ALİ BAYRAMOĞLU
Milliyet yazarı Hasan Cemal, Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Radikal yazarı Cengiz Çandar, Star yazarı Ergun Babahan, Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, Akşam Gazetesi Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Sabah Gazetesi yazarı Hasan Bülent Kahraman, Türkiye Gazetesi yazarı Nuh Albayrak ve ben, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün etrafını sardık...
Kapalı sohbet yerini bir süre sonra açık soru cevaplara bıraktı...
Ve Cumhurbaşkanı'yla son dönemlerin en ilginç, en önemli görüşmelerinden birisini yaptık...
Gül, faili meçhul cinayetler, Hablemitoğlu meselesi, misyonerlik tartışmaları ve Dink cinayeti konusunda fikir beyan eder, tavır ortaya koyarken, bir de söz verdi:
"Devlet Denetleme Kurulu'nu harekete geçireceğim..."
İşte o gece sorulan sorular, beyan edilen fikirler ve alınan yanıtlar...
Önce bire bir okumak gerek... Yorum sonra gelecek...
Ergun Babahan: Bugün Konsey'de 1915'le ilgili soruları yanıtladınız. Ama hâlâ 2007'de öldürülen Hrant Dink cinayetiyle ilgili sorular cevaplandırılamıyor. Önce onun bir komisyonunu kursak da 1915'e sonra gitsek daha doğru olmaz mı? Devlet katında "bir Ermeni var, bunu yok edelim" kararıyla öldürüldüğü hissiyatı var... Örneğin Yazıcıoğlu'nun kazasıyla ilgili ciddi sorular ortaya koyan rapor hazırladı Devlet Denetleme Kurulu...
GÜL: Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili, eşi geldi, tereddütlerini söyledi, onun üzerine talimat verdim. Detaylı bir komisyon kuruldu, 800 sayfalık bir rapor hazırladılar. Özet raporu bana da sundular. DDK, Türkiye'nin her şeyini ele alıp inceleyecek değil, bir mahkeme de değil. Her problemli işi de DDK'ya sevk edelim diye bir şey mümkün değil. DDK'nın rutin incelemeleri var. Önemli olaylar olduğunda, kamuoyunun vicdanını görünce bu talimatı veriyoruz...
Ali Bayramoğlu: Hrant Dink de bu olaylardan biri değil mi?
GÜL: Doğrusu bununla ilgili mahkeme açıldığı için, mahkemede epey bir merhale kat edildiği için böyle bir şey aklımıza gelmedi, ama olmaz diye bir şey yok tabii...
Sedat Ergin: AİHM Türkiye'yi 4 başlıkta mahkûm etti... Doğrudan idarenin tasarruf alanıyla ilgili konularda DDK'nın yetkisi var. AİHM'nin verdiği bu ihlalle ilgili inceleme yaptıramaz mısınız? Bir de kamu görevlilerinin delillerin yargıya ulaşmasını önlemek için seferber oldukları anlaşılıyor. McDonalds bombalaması... Aynı sanıklar. O zaman himaye görüyorlar Trabzon'da... Trabzon'dan alıp bugüne getiren bir soruşturma talimatı veremez misiniz?
GÜL: Ben bir konu hakkında talimat vermeden önce çağırıyorum, bu sizin alanınıza girer mi diye soruyorum. Girerse hemen veriyorum talimatları. Açıkçası bu olayın olduğu sıralarda, ondan sonra olsaydı hiç tereddüt etmezdim yine... Mahkemeler herhalde son noktalara geldi...
DİNK CİNAYETİNİN ARAŞTIRILMASI İÇİN TALİMAT VERECEĞİM
Ali Bayramoğlu: Ama idari soruşturmalar sonuçsuz kaldı, bazı davalar ana dosyadan ayrıldı ve tıkandı... Dink'i uyaran MİT görevlileri hakkında hiçbir şey yapılmadı. Bütün bu konular karanlıkta kaldı. Şu an sadece tetikçilerin yargılandığı bir süreç var. Ne Başbakanlık Teftiş Kurulu raporu ne TBMM komisyonu raporu yol alabildi. Bugün devlet içinde asker sivil gerginliği ya da polis içinde farklı grupların gerginliğine hapsolan bir tablo çıkıyor karşımıza...
GÜL: Ben gidince konuşacağım. DDK bir sorgulama, insanların ifadelerini alma kurulu değil. DDK araştırmalar yapıyor, sonunda hazırladığı raporu ilgili kurumlara gönderi-yor. Bilmiyorum yapabilecekleri bir şeyse, tereddüt etmem doğrusu...
