Dolar

34,9532

Euro

36,6074

Altın

3.023,03

Bist

10.058,63

Mazlumder: Bangaldeş'de baskı ve zulüm...

Mamlumder 'Bangladeş 2010 İnsan Hakları Raporu' yayınladı. Rapora göre Güney Asya'nın 160 milyonluk Müslüman nüfusa sahip ülkesi Bangladeş'te son yıllarda muhaliflere yönelik baskıların arttığı gözleniyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-01-08 15:45:18

Mazlumder: Bangaldeş'de baskı ve zulüm...


Mazlumder tarafından yayınlanan "Bangladeş 2010 İnsan Hakları Raporu'unda 2010 yılı haziran ayından itibaren aynı zamanda ülkede etkin bir siyasi parti olan Cemaati İslami grubuna yönelik baskılara dikkat çekiliyor. İki eski bakan ve iki eski vekil de dahil olmak üzere Cemaatin bir çok üst düzey yetkilisi ve 4 bin civarında üyesi halen tutuklu bulunmaktadır.

Ülkenin Pakistan'dan ayrıştığı 70'li yıllarda yaşanan olayları bahane eden Bangladeş yönetimi olaylarla ilgisi olmayan birçok insanı da savaş suçu işlediği gerekçesiyle tutuklamıştır.

Raporda keyfi tutuklamaların yanı sıra ülkede bulunan Arakanlı mültecileri kamplarına da dikkat çekilmiştir. Söz konusu kamplarda Myammar'daki askeri cuntanın baskılarından dolayı Bangladeş'e iltica etmiş 60 bin Müslüman bulunuyor. Bangladeş yönetimi söz konusu kamplara yönelik uluslararası yardım çalışmalarını engellemekle suçlanıyor.

Raporda ayrıca Bangladeş'ten çevre ülkelere yönelik göç hareketlerine dikkat çekilirken, bu göçler esnasında yaşanan toplu ölümlere uluslararası toplumun çözüm bulması istenmektedir.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL iki ayrı saha çalışmasıyla oluşturulan raporun bölgeyle ilgili çalışma yapan kişi ve kurumlar için faydalı olacağını, bu raporu konunun tarafları ve birçok uluslararası kurumla paylaşacaklarını ifade etti.


Konuyla ilgili bir basın açıklaması yayınlayan Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın raporla ilgili şu görüşleri dile getirdi: Bangladeş, 160 milyonluk nüfusuyla gerek içinde bulunduğu ekonomik şartlar gerekse siyasi sorunlar nedeniyle son yıllarda önemli insan hakları sorunları yaşamaktadır. Ülkenin Pakistan'dan ayrılmasının yarattığı siyasi travma henüz sürmekte iken Hindistan'ın artan siyasi etkisi ve ülkede muhaliflere yönelik baskılar her geçen gün artmakta ve bu durum ülkedeki gündelik yaşamı da etkilemektedir.

Son yıllarda Bangladeş yönetiminin Cemaat-i İslami'ye yönelik baskılarını arttırması sonucunda çok sayıda protesto ve tutuklamalar yaşanmaktadır. Cemaat'in lider kadrosundan iki eski bakan ve iki eski vekil halen gözaltında tutulmaktadır.

Cemaat-i İslami'nin önde gelen 3 lideri, Başkan Maulana Motiur Rahman Nizami, Başkan Vekili Allama Delwar Hossain Sayedee ve Genel Sekreter Ali Ahsan Mohammad Mujahid halkın dini değerlerini istismar etmek suçlamasıyla 29 Haziran 2010'da gözaltına alındılar. Söz konusu kişiler polis tarafından gözaltına alınmış iken, 26 Temmuz 2010'da Savaş Suçları Mahkemesi, Cemaat liderlerinin 1971'de işlediklerini iddia ettiği suçlarla ilgili olarak yargılama yetkisi olduğunu ilan etti ve herhangi bir makul sebep olmaksızın haklarında tutuklama emri çıkarttı. Cemaat'in iki Genel Sekreter Yardımcısı Md. Kamaruzzaman ve Abdul Quader Mollah keyfi yargılamanın durması için 13 Temmuz'da Yüksek Mahkemeye başvurdular ancak başvuruyu yapan bu kişiler de tutuklandılar. Halen tutuklu bulunan 5 kişinin gözaltında iken işkenceye maruz kaldıklarına dair yaygın haberler gelmektedir.

Awami League adlı siyasi parti 1972-1975 ve 1996-2001 yılları arasında Bangladeş'te iktidarda idi ama bugün suçlananlar aleyhine o dönemlerde davalar açılmadı. Esasında Awami League liderleri,  şu an savaş suçu işlemekle yargılanan muhalefet liderleriyle beraber hareket etmişlerdi. 
 

