Filistin konusuna sık sık dikkat çeken Kuds ül Arabi Gazetesi, Arap dünyasından sık sık vurgun yiyen Filistinlilerin durumu ve Arapların değişmeyen tavırlarını ele aldı. İşte o haber:
İsrail’in Filistin bölge halkına karşı açtığı savaşla paralel olarak, diyaspora Filistinlilerine karşı da benzeri görülmemiş bir trajedi yaşanıyor. Bu trajedi, Filistinlilere karşı bariz biçimde bir Arap ihanetinin varlığına işaret ediyor. Bu ihanet, çeşitli biçimlerde kendini gösteriyor. Örneğin, Lübnan’da hâlâ yasalar vasıtasıyla önüne çalışma engeli konulan Filistinliler can çekişiyor. Bazı Körfez ülkelerinde, Filistinlilerin bir lokma ekmeğine karşı açılan bir savaş söz konusu. İşçilik sözleşmelerini sonlandırma operasyonları açık biçimde yürütülüyor ve Filistinli yerine Hintli, Taylandlı ve diğer milletlerden işçiler alınıyor. Bazı Arap ülkelerindeyse, Filistinlilerin geçmişte aldıkları pasaportların iptali yönünde resmen örgütlü bir kampanya yürütülüyor. Bazı ülkeler, Filistinlinin transit bile olsa bir başka ülkeye geçmesine izin vermiyor. Doğal olarak, ABD ve müttefiklerinin kolladığı ‘demokrasi’ adı altında çıplak vaziyette uyuyan Irak Filistinlilerini de unutmuyoruz.
Ülkelere dağılan aileler
Buradaki temel nokta, diyasporadaki Filistin halkına yönelik en büyük ihanetin Araplardan gelmesi. Arap ülkeleri, 1978’de yapılan Bağdat zirvesinde, Filistinlilere Arap pasaportu verilmemesi yönünde bir karar almıştı. Karar, Filistin kimliğini koruma söylemi altında alınmış olmasına rağmen, pek de ikna edici değildi.
Kararın altında yatan gizli noktaysa şu: Bir Filistinli yabancı pasaport alarak, bir yabancı gibi Arap ülkelerine girip çıkabilir veya kalabilir, ancak Arap pasaportu taşıma hakkı yoktur. Çünkü Arap pasaportu taşırsa, Filistinli olarak dönmeyecek ve akabinde Arap vatandaşı olacaktır. Fakat yabancı pasaport aldığı takdirde hiçbir sorun yok. Basit ifadeyle, Arap rejimleri kendilerine bir nevi ‘Filistinlileri yönetme aracı’ çıkardı. Yine de Filistinlilerin taşıdığı yolculuk belgelerine bazı Arap ülkelerinde izin verilmekte.
Filistinliye pasaport verilmesinin ne anlama geldiğini bilmeyenler şu yanıtı verir: Herhangi bir insan, herhangi bir ülkedeki kardeşini veya ailesini ziyaret etmek isterse, en yakın ulaşım aracına biner ve ailesini görmeye gider. Fakat Filistinli bunu yapamıyor. Çünkü tek bir ülkede eksiksiz bir Filistinli aile bulunmuyor. Kardeşler birçok ülkeye dağılmış durumda. Dolayısıyla Filistinliler açısından pasaport, ailelerini görme imkânı sağlayan bir araç.
Dolaşım hakları yok
Ailesi birçok ülkeye dağılan tek kişi ben değilim. Arap ülkelerindeki bazı kardeşlerimle 30 yıldır görüşemedim. Dolayısıyla yıllardır içinde bulunduğumuz sıkıntıyı yazıyoruz. Fakat ortada binlerce Filistinli ve evlatlarını göremeyen binlerce anne var. Çünkü bu ülkeler arasında dolaşım hakkımız yok. Konu hassas olduğu için daha fazla giremiyoruz. Ancak ortada diyasporada kaybolan çok sayıda Filistinli var. Bizler Filistinliler olarak, kayıpları en fazla olan halkız. Sadece Arap cezaevlerinde veya savaşlarda değil, denizlerin derinliklerinde de pasaport taşımayan Filistinliler, çoğu zaman gemilerle göç ediyor. Bir kısmı gideceği noktaya varıyor, bir kısmıysa denizin derinliklerine yerleşiyor. Fakat kayıtları tutulmadığı için, hiç kimse onlar hakkında bir şey bilmiyor.
En acılı hikâyelerden biriyse şu: Filistinli bir kadın, bir Arap ülkesinin sınırlarını gizlice geçmek için iki oğlunu bekliyor. Oğullarının sınırdan geçmesi imkânsız olduğu için, onları sadece görecek. Fakat anneyi, sınırlarını Filistinlilerden koruyan Arapların mayınlı arazisinde havaya uçan iki gencin cansız bedenleri karşılıyor.
Latin Amerika’daki yeni diyasporaya göç eden Filistinlilerin trajedisiyle ilgili gelişmeler de Arap rejimlerinin tutumu hakkında açıklama yapmayı gerektiriyor.
Bu rejimler, diyaspora Filistinlilerine pasaport verilmesini engelleyerek, onlara yönelik peşi sıra gelen felaketlerin üretilmesini ve Filistin topraklarının abluka altında kalmasını sürdürerek, Filistinlilerin felaketine ortak oluyorlar.
Tek vatanları ‘pasaport’
Filistinlilerin felaketten 63 yıl sonra ‘Lübnan ve diğer ülkelerde bir eve sahip olurlarsa, kendi vatanlarını unuturlar’ düşüncesiyle kulübelerde yaşamaya mahkûm edilmesi mantık dışı. Arap pasaportu taşıyan Filistinlilerin vatandaş olacağı ve kendi vatanını unutacağı düşüncesi doğru değil. Ayrıca bu yaklaşım doğru olsa bile, ortada yabancı pasaportlar taşıyan ancak Filistin için mücadele eden binlerce Filistinli var. Parlak isimleri hepimiz biliyoruz. Avrupa ve Amerika’da yaşayan diyaspora Filistinlileri, Filistin’e ve halkına birçok Arap ülkesindeki Filistinlilerden daha fazla yardım edebiliyor. Arap ülkelerindeki Filistinlilerse, kendi bayrağını dahi taşıyamıyor.
Maalesef Arap rejimleri, pasaportu Filistinliler için vatan kıldılar. Çünkü insan, doğası gereği ancak vatanında kendini güvende hissedebilir. Diyaspora Filistinlisiyse, kendi toprakları üzerinde yaşayamadığı için, pasaportu onun vatanı oldu. Zira her sıkıştırıldığında bir ülkeden diğerine gitmek için bu pasaporta başvuruyor. Doğal olarak, birçok Arap ülkesine dağılmış yüz binin üzerindeki Filistinli, pasaport ve hatta doğum belgesi bile taşımıyor. Zira Arap devletleri, bu hakkı 1970’te ellerinden almıştı. Bu rejimler, belgesi olan Filistinliye yabancı pasaport arayıp bulması veya mültecilerin dönüş hakkının ortadan kaldırılması için göç etmesi yönünde baskı yapıyor.
Diyaspora Filistinlileri, evrendeki çile elçileri. İçlerinden her biri, kendi gizeminde bin çile ve sıkıntılı hikâye taşıyor. Diyasporada bir Filistinliyle buluşursanız alnını silin ve ona şefkât hissettirin. Çünkü o çile, yöneticilerin ihanetini de içinde taşıyor.
Çeviri: Radikal