Ulusalar arası ve ulusal pek çok ödülün sahibi Semih Kaplanoğlu, Oscar öncesi 'Yusuf üçlemesi'ni, Bal'ın Oscar yolculuğunu ve sinemada 'manevi gerçeklik' hakkında Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) konuştu. Semih Kaplanoğlu'nun 5 yıla yayılan bir sürecin ardından ortaya çıkardığı Yusuf üçlemesi, tüm filmler, ekstra DVD ve Kaplanoğlu'yla yapılan bir nehir söyleşiden oluşan özel setiyle geçtiğimiz günlerde Timaş Yayınları tarafından sanatseverlere sunulmuştu.
"Manevi gerçeklik" adını verdiği dili sinemaya aktarmaya çalıştığını söyleyen Kaplanoğlu, "Bu yolla kendi köklerimizi ve kendi dilimizi özgürce ve rahatça ifade edebileceğimiz, geçmiş hakikatlerini ve bugünü hakikat bağlamında bir arada anlatabileceğimiz bir sinema dilini tesis edebileceğimizi düşünüyorum." dedi.
Manevi gerçekliğin bir akım olmadığının altını çizen Kaplanoğlu, "Bunun bir yol olabileceğini düşünüyorum. Biz mutlaka sinemacılar olarak bu bahsettiğim anlamda bir dil kurma çabasından vazgeçmeden çalışmalıyız diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Türkiye'den Oscar'a giden Bal filminin aday 60 film arasında şansının eşit olduğunu söyleyen Kaplanoğlu, "25 Ocak'ta ilk 5 açıklanacak. Umutsuz değilim çok da umutlu değilim. Su anda bir şey söylemek için erken, umarım 25 Ocak'ta açıklanan ilk 5 liste içinde bizim filmimiz de olur." diye konuştu.
SİNEMA BİZE AİT OLDUĞUMUZ HAKİKATİ HATIRLATIR
Modern insanın içinde bulunduğu sıkıntıların kaynağının hakikati anlayamamak olduğunu söyleyen Kaplanoğlu, sinemanın bu anlamda hakikati gösteren bir unsur olabileceğini belirtti. Kaplanoğlu, "Sinema, sanat bize tekrar ait olduğumuz hakikati hatırlatabilir, bir parça bunları bize hissettirebilir. O yüzden de hakikati anlatan bu anlamda kıssaları filmlerimin içine yerleştirmeye çalıştım." diye konuştu.
Yumurta filmindeki ana karakter Yusuf'un kuyuya düşme sahnesini Yusuf Peygamber'in Kur'an-ı Kerim'de geçen kıssasından esinlenerek ortaya çıktığını kaydeden Kaplanoğlu, Bal filminde de Yusuf'un babasının isminin Yakup olmasının da Kur'an-ı Kerim'e bir atıf olduğunu söyledi.
Anadolu'da yaşayan pek çok insanın bu kıssaları bildiğini ve bunları tekrar hatırlatmak maksadıyla filmlerinde yer verdiğini vurgulayan Kaplanoğlu, "Hakikat biliyorsunuz doğrudan Allah ile alakalı bir şey. Onun bilgisiyle, onu anmakla, onu zikretmekle, aslında kendi hakikatimizi de keşfetmiş oluyoruz. Hakikatin yollarını yeniden döşemek yeninden paylaşmak zaten bize verilmiş olan içimizde olan o bilgiyi tekrar konuşturacak şekilde filmler yapmaktı niyetim." şeklinde konuştu.
Yusuf üçlemesindeki Bal, Yumurta ve Süt'ün neden kullanıldığını da anlatan Kaplanoğlu, "Yusuf isimli bir şairin çocukluğunu, gençliğini ve olgunluğunu anlattım filmlerde ve aslında insanın doğumuyla getirdiği fıtratıyla getirdiği özü kadar doğal, insanın yanında olan karşısında olan bu ürünlere bakmaya çalıştım. Yumurta hep olgunluk dönemi, geleceği simgeleyen bir yönden ele almaya çalıştım. Süt'te genç yaşta çocuğun evden ayrılması, annesinden ayrılması bir anlamda sütten kesilme meselesi. Süt biliyorsunuz son derece aslında saf bir kavram, Bal ise hep bir tür doğanın ve insanın ruhu, arıların yarattığı o mucizevî ürün. Balın bir çocuğun ruhuyla yakınlaştığını düşünüyorum balın." ifadelerini kullandı.
Yusuf üçlemesi filmleri için, "Yapabildiğimin en iyisini yapmaya çalıştım." diyen Kaplanoğlu, "Bu filmleri nasıl yaptığımızı ve nasıl bir süreç geçirdiğimizi setin içindeki kitapta Yusuf'un Rüyası kitabında anlatıyorum. Bu işi yapmaya başlarken benim niyetim insanlarda iyi bir hal yaratacak bir iş yapmayı planlamıştık sanırım oldu." şeklinde konuştu.
Timaş Yayınları'nda geçtiğimiz günlerde satışa sunulan Yusuf üçlemesi seti içerisinde Sinema Eleştirmeni Uygar Şirin'in Kaplanoğlu'yla yaptığı söyleşiden oluşan Yusuf'un Rüyası isimli bir de kitap bulunuyor. Kitapta Kaplanoğlu'nun çocukluğundan itibaren yaşamına dair pek çok şey ve sinema anlayışı gözler önüne seriliyor.