İş adamı Ahmet Akyüz, başından geçen olayı Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) anlattı. Olayın 31 Temmuz 2008 tarihinde gerçekleştiğini kaydeden Akyüz, "Olay Antalya'ya sürekli gittiğimde tıraş olduğum berberde gerçekleşti. Gittim sıra vardı. Oturdum, gazetemi okuyordum. O sırada televizyonlarda AK Parti'nin kapatılması davasıyla ilgili yoğun bir gündem vardı. Hem yazılı hem de görsel basında. Bu konuyla alakalı bir an herkes bir şeyler beyan ederken ben de kendi kendime gayri ihtiyari cereyan eden ve aylardır o sıkıntılı süreçte ticaretle uğraşan biri olduğum için etkilenen biri olarak 'şu işe bak' dedim, nasıl bir ülkede yaşıyoruz 11 şahıs bir ülkenin kaderiyle bu denli oynayabiliyor.' Türkiye ekonomisini az kalsın uçurumdan atacaklardı. Kıl payı kurtardık, gibi bir ifade kullandım. Ondan sonrada normal gazetemi okumaya devam ettim. O esnada tıraş olan ilk anda görmediğim, koltukta tıraş olmaya devam eden şahıs bana dönerek benden özür dile diye bir ifade kullanmış. Ben birincisinde bunu duymadım. İkincisinde beni uyardıklarında 'buyurun' deyince benden özür dilememi söyledi. 'Hayırdır kimsiniz, ben sizden neden özür diliyorum bir şey mi var?' dedim. Bana 'az önce Anayasa Mahkemesi üyelerine hakaret ettiniz bu nedenle benden özür dilemeniz gerekiyor.' dedi. Ben de kusura bakmayın ben sizi tanımıyorum, kimseye de hakaret etmedim. Anayasa Mahkemesi üyelerine neden hakaret edeyim? En nihayetinde bu ülkenin bir makamı, bir kuruluşu, üst düzeyde bir mevki. O insanların kararlarını beğenirim veya beğenmem. Hakaret etmek gibi bir mecburiyetim yok. Sizden de özür dilememi gerektirecek bir durum yok.' diye konuştum." ifadelerini kullandı.
Konuyu önce ciddiye almadığını belirten Akyüz, 'Ben Cumhuriyet Savcısıyım benden özür dilemen gerekiyor.' deyince ben konuyu çok ciddiye almadım. Şahsın gerçekten Cumhuriyet Savcısı olabileceğini düşünmediğim için 'ben de Genelkurmay Başkanıyım o zaman, ne yapacağız şimdi.' dedim. Siz de benden özür dileyin o zaman diye espri geliştirdim. Karşılıklı nezaketi de bozmadık. Eğer özür dilemezsem polis çağıracağını söyledi. 'Valla buyurun kimi çağıracaksanız çağırın, ben buradayım. Zaten tıraş bekliyorum.' Dedim. O esnada hakikaten aradı bir yerleri. Meğerse gerçekten de savcıymış, polisleri aramış. Polisler geldi, beni karakola götürdü, ifadelerimizi verdik. Berberden çıkarken berberde oturmakta olan 2 şahsı da yanlarına alarak 'siz de şahitsiniz' diye getirdi. O insanlar hakaret manası içeren bir ifade bir cümle kurmadığımı, fikrimizi beyan ettiğimi ifade ettiler. Biz de aynı şeyleri söyledik. Kendisi ısrarla hakaret ettiğimizi söyledi." şeklinde konuştu.
O geceyi nezarette geçirdiğini belirten Akyüz, "Orman yakan, akli dengesini yitirmiş çıplak bir vatandaşla aynı yerde durmak zorunda kaldık. Birincisi hürriyetimizi bu şekilde kısıtlanmış oldu. İlk çektiğim çile oydu, arkasından mahkeme süreci. Tüm mahkemelere katıldım. Kendisi bir defa olsun gelmedi. Görüşünü beyan etmedi. Sonunda hani bazen yaşarız ya günlük hayat içeresinde dolmuş ve minibüsçüler pazarcılar birbiri arasında bir dayanışma olur. Birine bir şey yapmaya kalktığınızda birbirine destek olurlar. Zannediyorum ki böyle bir dayanışma yaşanmış olmalı ki ortada hiçbir kanıt ve veri yokken biz 442 gün ceza alıyoruz. Bunu da 8 bin 840 liralık para cezasına çeviriyor. Bunu da 5 yıl öteleyerek benim 5 yıllık hayatımı ipotek altına alıyorlar." ifadelerini kullandı.
Ahmet Akyüz, "Yani konunun başlangıcına baktığımızda ülke gündemini aylarca meşgul etmiş bir konu hakkında ben bir cümle sarf ettim diye benim 5 yıllık bir hayatım bir şekilde ipotek altına alınıyor. Kendisi gayet rahat, makam mevkisini kötüye kullanarak bir vatandaşın özgürlüğüyle oynamış oluyor. Burada yaşanan sıkıntıda belki çok bir şey olmayacak ama bu ve bunun gibi bir çok olaya örnek teşkil eder. Umarım bu ülkede böyle bir şey daha yaşanmaz. Geçmiş yakın tarihimizde Anayasa Kurul Başkanı Burhan Kuzu'ya yumurta atılıyor. O zaman gayet sempatiyle yaklaşan insanlar, bu noktada herhalde burada yaşadığımız sıkıntıyı daha iyi algılayacaklardır diye düşünüyorum." diye konuştu.
Kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürüp götürmeyeceğine ilişkin soruya Akyüz, "Henüz böyle bir şey gerçekleşmedi. İnanın bu konuyu ciddiye alıp avukat bile tutmayı bile düşünmedim. Çünkü ilk görüşme anındaki hakimin tepkisi konuya gülmek olmuştu. Yani gülmekten kırılmıştı tabiri caizse. 'Bunun arkasından bir şey çıkmaz' deyip avukat tutup konuyu ciddi boyuta taşımanın gereği yok diye düşünerek avukat bile tutmadık. Sonuç böyle gerçekleşince bu sefer durumun bir değerlendirmesini yapıp böyle bir yol açıksa imkanımız varsa AİHM'e başvurup durumdan kurtulmak gerekecek. Aksi takdirde 5 yıllık bir ipoteğe dayanmak gerçekten çok zor. İnsan kendisini baskıda hissediyor. 42 yaşındayım bu zamana kadar hiç bir olaya karışmışlığım yok. Şu an 4 kişi birbiriyle sert konuşsa oradan kaçasım geliyor. Olay bana sıçrarsa bir önceki o 442 günlük sıkıntıyı yaşayacağımı ve o cezayı yatacağım bilinç altıma yerleştiği için buna bir çözüm bulmam gerekecek. Bu 5 yıl çekilmez." şeklinde cevapladı.