Sultanahmet'in hemen aşağısında, sahile 50 metre uzaklıkta kırık dökük, her an üzerinize yıkılacakmış gibi duran ahşap evler... İçlerinde 3 nesildir oturan, torunlarının çocukları ile aynı evde yaşayanlar var. Buna rağmen daha çok kiracılar mesken edinmiş bölgeyi. Akbıyık, Şadırvan, Ahırkapı civarındaki bu tarihî evlerde yaşamak epey zor çünkü. Hepsi 2. dereceden tarihî eser kategorisinde değerlendiriliyor. Ev sahibi olsanız bile, 100 yılı geçkin tarihli bu ahşap evlerde yaşamak için birçok şeyi göze almak zorundasınız. Kırık pencerelerin, çatlamış duvarların arasından esen soğuk rüzgârlara alışmak ilk işiniz. Kalorifer döşetemez, istediğiniz yenilikleri yapamazsınız. Belediyenin izni ve onayı olmadan bir çivi çakmak bile yasak bu evlere.
Civarda yaşayanların durumu malum. Kimi kunduracı, kimi balıkçı, kiminin küçük bir bakkalı var, kimi klarnet çalarak kazanıyor ekmek parasını. Ellerindeki en değerli şey evleri. Ama restore edecek paraları yok. Restorasyon maliyetleri de epey yüksek. Dış cephenin, pencerelerin, kapıların tamamının ahşap malzemeyle kaplanması gerekli. Güçlendirme çalışmaları yine ilgili kurumların izin verdiği ölçüde yapılmalı. İç kısımların tavanlarını sıradan ustaların tamir etmesi gibi bir durum söz konusu değil. En ufak bir yeniliğin bile Kültür Bakanlığı'nın ya da Kudeb'in (Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü) izin verdiği ölçüler çerçevesinde, aslına uygun yapılması gerekiyor. Yapılan restorasyonların projeye uygunluğu da, çalışma sırasında Kudeb'in elemanları tarafından denetleniyor.
70 metrekare evi 800 bin TL'ye satıyor
Bu yüzden civardaki son ev sahipleri de vazgeçemedikleri ahşap evlerini yavaş yavaş satmak zorunda kalıyor. Yalnızca Akbıyık Sokak'ta bile 3 eve 'satılık' tabelası yerleştirilmiş. Evini satılığa çıkaranlardan biri de Ayşe Durmaz: "Eşim kunduracı. Geçimimizi sağlayacak parayı ancak getiriyor eve. Tarihî eseri restore etmeye gücümüz yetmiyor. Restore edilmezse de bir gün tepemize yıkılacak. Burada alt katta biz oturuyorduk, üst katta oğlumla gelinim. Artık torunlar büyüyor. Onlara da ev lazım. Burayı satıp başka yerden ayrı evler alabiliriz diye düşünüyoruz. Ama gönlüm hiç razı değil. Ahşap evin tadı başka. Hele bu civarın güzelliği, hiçbir şeyle değişilmez." Böyle özetliyor meramını Durmaz. Şu an restorasyon için paraları yok ama evlerini sattıklarında neredeyse bir servet geçecek ellerine. Çünkü ahşap evlerin fiyatları dudak uçuklatacak kadar yüksek. 60-70 metrekare evler, 600-800 bin TL arasında fiyatlara satılıyor. Sultanahmet'in yakınında olması ve evlerin az da olsa deniz görmesi fiyatları katlıyor. Örneğin Ayşe Durmaz, 70 metrekare evini 800 bin TL'ye satacağını söylüyor. Hemen karşısındaki evin sahibi 65 metrekare evine 600 bin TL fiyat biçmiş. Evlerin müşterisi genellikle otel sahipleri. Daha 5 ay önce buradan bir ev kiralayan Piya Hostel'in sahibi, restorasyon masraflarını üstlendiği gibi ayda 2 bin 500 TL kira veriyormuş ev sahibine.
44 yıldır Ali Paşa Konağı'nda yaşıyorlar
Mahalledeki en geniş evlerden birinde, 44 yıl önce Rize'den buraya gelen 78 yaşındaki Halime Askapan ve oğulları yaşıyor. Bu ev zamanında Ali Paşa Konağı diye bilinirmiş. Ancak şimdi ciddi bir restorasyona ihtiyacı var. Oğul Mecid Askapan, "5-6 yıl önce denetimler bu kadar sıkı değildi. Evin içindeki değişikliklere karışılmıyordu. Biz istediğimiz gibi değişiklik yaptık. Ama şimdi bir yere dokunamıyoruz." diyor. 250 metrekarelik, 7 odalı evde ısınma sorunu yaşandığı için odaların birçoğu ikiye bölünmüş, sıklıkla kullanılan odaların tavanları alçaltılmış. Şu an evde tavanı orijinal, ahşap oymaların bulunduğu yalnızca bir oda var. Yine de ev dıştan göründüğü kad
ar kötü bir durumda değil. Zaten Halime Askapan da Rize şivesiyle, "Ev tıştan çötü cörünür ama içten mis çibu. Benim derdum evle teğul. Mahallede esçi komşim kalmadı. Herçes bir yerlere çittu. Ona üzüleyrum." diyor.
Sultanahmet'i görmeden yapamam taşınmayı düşünmüyorum
Evini restore edebilen mahalle sakinlerinden biri Meziyet Korkmaz. O da 3 katlı evinde iki oğlu ve gelinleriyle birlikte yaşıyor. 55 yıl önce Mudanya'dan gelmiş Akbıyık Sokak'a. Restorasyon maliyetini soruyoruz ama hatırlamadığını söylüyor. "Çok paraydı o zaman, çok zorlandık." demekle yetiniyor. Buradan taşınmayı aklından bile geçirmiyor Meziyet teyze. "Eskiden buralarda ev sahipleri vardı. Şapkalı, kürk mantolu insanlar çıkardı kapılardan. Çok severdik komşularımızı. Şimdi hep kiracılar var. Yine de taşınmayı düşünmüyorum. Betonarme binada yaşayamam. Sultanahmet'i görmeden hiç yapamam." diyor.
Kültür Bakanlığı restorasyon yapmak isteyenlere yüzde 10 oranında destek veriyor
Kültür Bakanlığı, restorasyon çalışmalarının çoğunu kamuya ait binalara ayırmış durumda. İl Özel İdaresi'nin bütçesi şahısların özel mülkleri için kullanılmıyor. Ancak çok istisnai durumlarda, bölgesel bir yenileme çalışması sırasında, fakirlik belgesi gösterildiğinde şahıslara ait binaların restorasyonu da yapılabiliyor. Bunun yanı sıra Kültür Bakanlığı'nın bu evlerde yaşayanlara verdiği çeşitli destekler de var. Örneğin restorasyon maliyetlerinin yüzde 10'unu bakanlık karşılıyor. Ayrıca TOKİ, düşük faizli, 15 yıla yayılan geri ödemelerle 80 bin TL'ye kadar kredi veriyor.
Artık proje maliyetleri yerine, yalnızca harç bedeli ödenecek
Mehmet Şimşek Deniz (Kudeb Müdürü):
Bu binalarda yaşayanlar, önceden bir proje hazırlayıp Anıtlar Kurulu'na sunmak ve çeşitli yerlerden restorasyon izni almak zorundaydılar. Bu izinlerin çıkması bazen bir yılı geçiyordu ve proje maliyetleri 35 bin TL'yi buluyordu. Şimdi ev sahiplerinin tek yapması gereken 500 TL değerindeki bir harç ücretini ödeyip bize başvurmak. Fakirlik belgesi alındığında harç ücr
etini de biz karşılıyoruz. Tapu fotokopisi, bina fotoğrafları ve dilekçeyle başvurmaları yeterli. Dilekçede hangi yenilikleri yapmak istediklerini anlatmaları gerekiyor. Biz de iki hafta içinde bu yapıların onarım izin belgelerini veriyoruz. Gerektiğinde maddi destek de sağlıyoruz restorasyon için. Şimdi yeni bir yönetmelik değişikliği teklifi yapıldı. Bu teklife göre İl Özel İdaresi'ndeki fonlar, Kudeb'in verdiği bakım onarım hizmetleri için de kullanılacak.
Kışın zorlukları çok ama yazın keyfi pek
Erdoğan Demir, belki de mahallenin en eskisi. 75 yaşında ama bu mahallede yaşayan 3. kuşak. Burada doğup büyümüş. Şimdi kızıyla altlı-üstlü oturuyor. Evinin çıkmaları yamulmuş, pencereler virane durumda. Ama yine de şikâyet etmiyor. "Bakmayın böyle göründüğüne, kışın zorlukları çok ama yazın keyfi pek. Bir ordan bir burdan, efil efil rüzgâr esiyor, deniz manzarasında çayımı yudumluyorum." diyerek memnuniyetini dile getiriyor.