Geçtiğimiz mart ayında 'Gülen Hareketi' kitabını çıkaran Amerika'nın önde gelen sosyologlarından Houston Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Helen Rose Ebaugh, Gülen Hareketi'ni incelediği kitabının imza günü için 16 Ocak'ta Ankamall'a geliyor. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın konuğu olarak Türkiye'de bulunan Helen Rose Ebaugh, Doğan Kitap tarafından yayımlanan "Gülen Hareketi: İnanç Tabanlı Bir Sivil Toplumsal Hareketin Sosyolojik Analizi" adlı kitabını imzalamak üzere 16 Ocak saat 13.00'de Ankamall D&R'da okurlarıyla buluşacak. Din sosyolojisi alanında ülkesinin önemli isimleri arasında yer alan Ebaugh, Türkiye ve ABD'de gerçekleştirdiği kapsamlı inceleme ve mülakatlar sonucu ortaya çıkan çalışmasında Fethullah Gülen'in fikir ve söylemlerinden ilham alan işadamları ve gönüllülerin faaliyetlerini Türk–İslam kültüründe hayırseverlik, din devlet ilişkileri gibi alt başlıklarda inceliyor. Bir kanaat önderi olarak Fethullah Gülen'in hayatı ve fikirleri ile ilgili önemli noktaların da okuyucuya sunulduğu kitap, Gülen Hareketi hakkında sıkça sorulan "Değirmenin suyu nereden geliyor?" sorusuna da hareketi maddi olarak destekleyen insanlarla yapılan görüşmeler ışığında cevap veriyor. Gülen Hareketi'nin devlet ve laik düzen açısından bir tehdit oluşturmadığını belirten Ebaugh, kitabının son bölümünde kamuoyunda harekete yönelik olarak dile getirilen benzer kaygılarla ilgili düşüncelerini de ortaya koyuyor. Aynı bölümde Ebaugh'nun kadınların hareket içindeki rolü konusunda birtakım eleştirilerini bulmak da mümkün.
"VEFATI SONRASINDA BİLE HAREKETİN ÇOK FAZLA ETKİLENMEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"
Gülen Hareketi'nin, 5 kıtada, 120 ülkede okullarıyla yer aldığın dikkat çeken Ebaugh, "Gülen hareketi global hareketler içinde yer alıyor. Bu hareket, Gülen'in ötesine de geçmiş durumda. Bu nedenle, vefatı sonrasında bile hareketin çok fazla etkilenmeyeceğini düşünüyorum. Bu hareketin kendi adıyla anılmasını Fethullah Gülen de istemiyor." diyor. Araştırmasında, hareketin içindeki faaliyetleri kimlerin finanse ettiğine yönelik özellikle işadamlarının yıllık karlarının yüzde 5-20 arasında bir bağışta bulunduğuna dikkat çeken Ebaugh, "Bu görüşmelerden anladım ki, bu hem bir Türk hem de bir İslam hareketi. Sayın Gülen, yeni bir şey sunuyor. Bu insanlara, kendi tarihlerini sunuyor. Çünkü bütün bunlar hem Osmanlı, hem Türk tarihi içinde var.Görüştüğüm insanlar, sadaka ve vakıf sistemini hatırlatarak 'Biz mükafatımızı, bu dünyada değil, öbür dünyada almak istiyoruz' dediler." diye konuştu. Yaptığı araştırmada, Gülen hareketiyle ismi anılan organizasyon ve kuruluşların şeffaflığına dikkat çeken Helen Rose Ebaugh; insanları canlı tutan şeyin 'sohbetler' olduğuna dikkat çekti.
"GÜLEN HAREKETİ EVRENSEL"
Hocaefendinin fikirlerinden yola çıkılarak ortaya çıkan okulların önemli bir kaynak olduğunu belirten Ebaugh, "1960'larda bu hareketi başladığında Gülen, gençleri eğitmek gerektiğini söylüyordu. 1960'lı yıllarda işadamları buna kaynak ayırabileceklerini düşündüler ve böylelikle eğitmiş oldular. Rusya devletinin yıkılmasıyla birlikte bu okullar oralarda da yayılmaya başladı." dedi. Türkiye ve dünya çapında 2 bine yakın okul olduğunu dile getiren Ebaugh, bu okullarda yetişen genç nesillerin ülkelerine çok güzel şekilde hizmet ettiklerini kaydetti. "Diyalog faaliyetleri sayesinde birbirimizle konuşma fırsatı bulduk." diyen Ebaugh, globalleşen dünyanın buna ihtiyacı olduğunu vurguladı. Yakın zamanda Azerbaycan ve Avusturya'da bulunduğunu aktaran Ebaugh, bütün dünyada bu diyalogların nasıl geliştiğini yakından gördüğünü dile getirdi ve bir anısını anlattı: "Brüksel'de katıldığım bir Avrupa Parlamentosu toplantısında iki milletvekili beni koridorda yakaladı ve 'Gerçekten bunlara güvenebilir miyiz? Bu ülkeyi diğer İslam ülkeleriyle diyalog kurmak için aracı olarak kullanabilir miyiz?' diye özel bir soru sordu. Oradayken elime bir fırsat geçti diğer kongre üyelerinin masalarına baktım hepsinde benim kitabım vardı. Bu, Gülen Hareketi'nin evrensel olduğunu gösterdi. Ebaugh, Türkiye'de kitabını imzalama törenlerinde ve kendisi adına verilen yemeklerde yaptığı bir gözlemini de şöyle dile getirdi: "Katıldığım programlardaki yoğunluğu ve ilgiyi görünce 'Hocaefendi kendi küçük odasında yaptığı hareketin bu kadar etki oluşturacağını düşünmüş müydü?' diye aklıma geldi."