Ergun Babahan: Bugün "1915 için komisyon kurulsun gelin belgelere bakılsın" diyorsunuz. Biz bir tek Ermeni asıllı vatandaşımızın ölümü üzerindeki perdeyi hem yürütme hem yargıya dönük müdahaleler nedeniyle aydınlatamıyoruz. Bu Türkiye için daha uzun vadede de sıkıntı yaratabilecek bir konu...
GÜL: Bir taraftan göz göre göre cereyan etmiş... Bunu geçenlerde de açıkça söyle-dim, diğer taraftan yargılamada bir aksaklık söz konusu olursa bu ayrı bir utanç olur şüphesiz ki... Ben gidince konuşacağım. Eğer DDK'nın yapabileceği bir şey olursa tereddüdüm olmaz...
Ali Bayramoğlu: Bütün bunlar üstüne gidilmezse büyük bir şaibe bırakacak.
GÜL: Tabii şaibe bırakma çok önemli. İkincisi, herhangi bir şekilde benzer olayların tamamen olmamasını garanti etmenin yolu da bunları tam aydınlatmaktan geçiyor.
Cengiz Çandar: Geçen hafta Hrant Dink'in ölüm yıldönümüydü. Bir takım sloganlar atılıyor. En güçlü şekilde haykırılan, en fazla duyarlılık gösterilen slogan 'Katil devlet hesap verecek' sloganıydı... Bir amme vicdanı varsa bu işin devlet içinden tezgâhlandığı kanaati yerleşmiş durumda. Siz devlet başkanısınız, o devleti amme vicdanıyla buluşturmak durumundasınız... Onu temizlemek için de bu konuların üstüne gidilmesi gerekiyor...
GAYRİMÜSLİM MEMUR OLUR MU?
Ergun Babahan: AB Genel Sekreterliği'ne sınavı bir Ermeni asıllı vatandaş kazandı, Danıştay iki yıldır bu sınava yürütmeyi durdurma verdi, iki yıldır AB Genel Sekreterliği'ne bu çocuk girmesin diye eleman aldırtmıyor
GÜL: Olur mu böyle bir şey... Böyle bir şey utanç verici olur, kendi kendimizi reddetmek olur... Ama size bir şey söyleyeyim, ileride belki duyarsınız, bütün bunları arkada bırakacak ve bu memlekette değerli olan bütün vatandaşların eşit ele alınmamasıyla, herkesin her mevkiye gelmesiyle, Müslüman, gayrimüslüm her neyse, bununla ilgili ileride bazı şeyler görürsünüz... Bu kadar söyleye-yim... Duyunca hatırlarsınız bu söylediğimi...
Sedat Ergin: İki gündür Strasbourg'da birlikteyiz. AİHM'nin Avrupa hukuk düzeni için taşıdığı önemi anlatıyorsunuz. Bu mahkeme Türkiye'yi mahkûm etti Hrant Dink cinayetinden dolayı. 4 yıl olmuş daha mahkeme sonuçlanmış değil. İdari soruşturmaların hepsi boşlukta kalmış.
GÜL: Böyle bir iş olamaz, vahim tabii...
Sedat Ergin: Hiçbir kamu görevlisi bundan dolayı bedel ödemiş değil... AİHM bundan dolayı mahkûm etti Türkiye'yi.
GÜL: Tabii ki hazmedemem... Böyle bir mahkûmiyet bizim başımızı dik tutmaz. Şimdi söylüyorum işte... Zaten kendi vatandaşını koruyamamışsın. Oradaki ihmaller belli. İkincisi, insanlar yakalanmış ama yakalanmış olmasına rağmen, bu kadar süre geçmesine rağmen her şey daha neticelenmemiş. Bu bizim için büyük bir zaaf tabii... Kendimi çok mahcup hissederim açıkçası, çıkıp da savunmam. Bunların olmaması lazım...
KENDİMİ MAHCUP HİSSETTİM
Sedat Ergin: Mahkeme kararını duyduğunuzda ne hissettiniz?
GÜL: Mahcup hissettim...
Cengiz Çandar: Sizin için ayrı bir yönü de var. Bu sizin Cumhurbaşkanlığınıza giden yolun önüne set çekmek için de yapılan bir şeydi...
