Kudsülarabi*
Sevinç anlaşılır bir durum ve Güney halkı, Hartum'daki merkezî hükümete karşı isyan bayrağını çeken isyancı hareketler ve merkezî hükümetin bu hareketleri bastırmakta ve silah gücüyle isyanlarını bitirmekte kararlı olması sebebiyle neredeyse geçen altmış yıl boyunca savaştan başka bir şey görmedi.
Bağımsızlık gerçekleşebilir ancak istikrar birçok şüphe ve soru işaretiyle çevrili bir istek. Zira ortada yeni devlete ekilmiş patlamak üzere olan çokça mayın tarlası var. Bir anda veya taksit taksit patlayabilir. Bu durum bağımsızlığın faturasını ağırlaştırabilir. Kuzey halkı ülkelerinin bölünmesi ve üçte birinin ayrılması operasyonundan tamamen uzaklaştırıldıkları için şok hali yaşıyorlar. İzleyici sıralarından durumu takip ediyorlar.
Ayrılma, Sudan siyaset literatüründe belirgin bir yer işgal eden bir sözcük. Tıpkı Sudanlıların 1956'da Mısır'dan ayrılmayı seçmesi gibi şimdi Güneyliler Kuzeylilerden ayrılmayı kararlaştırıyorlar, başka bir yolda yürümeyi, Batılı güçlerce ve Batı kiliselerince desteklenen bir başka kimliği seçmeyi yeğliyorlar. Batılı ülkeler mali yardımlarda bulunabilirler, Batı kilisesi misyonerlerin sayısını artırabilir ve daha fazla kilise inşa edebilirler. Fakat kabileler arasında ve hatta Güney ile Kuzey arasında petrolüyle zengin Abiye sınır bölgesine ilişkin bir anlaşmaya varamadıkları takdirde bir iç savaş çıkarsa her iki taraf da yani Batı kilisesi ve ülkeleri, tek başlarına veya toplu olarak bu savaşı engelleyemezler.
Somali, hukuki olarak bağımsız bir ülke. ABD ve bölgedeki müttefikleri Etiyopya, Uganda ve Kenya tarafından desteklenen meşru bir hükümet ve devlet başkanı var. Bu ülkede barış ve istikrar sağlandı mı? Ayrılık yaşandığında Hartum'da iktidardaki partinin başkanı isim olarak tarihe geçecek olan Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir, yeni devletin Abiye bölgesini veya tartışmalı bölgeleri tek taraflı topraklarına katmayı kararlaştırması durumunda savaş tercihini uzak ihtimal görmüyordu.
Hiç kimse yakın veya uzak geleceğe dair kehanette bulunamıyor. Zira Sudan güneyinde, kuzeyi veya doğusunda kanayan yaralarla yıpranmış bir ülke. Hükümetine yönelik Batılı yoğun baskılar, Batı Avrupa hacminde başarısız bir devlete dönüşmesine yol açabilir. El Kaide örgütü lideri Usame Bin Ladin'in Sudan'ı halihazırdaki örgütünün toplanma ve hareket noktası edindiğini unutmayalım. Ladin zorunlu olarak bu ülkeyi terk edip Afganistan'a gitmesi sonrası geri dönme özlemiyle yanıp tutuşuyor.
Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir geçen cuma günü El Cezire televizyonuyla söyleşisi esnasında şikâyetçi bir görüntü çizdi. Öfkesini ve hayal kırıklığını gizlemek, gelecekle ilgili sıkıntılı sorulara cevap verirken uygun veya daha güzel ifade ile diplomatik kelimeler seçmek için büyük çaba harcadı. Fakat bu durum başka seçeneklere sahip olmadığı anlamına gelmez. Beşir'i şahsen tanıyanlar ne dediğimizi iyi anlar. Bu adam, büyük oranda saygınlık ve izzeti nefse sahip. Ülkesine yönelik aşağılama ve bölünme serisi sürerse mabedi herkesin başına yıkması uzak ihtimal değil.
Siyasi söyleminde tehdit dili açıktı. Kuzeyde ikamet eden Güneylilerin vatandaşlığını kaldırma tehdidinde bulundu, tam bir boşanmada ısrar etmek suretiyle çifte vatandaşlığa karşı olduğunu vurguladı, kamu kuruluşlarında ve ordudaki bütün Güneyli memurların işine son verme planını ortaya koydu.
Başkan Beşir'den kararlarında acele etmemesini ve geçen hafta Sudan devlet başkanı olarak son ziyaretini yaptığı Juba'daki konuşmasında dile getirdiği uzlaşmacı dile bağlı kalmayı sürdürmesini istiyoruz. Zira tehdit dili halihazırda yarar getirmez ve vatandaşlıkların kaldırılması çözüm değil. Çünkü bu Güneyli vatandaşlar Kuzey'i vatan seçtiler. Tıpkı Kuzeylilerin Güney'i vatan seçmesi gibi. Devlet kadrosundaki memurların ise anavatana ait olmak ile yeni devlete gitmek arasında serbest bırakılması, kalma tercihlerine saygı duyulması gerekir. Tıpkı kardeşlerinin ayrılma tercihine saygı duyulduğu gibi.
*Londra'da Arapça yayımlanan Kudsülarabi gazetesi, başyazı, 10 Ocak 2011
Tercüme: Radikal