Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toraks Derneği Orta Anadolu Şube Sekreteri Yrd. Doç. Dr. Hakan Büyükoğlan, 64. Verem Propaganda ve Eğitim Haftası münasebetiyle yaptığı açıklamada, Türkiye'de verem ile savaşın başarı ile yürütüldüğünü kaydetti.
Verem ile mücadelede verem savaş dispanserlerinin en önemli rolü üstlendiğine dikkat çeken Yrd. Doç. Büyükoğlan, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tahminleri ile 2009 yılında Türkiye'de olgu bulma oranının yüzde 77 olduğunu ifade etti. Bu oranın, DSÖ tarafından 2005 yılında hedeflenen yüzde 70 oranından yüksek olduğunu belirten Büyükoğlan, olgu bulma oranının, tahmin edilen hastaların yüzde 23'ünün kayıtlı olmadığını belirtti. Tedavi başarı oranının ise 2008 yılında kayda alınan yayma pozitif hastalarda yüzde 92, tedavi görmüş hastalarda ise yüzde 75 olduğuna işaret eden Büyükoğlan, şöyle dedi:
TÜBERKÜLOZLU HASTA SAYISI HER GEÇEN GÜN AZALIYOR
"Türkiye'de tüberkülozlu hasta sayısı her geçen gün azalmaktadır. Ülkemizde 2005 yılında 20 bin 535 tüberkülozlu hasta mevcut iken, bu rakam 2009 yılında 17 bin 402'ye gerilemiştir. Verem savaşının bu başarısında, verem savaşı dispanserleri başta olmak üzere, ülkemizdeki sağlık alt yapısının, yetişmiş sağlık personelinin rolü önemlidir. Bu konuda, verem savaşı hizmetlerine altyapı, bütçe, personel ve önderlik görevi ile politik destek veren Sağlık Bakanlığı'nın rolü tayin edicidir. Verem savaşı dernekleri, Türkiye Ulusal Verem Savaşı Dernekleri Federasyonu, Türk Toraks Derneği, mikrobiyoloji dernekleri ve diğer sivil toplum örgütlerinin hastalara yardım sağlamada ve bilimsel anlamdaki destekleri de büyüktür. Verem savaşının başarısında yönetim, bütçe, eğitimli ve motivasyonu yüksek sağlık çalışanları, kaliteli ve ulaşılabilir tüberküloz laboratuvarları, düzenli ilaç temini, standartları belirlenmiş tedavi rejimleri ve ilaçların gözetimli içirilmesi, düzenli kayıt ve hasta bilgileri ile tedavi sonuçlarının düzenli analiz edilmesi; bütün bunları sürekli olarak sağlamada Sağlık Bakanlığı'nın politik kararlılığı önemlidir. Yapılması gerekenler ise hastalara erken tanı koyup, başarı ile tedavi etmek, hizmetleri ücretsiz sağlamak, hastalanma riski yüksek kişilere koruyucu tedavi vermek, bulaşmayı önlemektir."
"VEREMLE SAVAŞ İÇİN DENEYİMLİ DİSPANSERLER LAZIM"
Dr. Büyükoğlan, Türkiye'de sağlıkta dönüşüm programı ile aile hekimliği ve toplum sağlığı merkezlerinin birinci basamak sağlık hizmetinin temel kurumları haline geldiğini, fakat sadece aile hekimliği, toplum sağlığı merkezleri ve hastaneler ile verem savaşını yürütmenin olanaksız olduğuna dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Büyükoğlan, şöyle devam etti:
"Eğer verem savaşı konusunda deneyimli dispanserler olmazsa, tüberküloz hastalığının tanısında, tedavisinde, takibinde, tedavinin tamamlanmasında ve koruyucu tedavide başarılı olunamaz. Gözetimli tedavinin planlanması ve denetimi, tedavi terklerinin takibi dispanserlerin işidir. Aile hekimlerinin bu işleri yapamayacağı bilinmektedir. Tüberküloz tanısı ve hasta takibinde tüberküloz laboratuvarı önemlidir. Birçok ilimizde en karmaşık araştırma teknikleri ile çalışan laboratuvarlar bile olmasına karşın aynı illerde kamuya hizmet sunan günlük hastaların tanısında ve takibinde kullanılan daha basit testlerin (hızlı mikroskopi, kültür, ilaç duyarlılık testi) yapılacağı laboratuvarlar yoktur. Sağlık Bakanlığı, ücretsiz, ulaşılabilir ve yaygın tüberküloz laboratuvarı hizmeti sunmada ülkemizin bu yetişmiş insan gücünden yararlanmalıdır."
"EN ÖNEMLİ SORUN İLAÇ DİRENCİ OLAN TÜBERKÜLOZ HASTALARI"
Yrd. Doç. Dr. Hakan Büyükoğlan, veremle savaşta en önemli sorunun ilaç direnci olan tüberküloz hastaları olduğunu ifade etti. Bu hastaların uzun yıllardır başarıyla tedavi edilebildiğini ifade eden Dr. Büyükoğlan, hala bu hastalara geç tanı konulduğunu, tedavi sırasında yüksek bir oranda hastanın tedaviyi terk ettiğini söyledi.
Dr. Büyükoğlan, "Sonuçta, 'çok ilaca dirençli tüberküloz' hastaları bulaştırıcı olarak ortalıkta gezmektedir ve ülkemizde 'yaygın ilaç direnci' olan tüberküloz hastaları görülmeye başlanmıştır. Ülkemize gelen yabancı ülke doğumlu verem hastalarında ilaç direnci oranları yüksektir. Özellikle eski Sovyetler Birliği bünyesindeki ülkelerden gelen hastalar ülkemizde 'yaygın ilaç direnci' taşıyan basilleri saçmaktadırlar. Ülkemizde Marmara Bölgesi, özellikle de İstanbul ili tüberküloz hastalığının en yaygın olduğu yerdir. İstanbul ilinde verem savaşının geliştirilmesi, özellikle verem savaşı çalışanlarının sayıca artırılmaları ve motivasyonlarının sağlanması gereklidir." şeklinde konuştu.