BAŞBAKAN YARDIMCISI BABACAN, DAVOS'TA: (2) 'GEREKTİĞİNDE YENİ ADIMLAR OLABİLİR
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 'Gerektiğinde yeni adımlar olabilir ama bu 'çok büyük sürprizler, bambaşka şeyler, bamb
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-01-27 12:59:00
Babacan, Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katılmak üzere geldiği İsviçre'nin Davos kasabasında, CNBC-e televizyonun sorularını yanıtladı.
Bakan Babacan, ekonomide alınan önlemlerin yeterli gelmemesi halinde başka ne tür önlemler gelebileceğinin sorulması üzerine, genel çizgiyi, ana çerçeveyi, bakış açılarını ortaya koyduklarını belirterek, Türkiye'de sermaye giriş çıkışının serbest olduğunu ve bunun böyle olmaya devam edeceğini ifade etti. Babacan, 'Uzun vadeli sermayeyi teşvik edici, onun için Türkiye'yi daha cazip hale getirici adımlarımız olacak' dedi.
'Merkez Bankasının bir kur hedefi yok, kur konusunda sizin için ideal bir seviye var mı?' sorusu üzerine Bakan Babacan, herkesin gönlünde arzu ettiği, temenni ettiği farklı kur seviyeleri olabileceğini ifade ederek, şöyle devam etti:
'Fakat bizim partimizin ve hükümetimizin kur konusundaki bakışı çok açıktır. Bütün resmi dokümanlarımızda bu açık açık yazar. Türkiye'de serbest kur rejimi vardır. Bundan taviz verilmeyecektir. Kur için bir hedef rakam yoktur. Kur için bir alt sınır ya da üst sınır yoktur. Bunları demeye başladığınız anda kendi kendinizi vurursunuz. 3 ay, 6 ay, en fazla bir sene sonra gelir Türkiye bir başka felaketle karşı karşıya kalır. Tabii ki hepimizin gönlünden geçen rakamlar olabilir. Benim de gönlümden geçen rakamlar oluyor. Keşke şu aralıkta kalsa, şu daha aşağı inmese, bundan yukarı çıkmasa. Ama bu hükümet politikası, parti politikası anlamına kesinlikle gelmez. Biz, 'serbest kur rejimi' diye yola çıktık.'
-'CARİ AÇIĞIN KOMPOZİSYONUNA BAKMAK LAZIM'-
Bakan Babacan, cari açık konusunda, 'yüzde 6'lık bir seviye rahatsızlık veriyor mu?' sorusuna ise şu yanıtı verdi:
'Bunun nereden kaynaklandığına bağlı. Yüzde 5-6 bir cari açık derken, önce bir cari açığın nereden, nasıl kaynaklandığına, kompozisyonuna, finansman yapısına bakmak lazım. Kompozisyonda eğer enerji varsa, makine, teçhizat gibi yatırım ürünleri varsa ve bunlar ağırlıktaysa o zaman fazla endişe etmeyiz. Ama tüketim ürünlerinin ağırlıkta olduğu bir cari açık kompozisyonu varsa, tüketim ürünlerinin ithalatının ağırlık kazandığı bir yapı varsa bu daha endişe verici.
Öte yandan, finansmanına bakmamız lazım. Finansman sürdürülebilir bir finansman mı? Finansmanda doğrudan sermaye girişi ne kadar, uzun vadeli girişler ne kadar? Bunlara bakmak lazım. Ama genel hatlarla bahsedecek olursak yüzde 5-6 civarında bir açığın sürdürülebilir bir seviye olduğunu herkes teslim ediyor. Kimsenin bir kaygısı yok. Burada eğer dikkat etmezsek, burada iç tüketim çok hızlı bir şekilde artmaya devam ederse ve bu da ağırlıklı olarak tüketici kredilerinin artmasıyla gerçekleşirse işte o zaman bir endişe kaynağı haline kuşkusuz gelir. Sadece cari açık olarak değil, bir enflasyon olarak da yansıyabilir. Zaten bizim şu son dönemdeki tedbirlerin odağında da bu var.'
