir izzet ve şikak gösterisi olarak Saddam’ın  gösterildiği, sonra da kurbanlık koç gibi şükür ve kurban bayramında idam edilince etrafında mezhepçilerin sevinçten deliye döndüğü Irak örneğini

Ya Soykırımların olduğu Tutsi ve Hutular gibi, Sırp ve Hırvatlar gibi, Kosova gibi, ninelerimizden dinlediğimiz gibi kafileler halindeki Ermeniler örneğini ya da Çek örneğinde olduğu gibi kimsenin kaybetmediği ve herkesin kazandığı medeni yöntemi veya meçhule doğru bir yolculuğu…

Peygamberler kavimlerine hitap ettiklerinde şu uyarıyı sık sık yaparlardı: Sizin için büyük günün azabından korkuyorum!!

Nebi Yunus örneğindeyse Yunus (a.s)’ın kavmine dönüp onlardan azabı kaldırdığı söylenir. Hiç bir Arap ülkesinin kaderinde Irak gibi, Siyad Berri kaçtıktan sonraki Somali’nin kaderi gibi kanlı olmak zorunda değil

Belki de Iraklı sosyoloji uzmanı el-Verdi’nin Iraklı, Suriyeli, Tunuslu ve Mısırlıların psikolojisini açıkladığı yönteme göre halkların psikolojisi halktan halka değişir.

Bütün bunlar önemli değildir,  problem de burada değil, problem hemen hemen tüm Arap ülkelerinin Brejnev döneminden bu yana tarihi geçmiş konserve gibi son kullanma tarihi geçmiş totaliter bir rejim altında  yaşıyor olmalarıdır.

Kendi kendini değiştiremeyen kişileri tarihin kanunları değiştirmeye kefildir. Bütün bunlar kitapta yazılmıştır. Tüm göstergeler, tabiatın yeşermesi, ağaçların çiçek açması, Golan’da şakayıkı numanın (dağlalesi)  ortaya çıkması ve ceylanların zıplaması gibi değişimin olacağını gösteriyor. Bunu uydu kanalları söylüyor, insanlar bunu açıkça dile getiriyor, en önemli psikolojik engel olan korku ve sessizlik duvarı yavaş yavaş yıkılıyor, Bunu Tunus’ta kitlelerin sokaklara dökülmesinde görmedik mi?

Tabi burada önemli olan çok konuşup içimizdeki nefret birikimini kusmak değildir. Önemli olan tüm sevgi ve hırsımızla sorumlu söz söylemektir. Tıpkı peygamberlerin kavimlerine seslenirken: Ey kavmim ben sizin için büyük günün azabından korkuyorum, dediği gibi.

Arap toplumunun bugün ihtiyaç duyduğu şey sevgidir. Yapıcı olan, restore eden sevgidir. Sevgi kadar hem yumuşak hem ezici başka bir güç yoktur. Sevgi kâinattaki tüm varlıkları birleştiren güçtür.

Araplar, tarihten ders almalıdır. Gelecek için barışçıl yoldan gitmek hem daha hayırlı hem daha kalıcıdır. Gördüğümüz kadarıyla atmosfer, insanların çekilmez acıları tattıktan sonra değişim için yeterli birikime sahip olduklarını gösteriyor. 

Ancak problem, Arap muhalefetinin,  uzun topallamadan sonra, derin ve sürekli işkencelerden dolayı yürümeyi unutmuş da yeniden öğrenmeye çalışan topal gibi insan gibi, ya da beyin kanaması geçirmiş de yeniden konuşmaya çalışan biri gibi olmasıdır. Biri yürümeye çalışırken sendeliyor, öteki konuşmaya çalışırken kekelemektedir.

Muhalefetin yeterince olgunlaşmaması, olimpiyatlara katılmak isteyen felçli bir kişi gibi hızlı ve beklenmedik bir değişim için tehlike oluşturur. Tarih ise kendi yasalarına göre işler.

Lenin Petersburg devrimi olduğunda şaşırmıştı. Fransız sevgilisi Arnisa’nın ölümü Lenin’in ölümünü hızlandırmıştır. Böylece iktidar, kimseden ve zimmetten çekinmeyen birisinin eline geçti; Rusya ondan sonra yetmiş yıl süren bir tünele girdi.

Bir ayakkabının iki tekine benzeyen Baas rejiminin bir teki uçtu gitti, ikinci teki kaldı, Hafi Hanin ve devesi çalınan bedevi hikâyesi gibi.

Örneğin Suriye ki tek değildir, kırk yıldır bir tünele girmiş vaziyette, dünyanın gittiği yoldan kırk yıldır geri kalmış durumda, Powel Kennedy’nin “Yirmi Birinci Yüzyıla Hazırlanmak” isimli kitabında da belirttiği gibi Güney Kore’nin fert başına geliri otuz yıl içerisinde 13 kat artmışken Gana’da yaklaşık 300 dolar civarında olan fert başına gelirin değişmemiştir. Aynı felaketin Suriyelileri de vurduğunu görüyoruz. Sudan, Çad ve Yemen gibi ülkelerde belki de durum çok daha lanetli çok daha umutsuz durumda.