4 Eylül 2010 Cuma günü Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, 1971 Bangladeş ayrılık Savaşı'nda işlenen suçlarla ilgili Uluslararası Suçlar Mahkemesi kurulmasından söz etmiştir. Başbakan Sheikh Hasina, savaş suçlarıyla ilgili yapılacak yargılamanın Bangladeş'in onaylamış olduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni kuran Roma Statüsü'nün ruhuna uygun olacağını ifade etmiştir.

Ülkede yaşanan ihlallere temel oluşturan Başbakan Hasina'nın iddialarının hukuki dayanağı yoktur. Roma Statüsü'ne göre Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisi, üzerinden 39 yıl geçmiş olan suçları kapsamamaktadır. Ayrıca, o günkü adı Doğu Pakistan olan Bangladeş'in, birleşik Pakistan'dan kopma savaşı sürecinde Pakistan Ordusu ile işbirliği yapanların savaş suçları dosyaları 1972 ve 1973 yıllarında Bangladeş mahkemelerinde görülmüş, 1974'te Pakistan'ın Bangladeş'i tanımasıyla mesele halledilmişti. Bugün suçlananların hiçbiri o gün ne itham edilmiş ne de suçlu bulunmuşlardı. Ayrıca Cemaat'in tutuklu bulunan beş üst düzey yöneticisinden dördü 1971 ayrışma savaşında öğrenci, öbürü ise Cemaat'e 1973'te katılmıştı. Ayrılma sürecinde Cemaat yöneticisi olması imkânsız olan, hatta o tarihlerde Cemaat'e üye dahi olmayan kişilerin bugün savaş suçu işledikleri gerekçesiyle yargılanmaları düşündürücüdür. 

Üzerinden 39 yıl geçmiş olan savaş suçları yargılamasının, gerçek anlamda insan hakları ihlallerini ortaya çıkartmak, suçlular üzerindeki korumayı kaldırmak ve adaleti tesis etmek için olmayıp Awami League hükümetine karşı meşru muhalefeti bastırmaya dönük siyasi bir sindirme operasyonu olduğuna dair ortak kanaat mevcuttur. Ayrıca yaşanan bu tartışmalar ülkedeki sosyo-ekonomik geriliği daha da ağırlaştırmakta, her türlü yatırım ve istikrarı engellemektedir. Tüm bu gelişmeler, aslında kaybedenin Bangladeş halkı olduğunu göstermektedir. 

İşbu rapordan da anlaşılacağı üzere muhaliflere yönelik baskılar; haksız gözaltı, keyfi tutuklama, işkence, yargısız infaz ve faili meçhul cinayetler şeklinde kendini göstermektedir. Bangladeş yönetimi uluslararası antlaşmaların ve temel insan hakları normlarının hiçe sayılarak gerçekleşen bu tür hukuksuz eylemlerin sorumlularını yargı önüne getirerek adaleti tesis etmelidir.

Bangladeş'te muhaliflere yönelik baskılara ek olarak, Arakanlı mültecilerin durumu da çözüm bekleyen başlıca sorunlar arasındadır. 70'li yıllardan bu yana Burma'da halen devam eden askeri cunta yönetiminin baskıları nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Arakanlı Müslümanlar Bangladeş'e iltica etmek zorunda kalmış, yaklaşık 60 bin Arakanlı Bangladeş'in Burma sınırına yakın bölgelerde mülteci kamplarında çok zor şartlarda ikamet etmektedir. Bangladeş hükümeti bu kamplardan bazılarını resmi olarak tanırken birçok kamp ise gayriresmî statüde bulunmaktadır. Dolayısıyla söz konusu kamplara yönelik uluslararası yardım girişimleri de engellenmektedir. Arakanlı mültecilerin durumunun iyileştirilmesi için uluslararası düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.

Haziran ayından bu yana MAZLUMDER'in gündeminde olan Bangladeş'le ilgili, Cemaat-i İslami ve bazı sivil toplum örgütleriyle MAZLUMDER tarafından bir dizi görüşmeler yapılmış, basın bildirileri ve haber metinleriyle ülkede yaşanan ihlallere dikkat çekilmiştir. Bangladeş elçiliğine gönderdiğimiz randevu talebi ise cevapsız kalmış ve resmi yetkililer işbirliği yapmayı reddetmiştir.

MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Nesip Yıldırım'ın 2008 yılında Arakanlı Mültecilerin kamplarında yaptığı çalışmanın katkısıyla, MAZLUMDER Dış İlişkiler Komitesi Üyesi Asım Sinan Karakurt 2010 yılı Haziran ayında bölgeye giderek gözlem ve analizlerini raporlaştırmıştır. Bu çalışmanın Bangladeş'le ilgili çalışma yapan kurum ve bireylere faydalı olmasını temenni ediyor, Bangladeş'te yaşanan ihlallerin son bulmasını umuyoruz.

2010 BANGLADEŞ İNSAN HAKLARI RAPORUNU İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara