Kürt sorununda bir yılın değerlendirmesini yapan Metin Bakkalcı, Kürt halkının varlığı kabul edilse de Kürtlerin siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel haklarını kullanmalarının önündeki engellerin olduğu gibi durduğunu söyledi. Bakkalcı, "Kürtlerin 'demokratik özerklik ve iki dilli yaşam' önerilerine karşı başta siyasal iktidar ve çeşitli çevreler tarafından geliştirilen itiraz ve eleştirilerin muhtevası da aba altından sopa göstermenin yeni ve somut göstergesi oldu." diye konuştu.
'Demokratik özerklik' önerisinin Kürt Sorunu'na silahsız yoldan çözüm arayışı olduğuna dikkat çeken Bakkalcı, "Bu öneri, Türkiye'nin demokratikleşmesine hizmet eden bir içerikte ve imzalanan uluslararası bir dizi sözleşmeyi içeriyor. Hükümetin öneriyi gayri meşru ilan etme çabası ve medyanın konuyu toplumu kışkırtan bir biçimde ve bazı mesnetsiz iddialarla ele alması, çözüm sürecini tehlikeye atan yaklaşımlardır." ifadelerini kullandı. Bakkalcı, AK Parti hükümetinin çözümü güçlendiren politikalara yönelmesini ve cesaretli adımlar atmasını gerektiğini belirterek, "Kürtçenin kamusal alanda kullanılabilmesinin önünün açmak siyasal iktidar için tarihsel bir zorunluluk ve görevdir." şeklinde konuştu.
Radikal Gazetesi Yazarı Nuray Mert de eski iktidar politikalarının AK Parti tarafından yeniden devreye sokulmak istendiğini dile getirdi. AK Parti'nin Kürt coğrafyasında kaybettiği oyları geri getirmek için KCK benzeri davalarla radikal grupları sokağa çekmeye ve MHP'den aldığı referandum oylarını elinde tutmaya çalıştığını söyleyen Mert, "Kürt meselesini sadece insan hakları ve dil meselesiyle sınırlı tutmak tek başına doğru olmaz. Kürtlerin istediği elbette ki siyasal haklardır da. İşin doğallığından gidersek sonuca varamayız. Meseleyi sadece insan haklarıyla sınırlamamak lazım. AKP insani hakları söz konusu olduğunda statükoyu karşısına alabiliyor. Ancak Kürt meselesi söz konusu olduğunda statükoyla anlaşıp sırtını dayıyor. Aslında eski statükocu anlayışla bir anlaşması yok. Yeni bir statüko inşa ediyor. Bunu yaparken de Kürt meselesi konusunda sıkıştığı yerde eski statüko ile anlaşmaya varıyor. Artık eski statüko çöktü ama AKP kendi statükosunu inşa ediyor." dedi.
KCK Davası avukatlarından Meral Beştaş ise şöyle konuştu: "Aslında KCK davası bütün Kürdistan coğrafyasını kapsıyor. Bu coğrafyadaki hiç kimse bu davanın dışında kalamıyor. Çünkü hayatın kendisi yargılanıyor. Her şey suç sayılıyor. 8 Mart, Newroz, Hasankeyf'e yapılan barajın protesto edilmesi ve hatta BDP'nin kadın kotası bile PKK'nin talimatı olarak değerlendirilip suç sayılıyor. Bu dava iktidar odaklı derin kararların yansıması olacak bir davadır."