Son günlerde 'iki dilli hayat' ile 'demokratik özerklik' konularının gündemi işgal ettiğini hatırlatan İbrahim Güçlü, Demokratik Toplum Kongresi'ni eleştirdi. 'İki dilli hayata' ilişkin tartışmaların daha önce başladığını savunan Güçlü, bu konudaki tartışmaların itidalli, sağduyulu bir şekilde yürütüldüğünü ifade etti. Bunun nedenini ise "Türk tarafında da büyük bir kesimin iki dilli hayata olumlu yaklaşım içinde olmaları, Kürtlerin de kendi dilleriyle eğitim öğretim görmelerinin doğal, insan hak ve hukukuna uygun olduğu, Kürt sorununun çözümünde eşiğin atlanmasında temel bir adım olduğu"na bağlayan Güçlü, kamuoyunun bir ölçüde yapılan çalışmalarla hazırlıklı hale geldiğini ileri sürdü.
'Demokratik Özerk Kürdistan Projesi'nin hem Türk tarafının geneli ve hem de Kürtlerin PKK dışındaki kesimleri tarafından kabul gören bir proje olmadığından büyük tartışmalara yol açtığını dile getiren Güçlü, şiddetli çatışma ve kapışma alanları oluşturduğunu belirterek, devlet reflekslerinin bürokratik, sivil olan fay hatlarını harekete geçirdiğini kaydetti.
Bu tartışmalardan asıl darbeyi ve yarayı AK Parti'nin aldığını anlatan Güçlü, 'iki dilli hayat ve 'demokratik özerk Kürdistan' düşüncelerin hepsinin ifade özgürlüğü kapsamında olan düşünceler olduğunu savundu. "Sorunlar tartışılmadan, sorunların çözümüne ilişkin farklı, aykırı, şok edici ve sarsıcı düşünceler üretilmeden, ileri sürülmeden, sorunların çözümü olanaksızdır." diyen Güçlü, düşüncelerin ileri sürülmesini engellemeye yönelik çalışmaların Türkiye'ye ve Kürtlere yapılacak en büyük kötülük olduğunu söyledi.
Güçlü, şöyle devam etti: "PKK-Öcalan'ın ileri sürdüğü düşünceler, bu paradigma etrafında yürütülmüyor. Demokratik Toplum Kongresi tarafından Öcalan'ın projesi olarak dillendirilen görüşler, Kürtlere ait bir proje değildir. PKK'yı bir devlet projesi olarak yapılandıran güçlerin, bir projesidir. Bu projenin amacı, Kürt ulusunun kendi kaderini kendisinin tayin etme hakkını engellemektir. Engelleme yapılamayınca, sapmalara gidilmiştir. Bu da, PKK-Öcalan eliyle yapılmaktadır. En sonunda da Kürdistan'da PKK-Öcalan egemenliğinin yapılandırılmasının, Kürt ulus egemenliğinin yapılandırılmasından daha olumlu olacağı düşüncesiyle, son proje ileri sürülmüştür. BDP ve Demokratik Toplum Kongresi yöneticilerinin kafası karışık da olsa, Öcalan ve onun akıl hocaları ne yaptıklarını iyi bilmektedirler."
İleri sürülen projede, demagojik bir tanımlama olduğunu dile getiren Güçlü, projenin üniter ve ulus devlete karşı olmadığını iddia etti. Türkiye'nin 25 ya da 29 bölgeye ayrılmasını, her bölgenin özerk olmasını, bu bölgelerin kendi kurumlarıyla, kendi meclisleriyle yönetilmesinin öngörüldüğünü anlatan Güçlü, bu sistemin Kürt ulusunu yeniden bölen bir proje olduğunu savundu. "PKK-BDP bağlamında mahalli seçimlerin kazanıldığı şehirlerde egemenlik hakkını savunmak, toprağa bağlı olmayan egemenlik hakkını PKK-Öcalan egemenliğini tesis etmektir." diyen Güçlü, BDP'nin kafasının karışık olduğunu ileri sürerek onlar için önemli olanın PKK-Öcalan egemenliği olduğunu savundu.