Şiddetsizliğe çağıran bizler barışa çağırmamız lazım, intikama değil. Şiddet devreleri kapalıdır, sevgi devreleri açıktır. Şiddet yıkıcıdır, sevgi ise yapıcı. Nefret başkasını yok saymak, kendini zehirlemektir. Sevgi ise başkasını düşünmek, başkasıyla bütünleşmek ve onu kaybettiğinde çokça üzülmektir.

Ben bunları yazarken aklıma Rabbinin rahmetine kavuşuncaya kadar şiddetsizliğe çağıran, tüm mahlûkat için kalbi barış ve sevgiyle çarpan sevgili eşim Leyla Said geliyor. Eşim daima şunu söylerdi: Korkudan kurtulmak mı istiyorsun? Öyleyse barış yanlısı olmalısın.

Kalbi sevgiyle dolan asla korkmaz. Meryem oğlu İsa (a.s) dediği gibi inanan kimseye ebediyet vardır.

Bu duygular evham değildir, bu insanoğlunun en büyük duygularıdır. Akıl yakıtsız hareket etmez, yakıt ise duygulardır.  Bu da Josef LeDox’un keşfettiği, Duygusal Zekâ isimli kitabın sahibi Daniel Goleman’ın da işaret ettiği beyin devresidir.

Tarih bize, Kral Aşoka’nın M.Ö. 273 yılında Hindistan’da tahta çıktığı söylüyor. Kral Aşoka ülkeyi demir yumrukla yöneten çok sert ve acımasız bir kralmış. Bu kral bir gün Budist bir rahiple karşılaşmış, hayatı 180 derece değişmiş. Kalbinden rahmet pınarları fışkırmaya başlamış. Savaşı durdurma emirleri vermiş. Okullar, hastaneler hatta hayvan hastaneleri yapmaya başlamış. Kalenga kabilesine çok ilginç bir özür göndermiş ve topraklarını iade etmiş, zararlarını tazmin etmiş. Gerçekte Kral Aşoka, 180 derece değişmiş, sorunları artık barışçıl yollardan hallediyor, hiç bir şekilde savaşa girmiyor kimseye saldırmıyordu. Bunun yerine rahmet öğretilerini yaymaya ve emrinin altında bulunanlara, kendi çocuklarınıza nasıl davranıyorsanız insanlara da öyle davranın, demeye başlamış.

Araplık ülkesindeki hâkim tabaka, Tunus örneğinden ders çıkaracak mı? Cezaevlerini boşaltıp güvenlik ordularını terhis edecek mi?  Rus lider Boris Yeltsin’in Rus Komünist Partisi’ni fesh ettiği gibi o da partisini feshedecek mi? Liderlik kendisiyle ve vatandaşıyla barışacak mı? Ülkeyi çoğulculuğa ve evrenselliğe açacak mı? Güney Afrika’da olduğu gibi topluma kazandırma ve barışma komisyonları kuracak mı? Örneğin, otuz günde otuz bin insanın öldürüldüğü Hama halkından özür dileyecek mi? İskender’in en büyük savaşlarında bile bu kadar insan ölmemişti. Kurbanları arasında Kanada vatandaşı, Humuslu doktor arkadaşım nöroloji uzmanı Tevfik Darraq’ın da olduğu Tedmür kurbanlarını, özellikle de bir gecede katledilen binlerce kişiye ağlamayı kesecek miyiz? Öldürülen kişilerin isimlerinin olduğu ve Hiroşima Belediyesi’nin atom bombası kurbanları için yazdığı gibi biz de anıtın altına; “Bu kötülüğü bir daha asla yapmayız, bu şiddeti de. Bugünden sonra şiddet yok. Sevgi var, barış var, insana, toprağa, kadına, hayvana, zamana ve bilime saygı vardır”  diye yazacak mıyız?  Kimseye işkence edilmediğini, kimsenin öldürülmediğini, kimsenin intihar etmediğini ya da kimseyi kesmediğini duymadan, İsrail oğullarının çölde kırk yıl boyunca bocalayıp durduğu gibi ülke kanun ülkesi halinde geldiği görecek miyiz? Liderlik tarihi kazanma cesaretini gösterip ismini ölümsüzler listesine ekleyebilecek mi?

Bu sözüm bir temenni değil bir zaruret, güneş gibi ay gibi, ölüm gerçeği gibi değişim de gelecek. Ölüm değişmez ama hayat değişim üzerine kuruludur. Hayat sürekli akıp gider, hayat daimi bir dönüşümdür, bir halden bir hale geçiştir hayat.

İçimizde aklı başında bir adam yok mu??

İran devriminde 80.000 kişinin kurban gittiğini Tunus’taysa 80 kişinin öldüğünü düşünürsek Tunus’ta olan şey, olabilecek en az maliyetle değişimin mümkün olduğunu açıkça göstermektedir. Devrimden devrim doğdu, sevre (devrim) sevr’den (boğa) gelmektedir, hepimiz sevrin (boğanın) ne olduğunu İspanya’dan çok iyi biliyoruz. Arenadaki boğanın ancak matadorun kılıcıyla sakinleştiğini görüyoruz, kırmızı bez göstererek te boğayla oynanabilir.

