Balıkesir Belediyesi tarafından düzenlenen "Türkiye'de Alevilik Meselesi ve Çözüm Yolları" konulu konferans Salih Tozan Toplantı ve Gösteri Merkezi'nde gerçekleşti. Diyanet İşleri Başkanlığı emekli Başmüfettişi ve Sosyolog Dr. Abdülkadir Sezgin'in konuşmacı olarak katıldığı konferansa, Belediye Başkan Yardımcısı Argun Atıcı, Belediye Meclis Üyeleri ve davetliler katıldı. Sezgin'in konuşmasından önce Alevi geleneğinin temsilcilerinden Âşık ve Zâkir Yılmaz Engin sazıyla Bektaşi nefeslerinden ve deyişlerinden ezgiler sundu.
Daha sonra kürsüye gelen Dr. Abdülkadir Sezgin, Alevilik konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Sezgin, Alevi olmadan Müslüman olunmayacağını kendisinin de Alevi ve Müslüman bir Türk olduğunu kaydetti. Günümüzde, Alevileri İslam karşıtı olarak takdim etmek isteyenler bulunduğunu ifade eden Sezgin, "Bunun için Avrupa ülkelerinde ABD ve Rusya'da Alevilikle ilgili 260 enstitü ve araştırma merkezi kurulmuştur. Bunlar Aleviliği İslam'dan koparıp, Protestanlaştırarak, İslam dışı yapma gayretleri içindeler. Buna karşın ülkemizde sadece, Ankara'da Gazi Üniversitesi bünyesinde, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi adıyla küçük bir araştırma merkezi bulunmaktadır. Son zamanlarda Diyanet İşleri bünyesinde küçük de olsa Alevilerle ilgili güzel çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmaların derinleştirilebilmesi için toplum olarak birbirimize hoşgörüyle bakmalı ve Aleviliğin ne olduğunu iyi bilmeliyiz." dedi.
Alevilerin neye inandığını sorgulayan ve anlatan Dr. Sezgin, burada sorulması gereken en önemli sorunun, "Aleviler neye inanır?" olduğunu vurguladı. "Bir de Alevilerle Alevicileri ayırmak gerekir." diyen Sezgin, "Alevicilere göre Aleviliğin kökenleri Hermes'ten, Zerdüş'ten, Brahman'dan, Buda'dan, Musa'dan, İsa'dan, Bogomiller'den, Çatharlar'dan, Kabala'dan, Eflatun'dan, Fisagor'dan, Masonluk'tan velhasıl tüm ezoterik geleneklerden izler taşıyor. Bunu derken de, 'Onların hepsi Ali idi ve farklı zamanlarda farklı isimlerde görünmüştü' diyorlar. Avrupalı'nın tam istediği de budur. Yoksa, İslam'dan çıkmadan insanları Hıristiyanlığa nasıl sokacaklar? İşte bize, Alevicilerin dayattığı Alevilik anlatılmakta, topluma kabul ettirilmekte, Aleviliğin özü hiç anlatılmamaktadır." diye konuştu.
"ALEVİLER ÖZBE ÖZ TÜR SOYUNDARDIR"
Alevilerin özbeöz Türk soyundan geldiklerini ve Müslüman Türk milletini temsil ettiğini ifade eden Abdülkadir Sezgin, "Eline, beline, diline sahip ol" sözünün Alevilerde çok yaygın bir anlayış olduğunu ve bunun manasının "Eline sahip olmak, elini kötü işlere bulaştırmamak; beline sahip olmak, soyuna sahip olmak, soyunun bozulmamasını, Türk soyunun devamını sağlamak; diline sahip olmak da, dilini kem sözlerden korumak olduğunu söyledi. Konuşmasına Aleviliğin Anadolu'daki tarihi seyrini anlatarak devam eden Dr. Sezgin, toplumumuzda; "Alevilik nedir? Aleviler Müslüman mı? Aleviler Kur'an'a inanıyor mu? Aleviler namaz kılıyor mu? Alevinin kestiği yenir mi? Alevi ile evlenilir mi? Alevinin namazı kılınır mı? "Mum söndü" nedir? Cem Ayini ibadet mi? Aleviler neye inanır?" gibi sünni kesimde Alevilikle ilgili çok sayıda sorunun yer aldığını belirten Sezgin, bu sorulara, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal ve Şah İsmail Hatayi gibi Aleviliğin tarihi şahsiyetlerin mısralarından örneklerle cevap verdi.
Aleviliğin İslamın özü olduğunu anlatan şiirler ve türkülerle konuşmasını sürdüren Abdülkadir Sezgin, daha sonra yabancıların Alevilik konusundaki özel gayretleri olduğunu belirterek, "Alevilik, Sünniliğin karşıtı değildir. Alevilik, İslam içinde bir Türk anlayışı ve kültürüdür. Her Alevi Tekkesi'nin yanında, mutlaka bir mescit veya cami vardır. Ama her caminin yanında, mutlaka bir tekke bulunmamaktadır. Cem evlerinde namaz kılınamayacağı için yanıbaşlarında cami veya mescit bulundurulmuştur. Durum böyle iken Avrupalılar, Amerikalılar ve Ruslar, sürekli olarak Alevilik konusunu işlemişler ve bunu bir ayrıştırma vasıtası olarak kullanmaya çalışmışlardır. Osmanlı döneminde, ülkemizde açılmış bütün yabancı okullar, Alevilik konusu ile yakından ilgilenmişlerdir. Yabancılara göre Osmanlı'nın yumuşak karnı Alevi-Sünni konusudur ve bunun gelişmesi, büyümesi ve kendi emellerine hizmet edebilir hale gelmesi gerekmekteydi. Günümüzde yurt içinde olduğu gibi, Balkanlarda da Hıristiyanlık ve Hıristiyan misyonerliği, öncelikli hedef olarak Alevileri seçmiş görünmektedir. Özellikle Arnavutluk'taki Hemşire Teresa olayı, bu hanımın misyonerliğe hizmeti ve heykelinin Vatikan'a dikilmesi dikkate değer bir olaydır." şeklinde konuştu.
Son olarak ülkemizdeki Alevilik sorununa değinen ve çözüm yollarını anlatan Dr. Abdülkadir Sezgin şöyle devam etti: "Alevilik sorununun bilinen sosyal, siyasal, kültürel, dini, hukuki bir tek çözümünün olduğunu, geçmişte var olan ve 1925 yılında kapatılan Alevilik-Bektaşilik ne ise bulup restore etmek olduğunu; yani Yunus Emre'nin, Şah İsmail'in, Pir Sultan'ın, Abdal Musa'nın, Seyit Mahmut Hayranî'nin, Kaygusuz Abdal'ın, Aşık Veysel'in anlattığı Aleviliğe-Bektaşiliğe dönmek." dedi.
Konferans sonunda, Belediye Başkan Yardımcısı Atıcı, Dr. Abdülkadir Sezgin'i kutlayarak kendisine bir buket çiçek ve çeşitli hediyeler verdi.