TEPAV'IN POLİTİKA NOTU'NDAN: -'TÜRKİYE 2002-2006 DÖNEMİNDE HEM GENEL, HEM ÖZEL
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfının (TEPAV) hazırladığı politika notunda, Türkiye'nin hem genel olarak kamu yönetiminde, hem d
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-01-19 12:16:00
TEPAV tarafından, TEPAV Yönetişim Çalışmaları Direktörü Emin Dedeoğlu ile Araştırmacı Emre Demir tarafından hazırlanan 'Yolsuzlukla Mücadele ve Sivil Toplum İlişkisi: Bir Perspektif Denemesi' başlıklı politika notu açıklandı.
Notta yolsuzluğun, kamu yönetimi açısından devletin etkinliği ile ilgili bir mesele olduğu hatırlatılırken, devletin etkinliğini artırmaya yönelik her reformun yolsuzlukla mücadele açısından da olumlu katkı yapacağı, ancak bunun yeterli olmadığı savunuldu.
Yolsuzlukla mücadele için ayrıca bir strateji, uygulama planı, kurumsal yapı, mevzuat gerekli olduğu vurgulanan notta, reformların 2007'den sonra yavaşladığına, 2007 yılından itibaren özellikle kamu mali yönetiminde geçmişte yapılan bazı reformlardan geri adım atıldığına dikkati çekildi. Politika notunda şu görüşlere yer verildi:
'2001 yılından itibaren Türkiye hem genel olarak kamu yönetiminde hem de özel olarak yolsuzlukla mücadele alanında önemli reformlar yapmıştır. Ancak bunlar ağırlıklı olarak 2002-2006 dönemine tekabül etmektedir. Bu tarihten sonra bir reform yorgunluğu göze çarpmaktadır. Nitekim kamu yönetiminin etkinliğine ilişkin algılarda ve yolsuzlukla mücadele konusunda yapılan ulusal ve uluslararası çalışmalarda da 2007 yılından itibaren yatay bir seyir söz konusudur. Biraz daha yakından bakınca bu dönem uygulamalarda özellikle kamu mali yönetiminde geçmişte yapılan bazı reformlardan geri adım atıldığı gözlenmektedir. 2007 tarihinden sonra reformlar açısından, hem iç hem de dış talep açısından bir durulma-daralma söz konusudur.
Yolsuzlukla mücadele kapsamında yapılanlar ise genel olarak olumlu olmakla beraber uygulamada ciddi kurumsal bağımsızlık ve etkinlik sorunları bulunmaktadır. Örneğin yolsuzlukla mücadelenin ayrı ve bağımsız bir kurum eliyle yürütülmesi yerine Başbakanlık Teftiş Kurulunun koordinatörlüğüne bırakılması, Bilgi Edinme Yasası uygulamasında ortaya çıkan belirsizliklerin hala giderilememiş olması, Etik Kurulun Başbakanlığa bağlı yapısı ve yetersiz yetkileri bunlara örnek olarak verilebilir.'
-OMBUDSMANLIK-
Referandum sonucu Anayasa değişikliği ile gündeme gelen Ombudsmanlık kurumunun demokratik bir denetleme ve dengeleme mekanizması olarak önemli olmakla beraber Ombudsman'ın seçimine ilişkin hükümlerin, uygulama bağımsızlığı konusunda tereddütler doğurduğu belirtilen notta, aynı şey Sayıştay için de geçerli olduğu, Kanununda yapılan son değişiklikle Sayıştay'ın etkinlik ve verimlilik denetimi yapma yetkisinin de kısıtlandığı ifade edildi.
Aynı şekilde Referandumla Anayasada yapılan değişikliklerin yargının yürütme üzerindeki dengeleyici ve denetleyici gücünü tartışılır hale getirdiği iddia edilen notta, temel sorunlardan birisinin 1982 Anayasası ile oluşturulan siyasal sisteminde yürütmenin çok güçlü ve belirleyici konumda olması, seçim sistemi ve siyasi partiler yasasının da lideri güçlü kılan ve tek parti iktidarını tercih eden yapısıyla demokratik kurumsallaşmaya katkı yapmaması olduğu kaydedildi.
-'BASIN VE FİKİR ÖZGÜRLÜKLERİ ÜZERİNDE BASKI DEVAM EDİYOR'
Parlamentonun işleyiş biçimi, komisyonların yapısı yasamanın yürütme üzerinde bir fren ve denge mekanizması olarak işlev görmesini engellediği belirtilen notta, 'Dolayısıyla diğer kurumların yasalarında yer alan yöneticilerin TBMM tarafından salt çoğunlukla seçimi maddeleri yeterince bağımsızlık güvencesi oluşturamamaktadır' denildi.
Öte yandan en önemli fren ve denge mekanizmalarından birisi olarak basın ve fikir özgürlükleri üzerindeki baskının da devam ettiğinin gözlendiğine işaret edilen açıklamada, Türkiye'nin bu konuda bazı uluslararası gözlemciler tarafından neredeyse 'totaliter rejimlerle' aynı kategoride değerlendirildiği ifade edildi.
-'TÜRKİYE'YE ZAMAN GEREK'-
TEPAV'ın Notunda, Türkiye'nin iç ve dış konjonktürün etkisiyle ülkelerin tarihinde kısa sayılabilecek bir sürede kamu yönetiminde önemli reformlara imza attığı hatırlatılırken, ancak bugüne kadarki uygulamaya bakıldığında sözkonusu reformların olumlu yönde atılan adımlar olmakla birlikte, yürütmenin üzerinde bir fren ve denge mekanizması oluşturmak veya var olanları güçlendirmek suretiyle demokratik ve idari hesap verebilirliğe yeterli katkı yapmadığı kaydedildi.
Aynı şeyin şeffaflık ve katılım için de geçerli olduğu belirtilen açıklamada, 'Hem reformların toplumca özümsenmesi hem de gerçekten yöneticilerin zihniyetlerinde ve davranışlarında kalıcı bir değişime yol açması için zaman gerektiği ortaya çıkmaktadır' denildi.
Haber Ara