Bununla beraber meydana gelen şey, olumlu bir şeydir. Tarihin kaderi böyledir. İnsanlara yarar sağlayacak şey yeryüzünde kalır. Köpüğe gelince, o atılır gider. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir.

Şiddetsiz düşüncenin ahlaki içeriği yedi temel prensipten oluşmaktadır: Bunu lütfen iyice düşünelim.

1) Şiddet, maddi olarak ki buna maddi şiddet diyoruz, ya da fikri olarak ki buna da sembolik şiddet diyoruz, başkasının var olma hakkını elinden almaktır. Şiddet direk bir eylem olabileceği gibi başkasının şiddetine bir tepki olarak olarak da tezahür edebilir.

2) Şiddet, başkalarını hakir, eksik ya da hafifseme, yeryüzünden silinmesi gereken bir alçak olduğunu düşünerek zihinde bir düşünce ya da kalpte bir şuur olarak başlar, yeryüzüne bir kan, toprağa ve denize fesat olarak biter.

3) Şiddet sorunları çözmez, aksine sorunları daha da zorlaştırır, sorunların çoğalmasına neden olur, uzun vadede de olsa daha fazla şiddet doğurur.

Barış ise uzun vadede bile olsa ancak daha fazla barış getirir. Kur’an bize bu hususta altın bir kural öğretiyor. Eğer bu seviyeye yükselirsek ne ala: (Kötülüğü) en güzel şekilde karşıla. O zaman seninle arasında düşmanlık olan kişi, samimi bir dost gibi olur.

4) Çocuk dünyasında, başarısız bir terbiye yöntemi olarak çocuğu bazı yanlış davranışlarından caydırmak için döverek caydırabiliriz. Ancak eğer ikna olmamışsa kendi içerisinde bu davranışlarından vazgeçmiş olmaz, tehdit ve ceza olayı biter bitmez aynı davranışa geri döner. Kur’an bu psikolojiye dikkat çekiyor: Eğer geri döndürülürlerse, nehyolundukları şeye tekrar geri dönerler. Yani şartlar değiştikçe insanların davranışı değişebilir, caydırıcılık durumu ortadan kaybolunca nefis eski davranışına geri dönebilir.

Bu da değişim alanında şiddetin değişim getirmediği anlamına gelir, ıslah ve tecdid ehlinin damarına dokunmadığı anlamına gelir. Bu amar ancak kendiliğinden değişir. Başka bir ifadeyle spor kanununa benziyor: Burada şiddet var, değişim yok. Barış ve ikna varsa davranışta değişiklik vardır, demek.

5) İlim ve barış arasında ayrılmaz bir ilişki var. İnsan ne kadar olgun ne kadar reşit olursa, ne kadar ilimle donanırsa, sorunları barışçıl olarak çözme eğilimine girer. Tersi durumlarda bunun tersi geçerli olur.

6) Büyüklerin dünyası bu gerçeği, birçok acı, can ve mal kaybı gibi büyük maliyetlerden sonra öğrenmek zorunda kaldı. Ancak buna rağmen ahlak olarak halen geridedir. Ölü cephane olduğunu çok iyi bildiği halde yoksul ya da cahil ülkelere halen silah satmaya devam ediyor. Savaş artık durdu, ancak sorunların savaş yoluyla çözüleceği savı halen devam ediyor. Miloseviç, Saddam, Şaron, Bush ve birçok Arap bu şekilde düşündüler. Çoğunun da akıbetinin ne olduğunu görüyoruz. Allah kimi alçaltırsa onu onurlandıracak kimse olmaz. Allah istediğini yapar. 

7) Savaş, hasmın iradesini kırmayı ve başkalarını ortadan kaldırmayı hedefler. Dolayısıyla savaşın sonunda bir tarafın iradesi kırılırken geriye tek bir irade kalır, kararı veren o olur. Bu iki taraf için de tehlikelidir. Bu tür ortamlar iki hasta varlığın türemesine neden olur: Müstekbir ve mustazaf. Bu da savaş çarkının yeniden dönmesine neden olur.

Şiddetsiz düşünceyi oluşturan bu yedi temel prensip bugün Ortadoğu’daki Arapları da etkisi altına alan değişim rüzgârlarının olduğu bu dönemde değişmek isteyen kimselere faydalı olur.

Tunus’ta bir bebek doğdu, bu çok önemli bir şey. Ancak bebeğin akıbetinin ne olacağını bilmiyoruz. Belki de her şey buhar gibi uçar gider. Ancak kesin olan şey şudur: Tarihin ilericidir, vaatkardır, toplumları şok uğratır. Zalim ve acımasız diktatörleri afallatır.

Ne diyor Yüce Allah (c.c): Onlar tuzak kuruyorlar, ben de tuzak kuruyorum, öyleyse sen kâfirlere mühlet var, onlara biraz zaman tanı...

*Suriyeli ünlü yazar ve gazeteci.

Bu makale Mehmet S. Direk tarafından Timeturk.com için tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara