Wikileaks tarafından ortaya konulan belli bir zümreye mahsus Amerikalı diplomatların telgraflarında, bu bölgede korkak ve güçsüz Arap liderlerinin Arap Dünyası’nda potansiyel olarak nükleer silahlara sahip İran’a karşı korkuları ve ABD’nin korumalığına bağlılıkları ifade ediliyor.
Arap liderlerin İran’a karşı olan düşmanlıkları gizli saklı bir şey olmasa da, birçok Batı gazetesinde yayınlanan dokümanlar, bazı Arap hükümetlerinin, bölgede Arap topraklarını işgal etmiş ve istikrarsızlığa sebep olmuş bir düşman olan İsrail’den duyduğu endişeden daha fazlasını İran’a karşı duyduklarını gösteriyor. İran’dan, Arap toplumunu onların liderlerine karşı harekete geçirebilecek güce sahip olduğu için korkuluyor.
Amerikalı yetkililerle yaptıkları konuşmalarda Arap liderler, İran’ı “yılan”, “şeytan” ve “kollarının ayrılması gereken bir ahtapot” olarak nitelerken, Amerikalı diplomatlarla konuşmalarında İsrail’i nitelerken daha dikkatli davranıyorlar.
İran “Emirlikleri” Kurmak
İran’ın, iç muhalefeti ve ayaklanmaları harekete geçirebileceğine dair iki korku bulunmaktadır: Birincisi İran’ın, İsrail’e karşı Hizbullah ve Hamas’ı destekleyerek kazanacağı rol; ikincisi de bazı Körfez ülkelerindeki Şii halka olan etkisi.
Açıklanan belgelerde, bazı Arap liderlerinin endişelerini ifade ederlerken emin olmayarak ve güven eksikliği içerisinde ABD’nin İran angajmanının “İran Tehdidi”ni ortadan kaldırma konusunda başarısız olacağını ve ABD’nin İran’ı “ne pahasına olursa olsun” durdurması gerektiğini söylüyorlar. En çarpıcı şey ise bazı Arap yetkililerinin, bölgesel istikrarsızlık açısından İran’a karşı yapılacak bir savaşın İran durdurulmadığında doğuracak sonuçlardan daha az olduğuna inandıklarının gözükmesidir.
Telgrafta şu anki Ürdün Başbakanı’nın babası ve Senato Başkanı Zaid Al Rıfai’nin şöyle söylediği belirtiliyor: “Ya İran’ı bombalayın, ya da İran bombasıyla yaşayın. Yaptırımlar, ödüller, teşvikler hiç önemli değildir”. Rıfai, kısaca, askerî saldırının “bölgeye yıkıcı bir etki’’ bırakabileceğini ama yine de İran’ı nükleer silahlanmadan alıkoymak ve bölgede yayılan riski etkileme açısından yeterli faydaya haiz olduğunu belirtiyor.
Arap liderlerinin nükleer bir İran’ın nükleer bir İsrail’den daha fazla endişe duyduklarının gözükmesi, bugüne kadar yayınlanan belgelerde İsrail konusunda Arap liderlerinin herhangi bir görüşünün olmayışı karşılaştırma yapmayı zorlaştırıyor. Aslında, Arap dünyasında bu sızan bilgilerin İran karşısında İsrail’le ittifak kurmak için Arap liderlerine baskı oluşturduğu spekülasyonlarını artırıyor. Belgelerde İsrail’den daha fazla İran’la takıntılı olarak görülen Arap liderleri var olduğu halde, onların hiçbiri İsrail’le İran’a karşı herhangi bir resmi antlaşmanın kabulü çalışmalarının var olduğu belirtmiyor.
Yine de ve sızıntıların da doğası gereği ortaya çıkan fotoğraf çelimsiz bir Arap liderlerin ABD’nin insafında olduğunu ve Sam Amca’nın koruması için yalvardığını gösteriyor.
Bu belgeler, Körfez ülkeleri liderlerinin İran’dan kendi Şii seçmenleri üzerinde etki oluşturabileceği ve Hamas ile Hizbullah’ı destekleyerek Arap ülkeleri içerisinde kale kurabileceği nedeniyle bir parça korkuyorlar. Bir Bileşik Arap Emirlikleri lideri, “İran, Güney Lübnan, Gazze, uyuyan “emirlik” Kuveyt, Bahreyn ve Suudi Arabistan’ın doğu illeri, bütün emirliklerin en önemlisi olan Güney Irak ve şimdi Yemen’in aralarında yer aldığı Müslüman dünyası boyunca “emirlikler” kurduğunu” söyledi.
Onlar, İran’ın geliştirdikten sonra, nükleer silahlarını kullanma ihtimali konusunda endişeli değiller, onların endişe duydukları şey bu nükleer kapasitenin, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da İslam Cumhuriyeti’ni bölgede bir süper güç olarak nasıl harekete geçireceğidir.
Fakat belgelerde ABD’nin Arap hükümetlere İran’a karşı atacağı adımlar konusunda baskıları gözükmemektedir. Ve bu bilginin haricinde, belgelerde Araplar ABD’yi güç kullanımına çağırırken, ABD yanıltıcı bir tavır olarak “angajman” diyor.
Bölgesel Süper Güç
Arap liderleri ABD baskılarına karşı savunmasız olduklarından beri, hakikat yayınlanan belgelerin öne sürdüğünden çok daha kompleks olabilir. Fakat Ürdün yetkililerin de belirttiği gibi birçok Batı yanlısı Arap hükümeti, İran-Amerikan anlayışının pahalıya mal olacağından korku duyduklarını belli ediyorlar. Bu duygunun kökeni, ABD’nin İran’ı temel bölgesel güç olarak kabul edeceği ve sonunda Arap devletleri içerisinde İran destekli çalkantıları kabul edeceği endişesi oluşturuyor.
Bahreyn, Kuveyt ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkeleri Şii seçmenlerinin İran desteği ile onların hükümetlerine karşı rol almasından korkarken, Ürdün ve Mısır, Filistin krizine çare bulunmazsa, İran’ın Sünni Müslüman Kardeşler hareketini geri getireceği ya da Arap kamuoyunda radikalleşmeyi güçlendireceği korkusunu taşıyor.
Belgeler tam bir resim sunmuyor, fakat belgeler Arap liderleri ile destekçileri arasındaki boşluğu gösteriyor.
İran’ın çok daha fazla korku verici etkisi ise, İsrail’in Arap topraklarını devam eden işgali ve Arap-İsrail görüşmelerinin ilerleme kaydedilmemesi sonucunun artmasıdır. Hamas’ı ve onun gibi olan ve İsrail’in işgal edilmiş Arap topraklarından geri çekilmesini sağlamış tek hareket olan Hizbullah’ın İran tarafından desteklenmesi onların İsrail’e karşı önemini göstererek Arap hükümetlerine olumsuz bir rol verdi.
WikiLeaks sızıntıları Arap kamuoyunda Arap liderlerinin imajlarını daha da zedeleyecek ve onlar için İran’a karşı bir savaş savunuculuğu yapma hususunda onları zorlayacak. Hatta Arap liderlerinin bazı endişeleri Arap kamuoyunda da yer bulsa da herhangi Arap yetkilisinin kapalı kapılar ardında ABD yetkilileriyle İran’ı İsrail’den daha fazla düşman yapan görüşmesi ters tepecek.
Çeviren: Memduh Avcı /Ekopolitik
(Al Jazeera-English, 29 Kasım 2010, What Will The Arap Public Think?)