Birleşik Arap Emirlikleri gazetlerindeni Haliç'in ünlü yazarı Muhammet Nureddin Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu kaleme aldı. İşte o makale:
Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’yle ilişkilerindeki olumsuzluğu yansıtan üç açıklama peş peşe geldi. Açıklamaların üçü de üst düzey Yunanlı ve Rum yetkililerce yapıldı. İlk tutum, Kıbrıs’taki Türk güçlerini ‘işgalci güçler’ olarak niteleyen Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’dan geldi. Açıklamanın Papandreu’nun Türkiye ziyaretinde gelmesi, mesajın ağırlığını arttırdı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin AB’ye alınıp alınmayacağı açıklaması beklediğini söylerken; Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, komşularla ‘sıfır sorun’ siyasetinin süreceğini teyit etti.
Kıbrıs’ta çözüm yakın değil
İkinci tutum, Kıbrıs Rum Kesimi lideri Dimitris Hristofyas’tan geldi. Rum lider, ‘çözümün Erdoğan ve Gül’le diyalog’ olduğunu ifade ederken, Kıbrıslı Türkleri görmezden geldi. Ankara’nın AB yükümlülüklerini yerine getirmedikçe, önündeki engellerin yükseleceğini belirtti. Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanımasınınsa çözüme varmanın şartı olmadığını, ancak Rum Kesimi’nin KKTC’yi kesinlikle tanımayacağını açıkladı.
Üçüncü tutumsa, Kıbrıs sorunu çözülmedikçe, AB üyelik müzakerelerin de duracağını söyleyen Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Markos Kiprianu’dan geldi.
Bu açıklamalar, Kıbrıs’taki Türk ve Rum taraflar arasındaki görüşmelerin çıkmaza girmesiyle birlikte geliyor. BM’nin çağrılarına rağmen sorunun çözümü yakın görülmüyor. Yunan ve Rum tutumlarıysa sürpriz oldu. Zira Ankara, Atina’yla görüşmelerini düzenli biçimde sürdürüyor. Buna rağmen, AB’nin politikalarına karşı yeni ve güçlü bir Türk tutumu görüyoruz. Erdoğan da Türkiye’nin üyeliği konusunda AB’nin gerçek tutumunu sorgulamaya başladı.
Batı’nın Türkiye karşıtlığı
Bizim açımızdan bakıldığında, Yunan ve Rum tutumunu, bu ülkelerin İsrail’le ilişkilerinden ayırmak imkânsız. Özellikle Güney Kıbrıs’ın Ortadoğu’da gaz ve petrol çıkarmak üzere deniz sınırlarının çizilmesi için İsrail’le yaptığı anlaşmaya, Ankara şiddetle karşı çıkmıştı.
Dahası, Atina da İsrail’le ilişkilerini geliştirerek, güvenlik ve askeri işbirliğini kabul etti. Bu işbirliği, İsrail’in Türkiye’yle ilişkilerinin sarsılmasından dolayı özellikle askeri tatbikatların ip-taliyle kaybettiklerini biraz olsun telafi edebilecek. İsrail’le zıtlaşan Türk rolü büyüdükçe, Batı’nın Türkiye’ye yönelik kampanyası da artıyor. Kanaatimizce, Türkiye-AB görüşmelerinin durdurulması ve hatta Avrupa hayalinin nihai olarak akıldan çıkarılması tehdidiyle peşi sıra gelen Yunan ve Rum açıklamaları, bu çerçevenin dışında değil.
Çeviri: Radikal
