Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Çin Devlet Başkanı Hu Amerika'da

Çin Devlet Başkanı Hu Jintao, Amerika Birleşik Devletleri temaslarına bugün başlıyor. Hu, ABD Başkanı Barack Obama tarafından Beyaz Saray’da ağırlanacak.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-19 11:04:49

Çin Devlet Başkanı Hu Amerika'da

İlk kez bir Amerikan Başkanı, Nobel Barış Ödülü sahibi insan hakları savunucusunun tutuklu bulunduğu bir ülkenin devlet başkanını ağırlıyor. Bu nedenle Barack Obama’nın temaslarında ön plana çıkartacağı konulardan biri de insan hakları olacak.

ABD sesini yükseltiyor

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın geçtiğimiz hafta bu konuda verdiği mesaj oldukça netti:

“Eğer Çin'de inanç özgürlüğü sağlanmıyor, protestocular tutuklanıyor, avukatlar da sırf Hükümet muhaliflerini savunuyor diye hapsediliyorsa ya da Chen Guangcheng gibi serbest bırakılan insan hakları savunucuları hâlâ gözetim altında tutuluyorsa, Amerika da insan hakları ihlâllerine karşı sesini yükseltmeye, baskı yapmaya devam eder.”

Oysa ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton yaklaşık bir yıl önceki Çin ziyaretinde farklı bir ifade kullanmıştı. Hillary Clinton, Çin'in insan hakları ihlâllerini eleştirse de bu durumun iki ülkenin karşılıklı çıkarlarını etkilememesi gerektiğini vurgulamıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü Human Rights Watch'tan Sophie Richardson Clinton'ın bu tutumunu hata olarak değerlendirmiş ve bir çok hükümete kötü örnek olacağını belirtmişti:

“ Eğer Çin'e karşı çok yumuşak bir tavır sergilenirse o zaman Pekin yönetiminin para birimi ya da nükleer çalışmalar gibi konularda İran'la, Kuzey Kore ile uzlaşması olasılığı artar. Bizim deneyimlerimize göre devletlerin baştan işi sıkı tutmaları zorunlu. Ancak bu şekilde yapıcı ve kesintisiz diyalog sağlanabilir.“

Çin'e taviz verilmesin

Sofie Richardson bu çizgiyi izleyen nadir politikacılardan birinin Almanya Başbakanı Angela Merkel olduğunu belirtiyor. Ancak insan hakları savunucusu  bu durumun yeni olduğunu da itiraf ediyor ve dünya ülkelerinin ilk kez böylesine varlıklı ve güçlü olup, insan haklarını ihlâl eden, diplomasi adabını dikkate almayan bir devletle karşı karşıya kaldığını söylüyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın eski çalışanı Alman Marshall Vakfı'ndan Dan Twining de Çin'e taviz verilmemesi gerektiğini savunarak Kuzey Kore'yi örnek gösteriyor:

“Kuzey Kore'de durum iki yıl öncesine göre kötüleşti. Birkaç ay önce Kuzey Kore Güney Kore'nin savaş gemisini batırdı. Bu son 60 yıldır görülmeyen askeri bir saldırıydı. Bu sebeple Kuzey Kore'nin barışçıl bir gelişme göstermesine Çin'in katkısı olduğunu düşünmüyorum. Aksine Çinliler Kuzey Kore'yi uluslararası baskılardan korudu ve onun sınırlarını aşmasına, bölgede istikrarın bozulmasına yol açtı.”

Çin'in dış politikası tartışmalı 

Dan Twining'e göre Amerikan Hükümeti'nin çıkarlarının Çin'den farklı olduğunun bilincine varması gerektiğini söylüyor. Twining İran'ın tartışmalı nükleer programı konusunu da örnek göstererek, Amerika'nın daha önce Çin'in İran'a yaptırımların sertleştirilmesini desteklediği şeklinde yansıtmasını yanlış buluyor. Dan Twining'e göre Çin İran'a yaptırımları veto etmese de diğer ülkelerin istediğinin aksine alınan kararların daha hafif olması için çabaladı.

