Aramkus Medya Kurumu tarafından 2005 yılında dünya çapında yayınlanan on kitap arasından birincilik ödülünü alan "İslam Medeniyetine Giriş" adlı İmadüddin Halil'in kitabı Mana Yayınları tarafından okurlara sunuldu.
İslam coğrafyasındaki enstitüler ve üniversitelerde uygulanan İslam medeniyeti öğretim programlarında bazı eksiklikler bulunduğunu belirten yazar, bu eksiklikler içinde en dikkat çekenin, İslam medeniyetinin parçalanarak öğrencilere birbirinden bağımsız parçalar ve üniteler halinde sunulması olduğunu belirtiyor. Böyle bir yöntemle sunulan İslam medeniyetinin, kendi mümtaz kimliğini ve diğer medeniyetler arasında ona hususiyet kazandıran özgün niteliklerini kaybedeceğini ifade eden yazar, böylece İslam medeniyeti öğretiminin bu ya da şu alanda icra edilen mücerret kültür, bilim veya medeniyet aktivitesine dönüşeceğini ifade ediyor. Yazara göre bu durumda İslam medeniyeti, bazı özellikleriyle diğer medeniyetlerden ayrılsa bile, hiçbir zaman mensuplarının hayata, dünyaya ve varlığa bakışlarını temsil eden nihaî tasavvuru yansıtmayacak.
Yazar, bu çerçevede farklı sorunlara da dikkat çekiyor. Enstitü ve üniversitelerde, kâh "asri zaruretler", kâh "yöntem zorunlulukları", kâh "uzmanlaşma gereksinimleri" adı altında İslam medeniyetinin bağlamından koparıldığını ve bütünlüğünün bozulduğunu ifade ediyor. Eğitim kurumlarında ekonomik faaliyetlerin bir perspektifle, sosyal hayatın başka bir perspektifle, ilmî hareketlerin farklı bir perspektifle, yönetim şekillerinin de apayrı bir perspektifle okutulduğunu söyleyen yazar, okulların, müfredat programında yer verdiği bu alanlardan her birini okuturken ona diğerinden bağımsız ayrı bir ünite ve farklı bir öğe muamelesi yapmasına dönük eleştirel yaklaşımlar getiriyor.
Müslüman dünyanın yeterince ilgi duymadığı çevre ve tabiaat meselerini çok bir dille ele alan yazarı çarpıcı olmasının yanısıra bir çok çevreyi etkileyecek yeni bir bakış açısı kazandırıyor. Yazarın dikkat çektiği tabiat, dünya ve evrenle ilgili uyumlu olma konusunda şunları şöylüyor. "Bir önceki ilke bizi ondan daha az ehemmiyetli olmayan başka bir hususiyete götürmediği belirten yazar ardından; İslam’ın insan ile dünya arasındaki ilişkiye dair tasavvurunda yeni bir hat çiziyor. Bu hattın, insan ile tabiat arasında, mümin topluluk ile dünya arasında öngörülen uyum ve insicama, tekâmüle/bütünleşmeye ve ahenge dayandığını belirtiryor.
İnsan ile dünya arasındaki sürtüşmenin tamamen Batının nazariyesine dayandığını belirten yazar. Bu bakışın, ilk anda mantıklı ve makbul görünen kuşatıcı felsefeler çerçevesine ne şekilde yerleştirilirse yerleştirilsin, ayrıntı ve teferruatına daldığımızda karşımıza, öncüllerinin dayandığı çatışma felsefesinin çıkacağını ekliyor. Düşünce tarihinde ilk defa Hegel’in ortaya attığı çatışma fikrini (diyalektik) temsil eden bu felsefe, üstün Avrupa halkının zayıf halkları köleleştirip öldürmek için işlediği her türlü şovenizm cürümünü haklı gösterir. Marks’ın bunu maddi evrimler/değişimler bağlamında kullandığını ve bu sebeple bir sınıfın diğer bir sınıfa karşı işlediği her türlü katliamı meşru gördüğü dahası, bu çatışma ve maddi evrimin/değişimin tam ortasında insanı özgürlük ve iradesinden soyutladığını; onu bu maddi çatışmanın (materyalist diyalektik) mantığına mahkûm bir teba haline getirdiğini vurgulayan İmadüddin Halil, bundan sonrası için; insan materyalist diyalektik yasalarına göre hareket eder, hatta din, sanat, duygu, etik, tutku ve fikir gibi maddecilikten en uzak alanlara ilişkin aktivitelerinde bile onun kurallarına göre şekillendiğini belirtirken , bütün bunları felsefeleri öteleyen İslami tasavvur bize, eksiklik ya da orantısızlık bulunmayan canlı ve mantıklı bir denklem olarak sunduğunu ve aynı zamanda ; bizlerin ruhi güçlerle maddi güçlerin çatıştığı bir formüle göre yaratıldığımızı , öyleyse faaliyet ve aktivitelerimize bir yana doğru eğilmeyen, meyletmeyen ve sapmayan denge noktasından başlayabileceğimizi aktarıyor.
Bu öyle bir dengedir ki orada çatışma olmaz; bilakis orada insanın durmak bilmeyen gayret ve çabaları, birlikteliği, bütünleşmeyi ve insicamı sağlamak üzere yapıcı bir işlev görür. Diğer yandan Mademki evrendeki güçler yeryüzündeki görevimizi ifa için tamamen bizim hizmetimize verilmiş olsada , bizim onlarla olan ilişkimizin asla bir çatışma, tenakuz ve mücadele ilişkisi olamadığını, tam tersine bu ilişkinin doğa yasalarının ve kanunlarının keşfiyle insan ile evren arasında mümkün olan en güçlü hoşgörüyü gerçekleştirmek üzere keşfetme , araştırma ve kaynaşma girişimi olarak görülmesi gereketiğini belirten İmadüddin Halil son olarak şunları ifade ediyor;
İslam bakış açısına göre uzayın keşfi, Batılıların düşündüğü gibi bir “işgal” operasyonu değildir. Fakat bu bir anlama, sırlara vakıf olma ve entegrasyon çabasıdır… Buna göre Ay, savaş açılması gereken bir düşman değil; çağrıldığında icabet eden muti/uysal bir hizmetçidir.
Nitekim eleştiriye konu ettiği yaklaşımlar dolayısıyla İslam medeniyetinin, kendi hususiyetlerini ve temel dinamiklerini oluşturan tasavvurlar ve günlük hayata yansıyan uygulamalar düzeyinde farklılığını neredeyse kaybettiğini belirten yazarın bu çalışması özgün formatta bir çalışma olmuş. İç dizayn ve üslup bakımından akıcı ve okuru yormayan tasarıma sahip olan bu eseri Mana Yayınları okurların beğenisine sunuyor. Kitap 239 sayfadan oluşuyor.
Mana Yayınları, İmadüddin Halil'in "İslam Medeniyetine Giriş" kitabının devamı niteliğinde olan "İslam Tarihine Giriş" adlı eseri de önümüzdeki günlerde yayınlayacak.
İmadüddin Halil Kimdir?
1941 yılında Irak'ın Musul kentinde dünyaya geldi. 1962 yılında Bağdat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans diplomasını İslam Tarihi alanında 1965 yılında Bağdat Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden aldı. 1968 yılında yine İslam tarihi alanında Kahire Aynü Şems Üniversitesi'nde "doktor" unvanını aldı.
Aynı yıl Musul Üniversitesi Merkez Kütüphanesinde sorumlu olarak çalıştı.
1967-1977 yılları arasında Musul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde yardımcı profesör, öğretim görevlisi ve dekan olarak bulundu.
1977-1987 yılları arasında Musul'da Kuzey Bölge Müzeleri ve Tarihi Eserler Müdürü, Tarihi Eserler ve Kalıntılar Genel Kurumunda Uygarlık Müzesi Kütüphanesi Müdürü ve ilmi araştırmacısı olarak çalıştı.
1989'da profesör oldu. 1987-1992 yılları arasında Erbil'de Salahaddin Üniversitesinde çalıştı. Daha sonra sırasıyla Musul Üniversitesi, Dubai'de Arap ve İslami Araştırmalar Fakültesi ve Ürdün'de Zerka Üniversitesinde görev yapan yazar, halen Ürdün/Yermük Üniversitesinde misafir öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
İslam tarihi alanında yapılan birçok y.lisans ve doktora tezlerine danışmanlık yapmıştır.
Bazı üniversitelerde etkinliklerini konu alan yüksek lisans ve doktora tezleri çalışmaları yapılmıştır.
Eserleri birçok dile, özellikle İngilizce, Fransızca, Türkçe, Farsça, Kürtçe ve Endonezya dillerine çevrilmiştir.
İlmi ve akademik alanda hakemli birçok dergide onlarca araştırması yayınlanmıştır.
Arap veya İslam dünyasında basılan yetmişe yakın dergide yüzlerce eleştiri, analiz ve özgün makaleler yayınlamıştır.
Rabitatü'l-edebi'l-İslamiyyi'l-Alemi üyeliği; Salladdin Üniversitesi senatosu üyeliği (1989-1991); Musul Üniversitesi senatosu üyeliği (2003-2005) vardır.
Mana Yayınları: 0212 533 05 35