Yargıtay girişinde Samanyolu Haber'in sorularını cevaplandıran Gerçeker, CMK'nın 102. maddesiyle ilgili bir soruya, "Vallahi bilemiyorum tabi, o konuda Yargıtay'a intikal eden somut bir durum olmadığı için bilmiyoruz. Tabi bu yeni bir uygulama olacak. Geçici madde yürürlükten kalktığı için eski hükümler uygulanacak. Arkadaşlarımız buraya geldiği zaman, görevleri kapsamında değerlendirme yapacaklar mutlaka. Şimdi benim birşey söylemem mümkün değil o konuda." karşılığını verdi.
Ağır suç işleyen bazı tutukluların tahliye edilmesi sebebiyle toplumda meydana gelen rahatsızlıkların sorulması üzerine ise Gerçeker, "Biz hukukçuyuz, kanun adamıyız sonuç itibariyle. Yasalar neyi gerektiriyorsa, hukuk neyi gerektiriyorsa, arkadaşlarımız da onu yapacaklar. Eğer öyle bir sıkıntı varsa, onu yasa koyucunun, yasama organının, hükumetin düşünmesi ve ona göre düzenleme yapması gerekiyor." diye konuştu.
Kanuna olumlu bakıp bakmadığının sorulması üzerine Gerçeker, konunun olumlu bakıp bakmama meselesi olmadığını ifade etti. Türkiye'nin bu yönde bir takım sıkıntıları bulunduğunu hatırlatan Gerçeker, Avrupa İnsan Hakları mahkemesinde tutukluluk sürelerinin uzun olması nedeniyle mahkumiyet kararları alındığını söyledi. Tutukluluk sürelerinin uzun olmasının güzel ve hoş birşey olmadığının altını çizen Gerçeker, şöyle devam etti: "Yargılamanın uzamasından tabi kaynaklanıyor. Hep söylüyoruz, bizim alt yapı sorunlarımızdan, davaların çok olmasından meydana gelen bir olay. Onun için davaların biran önce sona erdirilmesi gerekiyor. Davalar uzadıkça ne yazık ki tutukluluk süreleri de uzuyor. Aslında tutukluluk tabi bir tedbirdir. Bunun istisnai olarak uygulanması gereken bir kontrol müessesesidir. Ama bizde maalesef dava sayısının çok fazla olması, hakimlerimizin, savcılarımızın işlerinin çok yoğun olması duruşmaların uzamasına neden oluyor. Duruşmalar uzayınca da tutukluluklar uzuyor."
"DEMOKRATİK ÜLKELERDE, BÖYLE BİR TABİRİN KULLANILMASI BİLE HOŞ DEĞİL"
6 -10 yıl tartışmasının hatırlatılması üzerine de Gerçeker, "Şimdi tabi o konuyu bilemiyorum. Tabi kanunun yazılışından biraz yorum farklılıkları ortaya çıkıyor hakikaten. Aslında yorum farklılıklarını ortadan kaldırmak için de mutlaka o düzenlemenin daha güzel bir şekilde yapılması gerekiyor. Şuan birşey söyleyemeyeceğim o konuda. Çünkü gerçekten ben de maddeyi okuduğum zaman farklı yorumlar yapılabileceğini düşünüyorum. Onun için şuanda bir şey söylemem de doğru değil. Çünkü bu olaylar Yargıtay'a gelecek. Burada arkadaşlarımız inceleyecekler. Şimdiden peşinen birşey söyleyip de onları da etkilemek istemiyorum." karşılığını verdi.
Fişleme iddiaları konusunda ise Gerçeker, şunları söyledi: "Fişleme isminden de anlaşılacağı üzere hoş birşey değil. Demokratik ülkelerde, demokratik bir sistemde böyle bir tabirin kullanılması bile hoş değil. Elbette belli görevlere gelen kişilerin, belli niteliklere, belli ahlaki değerlere sahip olmaları gerekiyor mutlaka. Ama bunu fişleme diye nitelersek veya fişleme gibi gösterirsek tabi o meslek mensuplarına da biraz haksızlık etmiş oluruz. Bilemiyorum yani şimdi konuyu tabi. Mevzuatta olabilir bunlar, ama mevzuatta, biz Avrupa Birliğine girme sürecinde hep uyum yasalarıyla, hep belli standartları yakalamaya çalışırken mevzuatta olsa bile eğer bazı şeyler toplumun nazarında hoş görülmeyecek şeylerse, düzenleme varsa, yahut da hukuk devleti anlayışına uymuyorsa bunların ayıklanması, düzeltilmesi gerekiyor."