Dan Twining Başkan Obama Hükümeti'nin iklim değişikliği gibi global sorunların çözümünde bir tek Çin'le müzakere etmenin yeterli olmadığını söylüyor. Amerikan yönetiminin bu yöndeki siyasi çizgisini değiştirmeye başladığının ilk sinyali geçtiğimiz Aralık ayında Nobel barış ödülü töreninde verildi. Başkan Barack Obama Pekin yönetiminden Çin'de tutuklu bulunan ödülün sahibi insan hakları savunucusu yazar Liu Şiaobo'nun serbest bırakılmasını istedi.       

Gözler Çin liderinin ABD ziyaretinde

Çin gazetesi “Global Times'ın” geçen yılın sonunda yer verdiği bir ankete göre, ABD, Çinlilerin hala en beğendiği ülkelerin başında geliyor. Fakat 2008 yılında yapılan başka bir anketle kıyaslandığında, ABD hayranlığının yüzde 20'lerden yüzde 7,5’a düştüğü görülüyor.

Pekin Üniversitesi’nden Profesör Şi Yinhong, bu sonucun şaşırtıcı olmadığını, Çinlilerin özgüvenleri arttıkça, ABD'ye olan hayranlıklarının da azaldığını belirtiyor: Yinhong şöyle konuşuyor:

“Çinlilerin çoğunluğu daha ziyade ABD’nın dış politikasına eleştirel gözle bakıyor. Özellikle de Washington’un Çin politikaları söz konusu olduğunda… Her iki ülke arasında geçen yıl olup bitenler göz önüne alındığında, halkın bu mesafeli yaklaşımı daha iyi anlaşılacaktır.”

Gerilim yaratan konular

Amerikan silahlarının bağımsızlık isteyen Tayvan’a satılması, Çin ile ABD arasındaki kur savaşları, internet sitesi “Google”ın Çin’de faaliyetlerini durdurması ve Amerikan deniz kuvvetlerinin Çin kıyılarının karşısında askeri tatbikat düzenlemesi geçen yıl iki ülke arasında tansiyonu yükselten gelişmelerdi.

Çinlilerin ABD'ye karşı neler hissetlikleri konusunda yapılan anketin sonuçlarına göre, gittikçe daha fazla sayıda Çinli, Amerika’nın Çin’i “sistematik olarak küçük ülke konumuna” sokmak istediği görüşünde. Ama anketin genel kanıyı yansıtmadığını iddia edenler de var. Çünkü Amerika’yı hala sosyal ilerleme ve refahın sembolü konumunda gören çok sayıda Çinli’nin bulunduğu da biliniyor. Bu nedenle yurtdışında eğitim görmek isteyen Çinli gençler için ABD hala ilk tercih.

Gençlerin yurtdışı tercihi ABD

Çin’de İngilizce kurslarına da ilgi yoğun. Büyük bir branş kazancını bu kurslardan sağlıyor. Şu Yifan, Şangay’da İngilizce öğretmeni olarak çalışıyor. Onun işvereni ise Amerikan yüksek okullarına giriş sınavlarına hazırlık kursları sunan büyük bir Amerikan firması. Dil okulu, Çin'in 60 kentinde faaliyet gösteriyor ve okulun verilerine göre yılda 300 bin öğrenci bu kurslara katılıyor. İngilizce öğretmeni Şu Yifan, “Benim sınıfımdaki öğrencilerin yüzde 95’i ABD’de eğitim görmek istiyor. Kursları tamamlayanlar ABD’de bir öğerenim yeri bulabilmek için hemen giriş sınavına başvuracaklar” diyor.

Ki Yongçeng adlı öğrenci, "Amerikan sisteminin en önemli avantajının, orada her şeyin demokratik olması" diyor. 20-30 yıl içerisinde Çin’in ABD’yi ekonomik yönden geride bırakacağı yönündeki yaygın genel kanının ise aldatıcı olduğunu savunuyor:

“Ekonomik göstergeler belki olumlu gidişata işaret ediyor, ama iki ülke arasındaki fark hala çok büyük. Çin bir anlamda hala tüm dünyanın üretim atölyesi konumunda, ama yenilik yaratan bir ülke değil. Bizim ürettiklerimiz çoğunlukla teknik açıdan ilgi çekici şeyler değil. Yani Amerika’yı geride bırakmak o kadar kolay bir iş değil.” 



DW

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara