Aynı şekilde polis akademilerinde, "Bir cinayet nasıl önlenemez?" diye ders konulacak olsa, seçilecek örneklerden biri Dink cinayeti olurdu.
O nedenle şehir ışıklarının altında yatan ancak bir türlü karanlıktan kurtarılamayan bir suikast Hrant Dink olayı.
Dink suikasti sırasında İstanbul Emniyet Müdürü olan Celalettin Cerrah, "Zanlı milliyetçi duygularla cinayeti işlemiş" dese de ünlü polis şefi Hanefi Avcı, "Hrant Dink cinayetini ele alırsak, bu olay da her yönüyle ve en ince teferruatına kadar araştırılmış, karanlıkta kalan hiçbir yanı bulunmayan bir olaydır. Failleri milliyetçi dürtülerle bu tür eylemleri yapabilecek kişilerdir" diye olayın aydınlatıldığını savunabilse de, ölümünün 4 yılında Dink cinayetine ilişkin aydınlatılmayı bekleyen birçok nokta bulunuyor.
Ekran ekran dolaşıp Hanefi Avcı'yı savunan Nedim Şener'in yazdığı çok önemli bir nokta var. O da Ogün Samast'ın, "İyi ki de yakaladılar. Yoksa beni Giresun'da öldüreceklerdi" şeklindeki sözleri. Ogün Samast'ı öldürecek olan kimlerdi? Nedim Şener, milliyetçi çeteye işaret ediyor. Ancak bu da kuşkuyla karşılanması gereken bir nokta.
Çünkü terör uzmanlarına göre, Ogün Samast yakalanmak için çırpınan bir katil. Yakalanabilmek için, robot resimlerde başında gösterilen ünlü "beyaz bere"sini dahi çıkarmamış. Neredeyse adres tarifi yapar gibi aradığınız beyaz bereli katil benim diyor. Uzmanlar "Ogün Samast çok güçlü bir şekilde öldürülme korkusu yaşıyordu. Öldürülmeden yakalanmak için beresini başından çıkarmadı, yer tesbitine yaradığını çok iyi bildiği halde telefonunu açık tuttu ve zaman zaman da konuştu" diyor.
Tüm bunlar Ogün Samast'ın bu işi milliyetçi duygularla yapmadığını, arkasında örgütlü bir yapının bulunduğunu ve bu yapılanmanın gücünü en iyi bilen insanlardan biri olarak Samast'ın öldürülerek ortadan kaldırılmamak için yakalanmak için çaba gösterdiğini gösteriyor.
Gazeteci Adem Yavuz Arslan'ın, "Bi Ermeni Var: Hrant Dink Operasyonu'nun Şifreleri" isimli kitabında bu yapılanmaya ilişkin birçok bilgiyi bulmak mümkün.
Cinayet işledikten sonra Türk bayrağı ile karşılanıp, "Aslanım, koçum benim" diye milli bir kahraman muamelesi gören ender isimlerden birisi Ogün Samast.
Samsun'da yakalandığında, Türk bayrağının altında, kendisiyle fotoğraf çektirmek için yarışan polislerin görüntüsü tüm Türkiye'yi şok etmişti.
Bir tek alnından öpülerek karşılanmadığı kaldı. Ancak Samast'ın Trabzon Otogarı'ndan bir Jandarma İstihbarat Astsubayı tarafından "Öpülerek" uğurlandığı belirtiliyor.
Trabzon Otogarı'nda kamera kayıt sistemi bulunmadığı için Samast'ı kim ya da kimlerin uğurladığı görüntülü olarak tespit edilemiyor. Ancak İstanbul'da yargılama devam ederken, bir yandan da Trabzon'da güvenlik birimlerinin çalışması sürüyor. Soruşturma derinleştikçe ulaşılan bir bilgi bu.
Samast'ı azmettiren yapılanma, cebine silahını koyup, silahının içine konulacak mermileri dahi temin edip onu Trabzon Otogarı'ndan uğurluyor.
Dink öldürüldükten sonra bu suikastin bir sır olmadığı, hatta Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci tarafından olaydan 6 ay önce Jandarma İstihbarat elemanlarına ayrıntılı bir şekilde iletildiği ortaya çıktı.
Jandarma Alay komutanı Ali Öz'ün ise Dink'e yönelik suikast hazırlığını gündeme getiren istihbarat elemanlarına, "Özel görüşürüz" diye yanıt verdiği ancak işlem yapmadığı ortaya çıktı.
Cinayete kadar polis, Jandarma ve MİT'de dahil olmak üzere tüm kademelerin sistemli bir şekilde perdelendiği bir olayla karşı karşıyayız.
Bu nedenle terör uzmanları, "Kurgu bir suikast" olarak isimlendiriyorlar. Ve "Rahip Santora cinayeti ve Malatya Zirve Kitabevi ile devam eden sistemli bir çalışmanın sonucu" olarak değerlendiriyorlar.Dink suikasti üçüncü halka olarak gösteriliyor. Eğer kamuoyu baskısı olmasaydı bu halkaya yeni isimlerin de ekleneceğine işaret ediyorlar.
Soruşturma derinleştikçe öğreniyoruz ki, Ogün Samast sadece cinayetten sonra Türk bayrağı ile karşılanmadı, aynı zamanda eline silah verilerek Trabzon Otogarı'ndan da öpülerek uğurlandı. İşin üzerine gidildikçe başka ne ayrıntılar çıkacak hep birlikte göreceğiz ve inanın ki küçük dilimizi yutacağız.