Millete komplo kuranların yıllardır ülkeyi yönettiklerini belirten Nişanyan, "Bu namussuzlar, uzun yıllardır iktidardalar. 2002 yılına kadar tek başlarına iktidardılar. O zamandan beri de bunlar hala iktidarın büyük bir dilimine sahipler. Yani ben olayın bir darbe meselesi olduğuna inanmıyorum. Olay zaten ellerinde olan bir iktidarı koruma çabasında ibarettir. Bu insanlar hani iktidarda değilmiş de, bir darbeyle iktidarı ele geçireceklermiş gibi bir durum yok. Bunlar zaten memleketi yönetiyorlardı." dedi.
Bu kötü niyetli kişilerin istedikleri insanları, istedikleri şekilde yok edebildiklerini belirten Nişanyan, "Zaten istediği bir insanı yok etmek, canı istediği bir binayı yıkmak zaten ellerindeydi. Bu imkana zaten sahipler. Bizim mücadelemiz, bu insanları, bu iktidardan uzaklaştırmak mücadelesidir, yoksa darbeyi önleme mücadelesi değildir. Öyle umuyoruz ki, bu işin sonu geliyor. Eğer hükümet biraz daha kararlı olursa, biraz daha net hedeflere doğru yürürse umuyorum ki sonuçta Türkiye bu dünyanın bir parçası ve bugünün dünyasında en güzel bir şekilde yerini alacaktır." diye konuştu.
Ölüm listesinde olmasını ve koruma talep etmemesini de değerlendiren Sevan Nişanyan, koruma isteyip istemesine de açıklık getirerek şunları söyledi: "Taraf gazetesinde yazarken günde 100'ü aşkın ölüm tehditleri alıyordum. Bunların hepsini savcılığa bildirdim. Ama sonuç hep aynı. Savcılığa bunu bildirince ne oluyor ki sonuçta aynı. Kimi kime şikayet ediyorsun. Adamlar hem kadı, hem de suçlu. Koruma vermeyi teklif ettiler, ben kesin bir dile redettim. Jandarma'ya kimi kimden koruyorsunuz' dedim."
Selçuk ilçesi Şirince Köyü'ndeki pansiyonunun ve Hodri Meydan Kulesi'nin yıkılmak istenmesini de aynı zihniyetin devamı olarak gören Sevan Nişanya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Olaydan haberim var. Derin devlet içinde anladığım kadarıyla bir zümre var. Caniyane ve katilce bir anlayışla, onlarda hedeflerine amaçlarına tam anlamıyla uyan bir isim olduğumu düşünüyorlar. Bu yıkım konusu da aynı zihniyetin ürünüdür. Binaları yıkmak isteyenlerle beni öldürmeyi hayal edenler aynı kişilerdir. Tabancayla öldürmek artık aptalca. Hrant Dink hadisesinden sonra artık salakça bir hareket olur. Onun yerine zekice ve daha yıkıcı bir yöntemle beni yok etmeye çalışıyorlar. O da binalarımı yıkmak suretiyledir. Onda da başarılı olamayacaklar çünkü, bunlar çağı geçmiş ve yenilmiş bir anlayışın temsilcileridir. Umuyorum ki bu değişen ve medenileşen bir Türkiye'de artık bu tür insanlara ve bu tür zihniyetlere yer yoktur."