AK Parti il binasında düzenlenen basın toplantısında Çelik, hükümetin iç ve dış politikadaki çalışmaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Çelik, "2010 yılı Türkiye'nin cumhuriyet tarihi boyunca küresel rol ürettiği en önemli yıl olmuştur."dedi. Eksen tartışmalarına ilişkin tartışmalara Başbakan Erdoğan'ın "Türkiye'nin yüzü batıya dönüktür; ama asla sırtı doğuya dönük değildir." sözünü hatırlatarak cevap veren Çelik, "Türkiye'nin bu yeni rolü ve etkinliği Avrupa Birliği (AB) içinde nasıl anlaşılması gerektiğini dair çok ciddi tartışmalar yapıldı. Kimileri 'eksen kayması' kimileri 'neo Osmancılık' dedi. Bu ne eksen kaymasıdır, ne de neo Osmancılıktır. Bütün dünyanın büyük ülkeleri geleneksel ittifaklarını korurken, aynı zamanda bölgelerindeki birtakım sorunlarla da ilgilenirler. Türkiye'nin geçmişte bölgesiyle ilgilenmemiş olması, bugün ilgilenmeyeceği anlamına gelmez." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin batıya sırtını dönmediğinin altını çizen Ömer Çelik, hükümetin çok güçlü ittifaklarını koruduğunu belirtti. İktidarın NATO ve AB içinde çok ciddi roller ürettiğine işaret eden Çelik, Türkiye'nin parçalı bulutlu değil; bütünsel bir dış politika takip ettiğini kaydetti.
Türkiye'nin bir bakıma doğu ile batının buluşma noktası haline geldiğini anlatan Çelik, "Dolayısı ile bir eksen kaymasından değil, tam tersine eksenin daha da güçlenmesinden ve boyutlanmasından söz edilebilir. Şimdiye kadar komşu ülkelerle olumsuz bir takım ilişkiler gündeme gelmiştir. Ama AK Parti hükümeti döneminde son derece pozitif bir şekilde anılmaya başlandı. 2010 da bu konuda son derece ileri adımlar gerçekleştirilmiş oldu."diye konuştu.
Tam ve kesin bir entegrasyonu amaçladıklarına dikkat çeken Çelik, şöyle devam etti: "Vizelerin serbestleştirilmesi ve komşu ülkeler arasındaki ekonomik ve kültürel entegrasyonun sağlanması için ciddi ilerlemeler kaydedildi. Tam ve kesin entegrasyon hedefliyoruz. Birileri Türkiye'nin bu rolünü sakatlamak ve olumsuz bir manaya büründürmek için çabalayabilir. 'Bu neo Osmancılık veya eksen kaymasıdır' gibi ifadeler kullanılıyor. Bunlarla ilgisi yoktur. Türkiye bölgeye hâkimiyet kurmaya gitmiyor. Tam tersine bölgenin barışına ve güvenliğine katkı koymak üzere bu ilişkileri geliştiriyor. Ülkenin en büyük ihraç kalemi içerde ve dışarıda siyasi istikrardır. İkili, üçlü dörtlü mekanizmalar bölgedeki barış ve güvenliğe katkı sunmak üzere Türkiye'nin nasıl bir rol ürettiğine dair son derece kıymetlidir."
ALMANYA BAŞBAKANI MERKEL'E TEPKİ
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Kıbrıs Rum kesimini ziyaretti sırasında son derece talihsiz bir açıklama yaptığını aktaran Çelik, "Bu ifadelerin devlet adamlığıyla bağdaşır bir tarafı yoktur. Başbakanımızın ifade ettiği gibi tarih bilgisinden yoksun bir yaklaşımdır. O sürecin nasıl gerçekleştiğini hepimiz biliyoruz." değerlendirmesini yaptı. Türkiye'nin Kıbrıs'daki haksız izolasyonların kaldırılması hususunda her zeminde görüşlerini dile getirdiğini bildiren Çelik, iktidarın tezinin kesin ve net olduğunu vurguladı. Türkiye'nin orada haklı bir davayı takip ettiğini ifade eden Çelik, iki egemen devlete dayalı çözüm konusunda çabaladıklarını hatırlattı. Aynı katkıyı Rum tarafının vermediğini anlatan Çelik, "Türk askerinin Kıbrıs da meşru haklarımız çerçevesinde çok önemli bir işi var. 1974 olaylarını hiç kimse unutmadı. Orada bir halka karşı neredeyse soykırıma varan bir takım uygulamalar ortaya konulunca dünya bunu seyretti. Türkiye buraya haklı olarak müdahale etti. Türk askerleri Yunanlı siyasetçilerin dediği gibi orada işgalci konumda değil, meşru gerekçelerle bulunmaktadır. Bu statü sürüdükçe de orada bulunmaya devam edecektir." açıklamasını yaptı.
İSRAİL SON DERECE BASİRETSİZ BİR YÖNETİMİN ELİNDE
İsrail uluslar arası sularda Mavi Marmara gemisine saldırarak bir katliam gerçekleştirdiğini hatırlatan Çelik, "Bu katliam karşısında biz üç gün içinde BM Güvenlik Konseyi Başkanlık açıklaması çıkarttık. Bu açıklama ile İsrail sert bir şekilde uyarıldı. Hükümet olarak uluslararası güçleri harekete geçirdik. İsrail'in elinde tuttuğu ve sorgulamayı düşündüğü bütün yolcuları sağ bir şekilde çıkardık. Burada dünyaya; özellikle gemide vatandaşları bulunan 32 ülkeye bir sitemimiz var. Bu 32 ülkenin çoğu İsrail'in yaptığı saldırganlığı görmezden geldi. Bizi zaman eleştiren ve suçlayan ülkeler oldu. İsrail hükümeti halen devam eden bu saldırgan tutumuyla kendisini yalnızlaştırmış oldu. Bölgede konuşabileceği tük ülke olan Türkiye ile olan ilişkilerinden mahrum oldu. Son derece basiretsiz bir yönetimin elinde kendisini yalnızlaştıran bir konuma düştü. Ortadoğu barış sürecini neredeyse fiili olarak bitirmiş durumda. Türkiye'nin bu süreçte tavrı nettir. İsrail bu politikalarından vazgeçmediği sürece Türkiye bu İsrail ile ilişkileri düzeltme konusunda bir olumlu gelişme ortaya koymayacaktır. İsrail bunu çok iyi değerlendirmesi gerekir."dedi.