-'HER BANKANIN KENDİ VERECEĞİ KARAR'-
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bankaların kredi faizlerini artırmaya başladığının belirtilerek, 'Bu beklediğiniz, arzuladığınız bir gelişme miydi?' şeklindeki soruya karşılık verirken, bu son kararlarla bankaların maliyetlerinin yükseldiğine işaret ederek, 'Bankalar bu maliyetleri ya kendi sinelerine çekeceklerdi, kredi faizlerini sabit tutma adına ya da maliyet artışlarını belli ölçülerde kredi faizlerine yansıtacaklardı. Artık bu, bankaların kendi tercihi. Her bankamızın kendi vereceği karar' dedi.
Bakan Babacan, kendileri için 2011'de kredi hacminin ölçülü artmasının önemli olduğuna dikkati çekerek, yüzde 20-25 oranında hacim artmasının döndürebilecekleri, absorbe edebilecekleri bir rakam olduğunu söyledi. Babacan, onun üzerine gittiğinde ise risklerin biriktiğini ifade ederek, '2011'de çok kar edeceğiz derken, 2012, 2013'ü tehlikeye atıyoruz' diye konuştu.
-'...BAYAĞI CİDDİ, SERT ADIMLAR'-
Aralık ayında bankacıları 2011 bütçelerini daha dikkatli yapmaları için Ankara'ya davet ettiklerini anımsatan Babacan, şunları kaydetti:
'İşin başındayız daha, bir miktar daha gözlememiz, izlememiz lazım. Ben ümit ediyorum ki mesaj alındı. Ümit ediyorum ki 2011'de daha ölçülü hareket edilecek. Bundan sonra bir süre izleyip, sonuçlarını almamız lazım. Sürekli böyle her an hareketli, her an değişen bir politika seti çok da verimli olmayabilir. 'Her an her şey olabilir, her an yeni bir şey çıkabilir karşımıza' gibi bir atmosfer de oluşmaması lazım. Biz genel bir çerçeve çizdik, genel bir yön verdik. Birkaç adım da attık. Bu adımlar yeterli olursa bakarız burada durulur, ki adımlar önemli adımlar, bayağı ciddi, sert adımlar, işin özüne bakacak olursanız. Çok ciddi miktarda likidite piyasadan çekilmiş olacak Merkez Bankası tarafından. Bunun belki de yeterli olabileceğini göreceğiz ama duruma bakacağız. Gerektiğinde yeni adımlar olabilir ama bu şu demek değil, 'çok büyük sürprizler, bambaşka şeyler, bambaşka yeni kararlar geliyor' anlamında kesinlikle anlaşılmasın. Sadece biz hedeflerimize ulaşmak için politikalar uyguluyoruz ve bu politikaların uygulanması devam edecek.'
-'DURMUŞ BEYİ TEBRİK ETMEK İSTİYORUM'-
Başbakan Yardımcısı Babacan, Merkez Bankası Başkanının isminin önceden açıklanmasına yönelik bir soru üzerine de, bunun pratikte iyi olup olmayacağının tartışılabileceğini belirterek, yeni Merkez Bankası Başkanını 3 ay önce açıklamaları durumunda bugünkü başkanın söyleyeceklerini kimsenin dinlemeyeceğini, herkesin yeni başkanın peşine düşeceğini söyledi ve bunun da 'topal ördek' diye tabir edilebilecek yanlış bir tabloyu beraberinde getirebileceğini kaydetti.
Artıları ve eksileri iyi düşünmek gerektiğini vurgulayan Babacan, bir boşluk, bir sıkıntı, ara geçiş döneminde herhangi bir problem beklemediğine işaret etti. Babacan, 'Eskisi gibi değil işler. Merkez Bankası Başkanının iki dudağının arasında değil artık işler, kararlar. 2002'de biz hükümete geldiğimiz dönemde maalesef öyleydi. Merkez Bankası Başkan yardımcılarının bile çoğu faiz indirme ya da yükseltme kararlarını sabah televizyonlardan dinlerlerdi. Çünkü yetkiler tamamen başkana devredilmişti. Başkanın bir bakıma keyfi, o andaki ruh hali, sabah uyandığında ne düşündüğüyle bağlıydı' şeklinde konuştu.
Babacan, bugün artık böyle bir durumun söz konusu olmadığını, bütün önemli kararların ya banka meclisinde ya da para politikası kurulunda oylanarak alındığını ve başkanın oyunun ağırlığının diğer üyelerin oyunun ağırlığıyla aynı olduğunu söyledi. Babacan, 'Kuşkusuz başkanın kuruma liderlik etmek açısından tabii ki önemi vardır. Yön vermesi önemlidir. Ama temel politika çizgisinde artık orada önemli miktarda güçlü bir momentum oluşmuş durumda' dedi.