GÜL: Bu öyle olur, böyle olur... Bunlar hiçbir zaman Türkiye'yi onurlandırmaz, tam tersine mahcup eder. Bir de mahcup olmayıp pişkinlik gösterirsen o zaman daha kötü bir durum ortaya çıkar. Bunların Türkiye imajına zararı, Türklük imajına zararı o kadar büyük ki, bunları telafi etmek için dünya kadar uğraşsan edemezsin... Bunlar çok eski dönemlerin şeyleri... Bunlar Türkiye'nin karşılaşmaması gereken işler...
Ali Bayramoğlu: Tüm bunlar, Santoro cinayeti, Dink cinayeti, "misyonerlik tehlikesi var" dalgasının devleti kaplamasından sonra yapıldı... Misyonerlik meselesi MGK bildirilerinde yer aldı, MGK Genel Sekreterliği uyarı yazıları yazdı kurumlara. Bugün böyle somut bir tehlike olmadığı ortada... Siz o dönemde başbakan ve dışişleri bakanı olarak MGK'da bulundunuz, neydi bu konu?
GÜL: Ben 2002 sonundan beri MGK'ya katılan biriyim. MGK'ya böyle misyonerlik dosyaları gelmiş değildir. Böyle gündem maddesi olan bir şey değildir. Tabii ki başka kademelerde, genel sekreterlikte giden gelen farklı şeyleri bilemem. Ama devlet istihbaratı içinde herkesin kendi görevi vardır izler rapor eder, bunlar rapor içinde geçen bunlar ayrı bir mevzu, kimi bakarsın iki cümleyle geçer kimi 5 sayfa...
Ali Bayramoğlu: Santoro, Dink, Malatya cinayetleri... Son dönemde Kafes'te, Balyoz'da gayrimüslimlere dönük tehditler var ve bunların etrafında yaşanan iktidar savaşları. Sizin için bunlar ne anlam taşıyor?
GÜL: Türkiye'de AB karşıtlığı ile beraber bir içe dönük politik tutumlar oldu. Bugün bile Türklerle buluştuğumda biri karşıladı. Memleket, Kars satılamaz dedi. Şu satılmaz bu satılmaz. Sen çok sıkılmışsın gel seni Türkiye'ye götüreyim dedim. Niye yabancılara toprak satıyorsunuz. Burada evin var mı, var. Sen buraya gelip her şeyi alıyorsun ama adam senin memleketine gelirse, ne bu? Bunlar kötü propaganda, bu propaganda çok oldu Türkiye'de. Siyaseten de çok yapıldı.
HABLEMİTOĞLU'NUN İZİNİ BULDUK
Hasan Bülent Kahraman: Misyonerlik konusuyla ilgili olarak, Hablemitoğlu cinayeti de böyle işlendi...
GÜL: Ben onunla çok uğraştım. O dönem Emniyet, MİT hepsini başbakanlığa çağırıp tek tek konuştum. Hanımını birkaç kez çağırdım.
Cengiz Çandar: Parmak izlerini buldunuz mu?
Uzun bir sessizlikten sonra...
GÜL: Vardı...
Ergun Babahan: Yurtdışı kaynaklı mı?
GÜL: Hayır...
Muharrem Sarıkaya: Devamı niye gelmedi?
GÜL: Ulaşılamadı, çıkartılamadı... Hâlâ da takip ederim... Kısa Başbakanlığım dönemimde olan bir şeydi, bundan dolayı ayrı bir sorumluluk hissederim. Her şeyi altüst etmekle ilgiliydi o iş. O cinayetten sonra Türkiye'de kopartılan kıyameti düşünür-seniz...
Ali Bayramoğlu: Susurluk hadisesiyle ilgili Kutlu Savaş raporu devlet içi bağlantıları ortaya dökmüştü, DDK'nın Dink cinayetini ele alması böyle bir sonucu yine sağlayabilir...
GÜL: Doğrusu, dediğim gibi, bu işler olduğu sırada her şey mahkemenin şeyinde kontrolünde gidiliyor diye, belki zanlılar hemen yakalandığı için, mahkeme hemen başladığı için böyle bir ihtiyaç duyulmadı... Ben konuşayım, yapabilecekleri çerçeve içindeyse tereddüt etmem, bu tür şeylerde güçlü bir tavır konulursa bir dahakini önlüyor bunlar... İşte o zaman caydırıcı oluyor...
Sedat Ergin: Toparlamak gerekirse DDK başkanını çağıracaksınız, yapabileceği yolunda mütalaa verirse talimat vereceksiniz...
GÜL: Evet...
Yenişafak