Ali Babacan, daha kalıcı, daha uzun vadeli cinsten yatırımların, sermeye akışının Türkiye'ye gelmesini tercih ettiklerini, bütün uygulamalarının uzun vadeyi özendirici yönde uygulamalar olduğunu kaydetti.
Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katılmak üzere, İsviçre'nin Davos kasabasında bulunan Babacan, CNBC-e televizyonun Dünya Ekonomik Forumu ve ekonomiye ilişkin sorularını yanıtladı.
Bir soru üzerine, geçen yıl farklı sebeplerle Türkiye'nin katılmadığı Davos toplantılarında bu yıl ağırlıklı olarak ekonomik sorunların işlendiğini gördüklerini belirten Babacan, siyasi, jeopolitik konuların geri planda olduğunu, en çok konuşulan konunun küresel ekonomik meseleler olduğunu ifade etti.
Değişen dünya dengelerinin Davos toplantılarının ana teması olduğunu, ABD'nin, Avrupa'nın ekonomik ağırlığının gittikçe azaldığı, yeni güç merkezlerinin dünyada oluştuğu ''yeni gerçeklik'' konusunun ele alındığını ifade eden Babacan, bunun içerisinde Türkiye'nin yeri, rolü ve öneminin büyük olduğunu söyledi.
Babacan, ''Türkiye'de herhangi bir ciddi sorun yaşamadığımız, bir problem, kriz söz konusu olmadığı için Türkiye ancak bahsedilirse genel anlamda olumlu birkaç örnekten biri olarak geçiyor, ağırlıklı olarak sorunlar işleniyor. Türkiye'de çok ciddi sıkıntıların yaşandığı bir dönem olsaydı eminim 3 tane Türkiye oturumu burada olurdu'' diye konuştu.
Dünyada gerçekten çok büyük riskler olduğunu, sadece büyüme rakamlarına bakıp aldanmamak gerektiğini vurgulayan Babacan, bunun olağanüstü parasal genişleme, olağanüstü bütçe açıklarıyla sağlanmış çok suni büyüme oranları olduğunu, gelişmiş ülkeler için bunu söylediğini dile getirdi.
Sorunların geçmediğini, krizin yeni bir safhasına girildiğini belirten Babacan, özellikle Mart 2010, Yunanistan krizi ile beraber artık bankaların, finans kuruluşlarının değil devletlerin kredibilitelerinin sorgulandığı yeni bir ortama girildiğini söyledi.
-''BÜTÜN YÜK MERKEZ BANKALARININ SIRTINDA GÖRÜNÜYOR''-
Gelecek dönemde özellikle gelişmiş ülkelerin hükümetlerinin ne yapacağının büyük önem taşıyacağına işaret eden Babacan, ''Bütün yük şu anda merkez bankalarının sırtında görünüyor. Yapısal reform anlamında hiç birşey yapmayıp bütçe tedbirleriyle ilgili adım atmayıp olabildiğine açık verip, bu açıkların da merkez bankaları tarafından ve para basarak kapatılması sürdürülebilecek bir durum değil'' dedi.
Babacan, bir başka soru üzerine, dünyada likidite bolluğu bulunduğunu, bu likidite bolluğunun gelişmekte olan ülkelere doğru daha fazla sermaye akımına sebep olduğunu belirterek, ''Türkiye aslında sermaye akımlarına ihtiyacı olan bir ülke. 'Sermaye istemeyiz' diyecek bir lüksümüz yok. Kendi tasarruflarımız Türkiye'nin yüksek büyüme oranlarına ulaşması için yeterli değil. Biz uluslararası tasarrufların Türkiye'ye daha çok gelmesini arzu ediyoruz. Ancak bu olurken daha kalıcı, daha uzun vadeli cinsten yatırımların sermaye akışının Türkiye'ye gelmesini tercih ediyoruz. Bütün uygulamalarımız uzun vadeyi özendirici, destekleyici yönde uygulamalar'' diye konuştu.
Son 2 aydır alınan pek çok tedbirin özünde bunun olduğunu belirten Babacan, ''sermaye hareketlerine Türkiye'yi kapatmak değil tam tersine Türkiye'yi sermaye hareketleri açısından cazip bir ülke olarak tutmak, sermaye girişinin devamını sağlamak ama bunu yaparken de kısa vadeli giriş çıkışta rahatsız edebilecek türden sermaye hareketlerini bir bakıma caydırıcı hale getirmek'' istediklerini anlattı.
''Bunda yol alabildik mi?'' sorusu üzerine Babacan, kasım ayından bugüne kadar bakılacak olursa ilk sinyallerin oldukça olumlu olduğunu belirterek, önemli bir miktarda, risk olarak gördükleri sermayenin Türkiye'den çıktığını, giren sermayenin ise daha uzun daha kalıcı cinsten olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.
Bir sermaye hareketine sıcak para demek için kaç gün kaldığına bakmak gerektiğine işaret eden Babacan, bir süre izlemek ve sonuçlarını görmek gerektiğini söyledi.
Babacan, ''önümüzdeki dönemde her an her şey Türkiye'de olabilir, sürekli yeni kararlar karşımıza çıkabilir gibi ciddi belirsizlik ortamına Türkiye'yi sürüklemek istemediklerini'' vurguladı.