Hasta Hakları Aktivistleri Derneği olarak hazırladığımız “Geri Dönüşü Olmayan Karar Sezaryen” başlıklı raporumuzu ağustos 2009’da basınla paylaşmıştık. Kamuoyunda büyük ses getiren raporumuz Sağlık Bakanlığı tarafından da dikkate alınmış akabinde sezaryen için kabul edilebilir kriterlerin yeniden gözden geçirileceği, hatta yasal bir düzenleme yapılacağı, kadınların sırf ağrı korkusundan sezaryeni tercih etmelerine engel olabilmek adına “suda doğum” yönteminin yaygınlaştırılacağı gibi bazı projelerin başlatılacağına dair haberler gündeme gelmiştir.
Ancak gerek tıbbi gerek manevi olarak insanlık geleceği için bir tehdit haline gelen “sezaryen” Sağlık Bakanlığımızca yeterli ölçüde ciddiye alınmamaktadır. Tüm dünya bugün sezaryen konusunda bir hastalıkla savaşır gibi stratejiler geliştirip halkını bu yönde bilinçlendirmek amaçlı eğitimler düzenlerken, genellikle normal doğumdan korktuğu için sezaryen konusunda ısrarcı anne adaylarına sezaryenin hem bebek hem de anne adayı için barındırdığı riskler tekrar tekrar anlatılırken, ülkemizde bu yönde başlatılan girişimlerin ya hiç hayata geçmediği ya da -ani bir dönüşle- başlatılan uygulamalardan vazgeçildiğini görmekteyiz.
Ekim ayında TBMM Genel Kurulunda konuşan bakan AKDAĞ “Böyle keyfekeder, 'haydi sezaryenle doğum yapsın' demek yanlış bir şeydir. Bu maalesef, yıllar içerisinde hem hekimlerimizde hem de ailelerde yerleşmiş bir kültürdür. Bu kültürü değiştirmeye çalışıyoruz. Bunun için bir program yaptık ve bunu sıkı bir şekilde takip ediyoruz. Bu konuda eğitim çalışmaları yapıyoruz” demiş, bu tarihten sadece bir ay sonra, aralık ayında sezaryen oranı yüksek olan hekimlere uygulanan inceleme ve meslek içi eğitim görevlendirmelerini durdurduğunu açıklamıştır.
Sayın bakan üzüldüğünü belirttiği bu uygulama için “yalnızca hekimi suçlu olarak görüp onu cezalandırarak çözüme ulaşılamayacağı” kanaatinde olup bu eğitime karşı durulurken “Hekimi cezalandırmak yerine, diğer branşlara göre mağdur edilmiş olan kadın doğum hekimlerinin, performans ve ücretlendirmelerinde iyileştirmeler yapmak daha doğru bir yoldur” şeklinde ifade edilen ilginç çözüm önerisi için de üzülmekte midir acaba?
Ya da gerçekten; sezaryenlerin önüne geçmek için tek eksiğimiz kadın doğum hekimlerinin, performans ve ücretlendirmelerinde iyileştirmeler yapmak mıdır(?)
Sezaryenin sayın bakanın diliyle “keyfekeder” bir şekilde yapılmasını önlemek için Sağlık Bakanlığı üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir!
Zaman zaman basında adeta kamuoyunu susturmak amaçlı çıkan bu yöndeki haberlerdeki girişimler ya hiç yerine getirilmemiş veya sezaryen oranı yüksek olan hekimlere uygulanan inceleme ve meslek içi eğitim uygulamasında olduğu gibi “sessizce” rafa kaldırılmıştır.
Bakanlığın bu duruşu sezaryeni önlemek yerine teşvik etmektedir.
Geçen bu sürede ne değişmiş ki bakanlık attığı bu adımdan geri dönmüştür?
Ülkemizdeki sezaryen oranlarında bir azalma olmamış aksine artmaya devam etmiştir. Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği sezaryen oranı tüm doğumların %15-20’si iken bu oranın ülkemizde %40’ı bulduğunu hatta bazı hastanelerde neredeyse %100’e ulaştığını sayın bakan kendisi ifade etmiştir. Özellikle batı bölgelerinde ciddiyetle tahlil edilmesi gereken bir artış kayda geçmiştir.
Sonuç olarak;
Ø Sezaryen bir “kurtarma operasyonu” olmaktan çıkmış, hekimler ve toplum nezdinde normal doğumun yerini almaya başlamış,
Ø Sezaryenin toplumda ağrısız doğum şekli olarak yansıtılması ile kadınlar yaradılışlarında olan bir güçten korkutulmaya başlanmış,
Ø Kadınların doğurganlıkları kontrol altına alınmaya başlanmış, bu şekilde bir doğum kontrol yöntemi oluşturulmuş,
Ø Hastaneler bu işi ticari ranta çevirmiş,
Ø Doğal olmayan bir yöntemle dünyaya gözlerini açan bebekler başta solunum sıkıntısı olmak üzere bir dizi sağlık sorunuyla karşı karşıya bırakılmış,
Ø Sadece normal doğumda salgılanan ve bir “sevgi kokteyline” benzetilen hormonlardan mahrum kalan, daha doğduğu anda bu büyülü dokunuştan mahrum bırakılan bir nesil oluşmaya başlamışken,
Bizler Hasta Hakları Aktivistleri olarak Sağlık Bakanlığının sezaryen konusundaki bu tutarsız duruşundan bir an önce sıyrılarak sezaryen konusuna ciddiyetle yaklaşmasını, hızla artan bu oranların kontrol altına alınabilmesi için gerekli eğitim ve projelerin biran önce hayata geçirilmesini, bebeklerin sadece normal doğumda tadabildikleri sevgi kokteylinden mahrum kalmadan dünyaya gelebilmelerini arzu ediyor Sağlık Bakanlığını göreve davet ediyoruz.