'Başkan değişince ne olacak, yeni politikalar gelecek mi?' gibi endişenin bu dönemde olmaması gerektiğini ifade eden Babacan, pek çok konunun artık Başkanın şahsına bağlı olmadığını belirtti.
Babacan, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın çok başarılı bir performans sergilediğini belirterek, 'Gerçekten iyi bir dönem oldu. Bu dönemde Merkez Bankamızın itibarı daha da arttı. Bütün dünya bunu teslim ediyor. Bizim bunun karşısında daha farklı şeyler söylememiz doğru olmaz. Kendi atadığımız bir başkan, çok da başarılı bir görevi oldu. Ben kendisini de tebrik etmek istiyorum. Durmuş Bey son güne kadar görevinin başında ve Merkez Bankası Başkanı o' dedi.
-'MUTLAKA YARGI REFORMU GERÇEKLEŞTİRİLMELİ'-
Bakan Babacan, 'AB müzakere sürecine ilişkin bir yavaşlama kaygısı var mı?' sorusu üzerine şunları kaydetti:
'Çok az soruluyor. Bir kopuş var mı, yok mu? Orada kritik nokta o. Yani AB sürecinde bir kopuş. 'Türkiye'nin artık bu işten vazgeçmesi gibi bir şey var mı, yok mu' diye. Süreç devam ediyor, işler rayında, çok yavaş ilerliyor, sorunlar var ama AB müzakereleri rayında. Ray döşenmiş bir yere doğru gidiyor, nereye gittiği belli ama yavaş yürüyor. Önemli olan bizim bir hedefimizin olması, bir çıpamızın olması. Ekonomik alanda artık AB bir çıpa olmaktan çıktı Türkiye için. Çünkü pek çok konuda biz çok daha iyi bir performans ortaya koymuş durumdayız. Biz şimdi Maastricht kriterlerine mi bakacağız? Onların tutturamadığı kriterlere mi bakacağız? O bizim için bir ölçü değil. Pek çok politikada Avrupalılar çok korumacı bir yaklaşım içinde, o bizim tercihimiz, yaklaşımımız değil. Avrupa'nın ekonomi açısından Türkiye için çıpa olması, oradaki kriterlerin çıpa olması artık söz konusu değil. Ama demokrasi, temel hak ve özgürlükler konusunda, Türkiye'nin bir hukuk devleti olması konusunda hala AB normları iyi normlar ve bizim ulaşmak için çaba göstermemiz gereken normlar.'
Babacan, doğrudan yatırımcıların, Türkiye'ye uzun vadeli bakanların hep Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığından şikayet ettiğine dikkati çekerek, 'Bu şikayetler çok geliyor. Başlarına bir şey gelir de yargıya gittiklerinde farklı farklı mahkemelerden, farklı farklı sonuçlar çıkabildiğini görüyorlar' şeklinde konuştu.
Bir yargı reformunun mutlaka gerçekleşmesi gerektiğini belirten Babacan, Türkiye'nin iş dünyasının, uluslararası yatırımların önündeki en büyük güvensizlik faktörünün şu anda yargı sistemi olduğunu ve mutlaka bu yargı reformunun da artık gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.
-'OTOMATİK PİLOTA BAĞLAYACAK DURUM YOK'-
Bakan Babacan, enflasyonla ilgili bir soruya da, şöyle yanıt verdi:
'Gıda fiyatları önemli bir konu. Buğday, mısır fiyatları son aylarda çok yüksek seviyelere çıktı, bu da bizim iç piyasamızı etkiliyor. Ama ısınmadan dolayı veya içerdeki talebin artışından ya da para politikalarının aşırı gevşekliğinden dolayı fiyat artışından kaygı duyarız. Çekirdek enflasyonda gelişmeler tam tersine hedeflerin de altında seyrediyor. Böyle bir gelişme olmadıktan sonra para politikasını etkileyecek bir konu değildir gözüyle değerlendiriyoruz. Merkez Bankasının da buna yakın bir perspektifi var. İzlemek gerekiyor, dünya çok farklı bir dönemden geçiyor. Bu politikayı otomatik pilota bağlayacak durum yok. Gün gün herşeyi dikkate alıp, kumandanın elde olması gerekiyor. O şekilde devam etmemiz gereken bir durum' yanıtını verdi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara