Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Bakan Ergün: En büyük teşvik; siyasi istikrar, güven ortamı ve demokrasinin güçlenmesidir (2)

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, bir ülkede en büyük teşvikin siyasi istikrar, güven ortamının sağlanması ve demokratik zeminin güçle

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-20 16:17:00

Bakan Ergün: En büyük teşvik; siyasi istikrar, güven ortamı ve demokrasinin güçlenmesidir (2)
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, bir ülkede en büyük teşvikin siyasi istikrar, güven ortamının sağlanması ve demokratik zeminin güçlendirilmesi olduğunu söyledi. Bakan Ergün, "En büyük teşvik, ülkede iç sorunların bu demokratik zemini güçlendirilerek hallediliyor olması ve dış politikada Türkiye'nin dışa açılmasını sağlayan performans gösterilmesidir. Fırsatlar hazırlıklı adamlar için fırsattır, yoksa fırsat diye bir şey yok. Hazırlığın varsa fırsat var. Eğer dünyada olup biteni fırsat olarak görüyorsan, değerlendiriyorsan ve bir altyapın hazırlığın varsa ilerlersin." dedi.

Nihat Ergün, Gaziantep Sanayi Odası (GSO)'nun ocak ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmasında, başarılı ve gelişmiş şehirlerin, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, sanayi ve ticaret odalarının da son derece başarılı olduğunu ifade etti.

Başarının sadece devletin çalışmasıyla gerçekleşecek bir olgu olmadığına dikkat çeken Ergün, başarı için bütün toplumun el ele vermesi gerektiğini dile getirdi.

Bu süreçte de sivil toplumun istikameti ile kamu stratejilerinin uyum içinde olmasının son derece önemli olduğunu kaydeden Ergün, "Hiçbir şehirde bütün şehirlerin cazibe merkezi mümkün değil. Bir güneş gibi etrafını ısıtan ve aydınlatan şehirler olacak. Bu bölgede, bu şehirlerden bir tanesi Gaziantep'tir. Şimdi Gaziantep kendi etrafındaki şehirleri ısıtıp aydınlatmıyor, bir ölçüde komşu ülkelerin şehirlerini de ısıtıp aydınlatıyor." diye konuştu.

Geçen hafta Gümülcine'de Türk ve Yunan işadamlarını buluşturan bir toplantıya katıldığını hatırlatan Ergün, Yunanistan ekonomisinin gerçekten de çok zor günler geçirdiğini, hükümetin ağır tedbirler aldığını aktardı.

Küresel krize kırılgan bir ekonomik tablo ile yakalanmanın faturasını, şimdi bütün Yunan toplumunun birlikte ödediğini kaydeden Ergün, Yunanistan ekonomisinin, bu yıl da daralma yaşaması, ancak 2012 yılından itibaren yeniden ılımlı bir büyüme sürecine girmesinin beklendiğini ifade etti.

Yunanistan'da hükümetin açıkladığı tedbir programlarının uygulanamaması halinde kredi notunda azalmalar olabileceğinin de çok açık şekilde görüldüğünü söyledi.

Ergün, birçok gelişmiş ekonomide buna benzer sorunlar yaşanırken, Türkiye ekonomisinin, son derece başarılı bir yıl geçirdiğini ve 2011 yılına da çok daha büyük umutlarla girdiğini belirtti.

Ergün, şunları kaydetti: "Bu yılın ilk üç çeyreğinde yüzde 8,9 oranında büyüyen Türkiye'nin, 2010 yılında yüzde 8'e yaklaşan büyüme gerçekleştirmesi bekleniyor. Geçtiğimiz yılın başında bir araya geldiğimiz iş adamlarına, '2010 yılının önemli bir yıl olduğunu, kriz sonrasında hızlı bir toparlanma yaşanacağını, 2010'da erken davrananların daha sonraki süreçte de avantaj yakalayacaklarını' ifade etmiştik. Bunu söylerken, dünya ve Türkiye ekonomisinin dinamiklerine bakmış, güven ve istikrar ortamının bize avantaj sağlayacağını dikkate almıştık. Bugün Türkiye makroekonomik dengeler açısından dünyada yatırımcılara en fazla güven telkin eden ülkelerin başında gelmektedir."

"TÜRKİYE YATIRIMLAR AÇISINDAN DA YENİ BİR İVME KAZANMIŞ OLACAK"

Ergün, yatırımcıların Türkiye'ye büyük ilgi gösterdiğine dikkat çekti. Dün iki yatırımcının geldiğini açıklayan Ergün, "Birisi Türkiye'deki otomobil üretimini 80–90 bin üretimden 250 bine çıkarmayı hedeflediğini açıkladı. Birisi aynı sektörde '1 milyar dolarlık yeni bir yatırım için harekete geçtiğini' söyledi. Bir başkası enerji sektöründe '1 milyar dolara yakın yatırım için harekete geçtiğini' söyledi. Bunların bir kısmı yerli sermaye bir kısmı yabancı sermaye. Göreceksiniz 2011 yılı itibariyle Türkiye yatırımlar açısından da yeni bir ivme kazanmış olacak." şeklinde konuştu.

Hükümet olarak, hedefleri belirlerken ihtiyatlı davranmaya dikkat ettiklerini anlatan Ergün, sene başında büyüme hedefini yüzde 3,5 olarak açıkladıklarını daha sonra yüzde 6.8 olarak revize ettiklerini ancak ekonomik göstergelerin büyümede 6.8 rakamının aşılacağını gösterdiğini dile getirdi.

Dünya ekonomisinde olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa orta vadeli programda 2011 yılı için yüzde 4.5 olarak belirlenen büyüme hedefinin de aşılacağını düşündüğünü kaydeden Ergün, şu ifadeleri kullandı: "Zira gerek yurt içi talepte devam eden artış gerekse dış pazarların yeniden canlanmaya başlaması iyi bir yıl yaşayacağımızı gösteriyor. 2010 yılında, otomobil satışları, 509 bine ulaşarak bir önceki yıla göre yüzde 38 oranında artmış ve ülke tarihinde bir rekor kırılmıştır. Biz koşturup duralım; dış politika, Afrika açılımı, komşularla sıfır problem, AB ile müzakereler, vizelerin kaldırılması, serbest ticaret anlaşmaları yapıp duralım. İyi de bunlardan istifade eden adamımız yoksa bu kadar serbest ticaret anlaşması yapsak, bu kadar vizeleri kaldırsak, bu kadar komşuyla problemleri sıfıra indirsek, bunlar ne işe yarar. İşe yaramaz. Onun için bizim işadamlarımız bunları iyi okumalı ve istifade etmesini bilmeli. İstifade edilmiş, bunları görüyoruz. Memnuniyetle müşahede ediyoruz."

"BİRLEŞMELERİ TEŞVİK EDECEĞİZ PEKİ SİZ BİRLEŞECEK MİSİNİZ?"

İş evliliklerinin yapılmasını tavsiye eden Bakan Ergün, "Birleşmeleri teşvik edeceğiz peki siz birleşecek misiniz? Dünyada devasa şirketler evleniyor, birleşiyorlar rekabet güçlerini artırmak için. Peki, Gaziantep'te küçük küçük ayakkabı firmaları birleşip, ortak pazarlama, ortak markalaşma çalışması, ortaklık kurup rekabet güçlerini artırma gibi faaliyetler yapacak mı? Böyle bir zihniyete ulaşacak mıyız? Eğer buna ulaşmayacaksak teşvik, destek hiçbir işe yaramaz. Teşvik verelim, destek verelim ama sanayici, işadamı da risk alarak gerekli adımı atması gerekir. Yoksa bu dağınık işletme yapısıyla rekabet gücünü artıramazsın. 'Küçük olsun benim olsun, azıcık aşım ağrısız başım' bu şekilde varmak istediğimiz hedeflere böyle varamayız. Ne işletmeler olarak ne de ülke olarak varabiliriz. Onun için bu paradigma değişikliğine gitmemiz lazım. 'Küçük olsun benim olsun'dan büyük olsun hepimizin olsun'a gitmemiz lazım. 'Azıcık aşım ağrısız başım' olmaz. Aşı büyütmek lazım. Biraz başımız ağrıması gerekiyorsa da ağrısın. Onun ilacı var ama aşımız küçülürse onun ilacı yok."

"GELECEĞİMİZİ 3–5 KURUŞA FEDA EDEMEYİZ"

"Bugün yenilikçi ürün istenmiyor olabilir ama yarın istenmeyeceği anlamına gelmez." diyen Ergün, "Böyle gevşekliğin içine düşersek çok geride kalmış oluruz. O pazarları yenilikçi ürünlere alıştırmak ve bu pazarlara da yenilikçi ürünler sokmak zorundayız. Geleceğimizi 3–5 kuruşa feda edemeyiz. Onun için marka, tasarım, inovatif ürüne, birleşmeye, ortaklıklara yönelmeliyiz. İkinci dikkat etmemiz gereken de marka ve kalitedir. Yavaş yavaş şikâyetler geliyor. İhracatımızı yaparken kaliteli ürünler göndermeliyiz. Türkiye artık küresel rekabet gücünü ucuz hammadde ve ucuz işgücü gibi unsurlarda değil, Ar-Ge, markalaşma, tasarım ve inovasyon gibi alanlarda aramalıdır." şeklinde konuştu.

Haber Ara