TESEV'DEN YENİ ANAYASA ÇAĞRISI -TESEV BAŞKANI PAKER: -'YÖNTEMİ VE İÇERİĞİ D
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Başkanı Can Paker, yöntemi ve içeriği demokratik olan, çoğulculuk ve katılımcılık ilkeler
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-01-27 14:50:00
Paker, TESEV'in Anayasa Komisyonunun yeni anayasanın hazırlanma yöntemine ve bu konudaki önerilerine ilişkin görüşlerini komisyon üyeleriyle birlikte bir basın toplantısıyla duyurdu.
TESEV Başkanı Paker, son 20 yıl içinde yaşanan zihniyet değişiminin ve devletin iç yapılanmasının, devlet-toplum ilişkisinin, temel hak ve özgürlüklerin yeniden ele alınmasını şart koştuğunu ifade etti.
Halen yürürlükte olan 82 Anayasası'nın askeri vesayeti temel alan yasakçı, devlet merkezli yaklaşımının, ülkenin temel sorunlarının çözümü önündeki engellerden biri olduğu konusunda, toplumda geniş bir fikir birliği bulunduğunu kaydeden Paker, bu amaç doğrultusunda, TESEV'in bünyesinde kurulan Anayasa Komisyonunun, yeni anayasa hazırlıkları ile ilgili temel görüşlerini ve yöntem üzerine fikirlerini kamuoyuyla paylaşmak istediklerini dile getirdi.
'Yöntemi ve içeriği demokratik olan, çoğulculuk ve katılımcılık ilkelerini temel alacak ve koruyacak bir anayasa, giderek acil bir ihtiyaç haline gelmiş durumda' diyen Paker, şunları kaydetti:
'Bu ay faaliyete geçen Anayasa Komisyonumuz, Nisana kadar, yeni anayasanın temel ilkeleri, kimlikler, din ve vicdan hürriyeti, kuvvetler ayrılığı, sivil-asker ilişkisi, ademi merkeziyetçilik ve yerel yönetimler üzerine hazırladığı nihai raporunu, siyasi partilere ve Meclise sunacak, kamuoyu ile paylaşacaktır.TESEV, yeni bir anayasa yapmayacak, ama anayasada neler olması lazım geldiğiyle ilgili derinlemesine, hem hukuk hem sosyolojik olarak bir bakışı kamuoyuna ve siyasi karar vericilere sunacak.'
Daha sonra söz alan Prof. Dr Ergun Özbudun, yeni anayasanın yöntemine ilişkin komisyonun görüşlerini aktardı.
TESEV'in, ülkenin demokratikleşme sürecine çok büyük ve anlamlı katkıda bulunmuş sivil toplum kuruluşu olduğunu, yeni anayasanın yapılışında gündeme gelmesi mutlaka zorunlu olan birtakım konularda öncü ve yaratıcı araştırmalar yaptığını belirten Özbudun, 'Dolayısıyla bizden böyle bir çalışmaya katılmamızı istediği zaman bunu şahsen mutluluk ve onur duygusuyla kabul ettim' dedi.
Yeni bir anayasa yapılacaksa mutlaka ele alınması şu veya bu şekilde çözüme bağlanması gereken, Türkiye'yi bir anlamda bölen önemli sorunlar bulunduğunu kaydeden Özbudun, 'Bunların arasında en başta kimlik sorunu, bunun içinde özel bir önem arz eden Kürt sorunu, din ve vicdan hürriyeti sorunu, sivil-asker ilişkileri, yerinden yönetim sorunları, kuvvetler ayrılığı ile ilişkili meseleler... Bütün bu meseleler, yeni bir anayasada ele alınması gereken konulardan. Eğer yeni anayasa çalışmaları bu konuda önemli yenilikler getirmeyecekse zaten böyle bir çalışma beyhudedir. Belki o zaman ufak tefek rötuşlarla 82 Anayasası ile yola devam etmek daha gerçekçi bir çözüm olur' diye konuştu.
Özbudun, bu toplantının amacının, bu çalışmadan kamuoyunu haberdar etmek ve acilen üzerinde durulmasına gerek görülen anayasa yapımının yöntemi sorunundaki bazı düşünceleri paylaşmak olduğunu kaydetti.
-'YENİ ANAYASA, HALKOYUNA SUNULMAK SURETİYLE YÜRÜRLÜĞE GİRMELİ'-
Kamuoyuna yansıyan tartışmalarda, yeni anayasanın, nasıl ve kimler tarafından yapılacağı ile ilgili üç yöntem dile getirildiğini ifade eden Prof. Dr. Özbudun, şöyle devam etti:
'Bunlardan ilki, anayasayı yazacak bir 'Kurucu Meclis' oluşturulması fikridir. Ancak bu öneri, ne ilkesel ne de uygulama açısından kabul edilebilir görünmektedir. Her şeyden önce, bu yöntem, mevcut siyaseti ve partileri dışlama çabasına giriştiği ölçüde antidemokratiktir. Bundan başka, seçkin olduğu ve konuyu daha iyi bildiği varsayımıyla bir araya getirilecek bir kurucu meclisin, vesayetçi geleneği, otoriter yapıyı ve statükoyu devam ettirme ihtimali hayli güçlü görünmektedir. Öte yandan, bu yöntemle hazırlanan bir anayasa taslağının, referanduma sunulması halinde, halktan güçlü bir destek alma olasılığı zayıf görünmektedir. Bu ise yeni anayasayı, daha yürürlüğe girdiği ilk günlerde, meşruiyet tartışmalarıyla karşı karşıya bırakabilecektir. Seçilmiş parlamentonun onayını alacak bir anayasa için ise zaten kurucu meclise gerek yoktur, çünkü parlamento, kendi doğru bulduğu anayasayı yapmaya muktedirdir.
Kamuoyunda tartışılan ikinci yöntem, halkın anayasa yapımı sürecini doğrudan doğruya şekillendirmesidir. Anayasa yapma anlamına gelen asli kuruculuk yetkisinin asıl sahibinin halk olduğu gerçeği, bu yöntemi cazip kılmaktadır. Ancak, bu önerinin izlenme olasılığı da mevcut değildir. Şu halde, en gerçekçi olan, anayasa yapma iktidarının asıl sahibi olan, halkın bu yetkiyi, demokratik yöntemlerle belirlediği temsilcileri vasıtasıyla kullanmasıdır. Öte yandan halk, temsilcileri tarafından sürdürülen anayasa yapım çalışmalarına çeşitli vasıtalarla katılabilmeli, yeni anayasa, Mecliste kabul çoğunluğu ne olursa olsun, halkoyuna sunulmak suretiyle yürürlüğe girmeli, böylece halk sürecin tümü üzerinde etkili olma şansına kavuşmalıdır.'
Türkiye'nin, yeni anayasasını önümüzdeki seçimlerde oluşacak parlamento eliyle yapmak durumunda olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özbudun, 'TBMM'nin bu konuda yetki sahibi olduğu noktasında tereddüt yoktur. Bir anayasanın, ancak bir kesinti sonucunda çıkacağı iddiasını mantıken kabul etmenin imkanı yok. Bir millet, halk, kendi anayasasını her zaman yapabilir. Anayasasını yapabilmek için iç savaşa, ihtilale yani anayasal sistemde derin bir kesintiye ihtiyaç yoktur' dedi.
Özbudun, bu süreçte parlamentonun içine kapanmaması, sivil toplum kuruluşları, baskı grupları ve akademisyenlerle iş birliğinde bulunmasının önemine işaret ederek, Meclisin anayasa yapımı aşamasında halkı temsil eden örgütlü gruplardan öneri alması, bu grupların talep ve katkılarına açık olması gerektiğini ifade etti.
-SEÇİM BARAJI DÜŞÜRÜLMELİ-
Meclisin temsil yeteneğinin güçlendirilmesi için yüzde 10 seçim barajının düşürülmesinin önemli bir iyileştirici koşul olduğunu belirten Özbudun, bu olmadığı takdirde, en az 100 kişilik Türkiye Milletvekilliği kontenjanı önerisinin tekrar gündeme getirilebileceğini kaydetti.
Prof. Dr. Özbudun, 2011 genel seçimlerinde halkı bilgilendirmek amacıyla, siyasi partilerin yeni anayasa ile ilgili temel ilkelerini ve prensiplerini beyan etmeleri ve bu konuya odaklanmış bir seçim kampanyası yürütmeleri gerektiğini ifade ederek, sözlerini söyle sürdürdü:
'Bugünkü parlamentonun, kapanmadan önce, yeni seçilecek meclisin anayasa yapacağına dair karar alması, seçim kampanyasının anayasaya odaklanmasını sağlayacaktır. Önümüzdeki seçimlerin bir anayasa seçimi olduğu seçmenlere aksettirildiği ölçüde, göreve gelecek parlamento, halk tarafından seçilmiş bir kurucu meclis niteliğine de sahip olacaktır. Anayasanın yapımı sürecinin, toplumun farklı kesimleri üzerinde güven yaratması gerektiği dikkate alınmalıdır. Bunun sağlanabilmesi için siyasi partilerin seçimler öncesinde demokrasiye, özgürlüklere, farklılıklara, insan haklarına ve hukuk devleti ilkesine saygılı bir anayasa hazırlama taahhüdünde bulunmaları önemlidir. Anayasa yapım sürecinde, meşruiyeti ve katılımcılığı artırabilmek açısından bir uzlaşma zemininin olması hayati önemdedir. Bu bağlamda, Mecliste temsil gücü elde etme şansı zayıf olan partilerin seçim ittifakına girmelerini mümkün kılacak bir seçim kanunu değişikliği yapılabilir. Buna ek olarak, Mecliste grup oluşturamayan siyasi partilerle bağımsızlara, müstakil bir grup oluşturma şansı sunulabilir. Başlangıçta, TBMM'de yer alan tüm siyasi partilerin sandalye sayıları dikkate alınmaksızın, eşit olarak temsil edildikleri bir uzlaşma komisyonunun teşekkülü hedeflenmelidir.'
-SORULAR-
Daha sonra soruların yanıtlayan Prof. Dr. Özbudun, bir soru üzerine 2 ayaklı bir seçim yapılması fikrini pratik bulmadığını ve aynı anda 2 meclisin varlığının karmaşa yaratacağını söyledi.
Özbudun, yüzde 10 barajının en azından bu seçime mahsus indirilmesini temenni ettiğini, ancak şahsi görüşünün Meclisin anayasa yapma meşruiyeti bakımdan, bunun, olmazsa olmaz şartlardan birisi olmadığını kaydetti.
'AK Parti Milletvekili Burhan Kuzu, 'Bizim taslağımız hazır' dedi. Sizin bu çalışmalar, bu taslakta gözönünde bulundurulmayacak mı?' şeklindeki bir soru üzerine de Özbudun, şöyle dedi:
'İki çalışmanın niteliği tamamen bir birinden farklı. Zaten aradan 3 yıllık bir süre geçti ve köprülerin altından da çok su aktı. O, maddeler halinde somutlaştırılmış bir taslaktı. Bunun amacı, maddelere dönüşmüş bir taslak sunmak değildir. Anayasada yer alması gereken birtakım genel prensipleri ifade etmektir. Bu taslağın ne ölçüde AK Parti'nin taslağı olduğunu bilmiyoruz. Bizden böyle bir çalışma istendi, yapıldı. O taslağa, AK Parti'nin sahiplendiği bir taslak olduğuna dair partinin yüksek yöneticilerinden herhangi bir ifade duymadım.'
'Cumhurbaşkanı yeni anayasanın kısa, net ve öz bir anayasa olması çağrısında bulundu sizin görüşünüz nedir?' sorusu üzerine de Özbudun, 'Neyin uzun, neyin kısa olduğu nispi konulardır. Ama bir anayasada gereksiz ayrıntılar bulunmamasında isabet var. Çünkü, anayasa, değiştirilmesi normal kanunlara göre güç bir metindir. Ayrıntılara girerseniz siyasi hayatın akışkanlığını kısıtlamış olursunuz. Dolayısıyla daha kısa bir anayasa düşüncesinde isabet var' dedi.
TESEV'in yeni anayasaya ilişkin raporunu hazırlayacak komisyon, gazeteci Hasan Cemal, Prof. Dr. ümit Cizre, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, Prof. Dr. Cengiz Güleç, gazeteci Etyen Mahçupyan, Prof. Dr. Ergun Özbudun, TESEV Başkanı Can Paker, Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, Prof. Dr. Serap Yazıcı ve Prof. Dr. Mehmet Salih Yıldırım'dan oluşuyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara