Balast suyu ile taşınan istilacı türler, denizleri tehdit eden küresel ısınma, kara kökenli kirleticiler ve aşırı avlanma gibi tehlikelerin arasında sıralanıyor. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ile Denizcilik Müsteşarlığı tarafından, uluslararası deniz trafiğinin ve taşınan balast suyunun riskini belirlemek ve bu riski azaltmak için alınacak önlemleri ortaya koymak amacıyla ''Balast Suyu ile Taşınan Zararlı Sucul Organizmaların Kontrolü ve Yönetimi Projesi'' yapıldı.
Proje kapsamında, 2011 yılında yürürlüğe girmesi beklenen ''Gemi Balast Suları ve Sedimanların Kontrolü ve Yönetimi Uluslararası Sözleşmesi'' ile Türkiye'nin yerine getireceği sorumluluklar belirlendi. Türkiye'nin de taraf olmasının planlandığı sözleşme yürürlüğe girdikten sonra, 2015'e kadar tüm gemilere balast arıtım cihazları takılarak gemilerin taşıdıkları suların içindeki tüm canlıları arıtması sağlanacak.
Proje ile Türkiye'nin limanlarına yılda yaklaşık 23 milyon ton balast suyu deşarj edildiği ve balast deşajlarının deniz trafiği ile orantılı olarak Marmara, İzmir ve İskenderun bölgelerinde yoğunlaştığı tespit edildi. Ayrıca, balast sularının Türkiye'ye hangi bölgelerden taşındığı da saptandı. Buna göre, dünyanın neredeyse tüm biyolojik bölgelerinden Türkiye'ye taşınım gerçekleşiyor ve bu nedenle Türkiye kıyıları büyük risk altında.
-BALAST SULARI AÇIK DENİZ ALANLARINDA DEĞİŞTİRİLECEK-
Yapılan çalışmalarda, Türk deniz alanlarına diğer deniz alanlarından gelen 263 tür kayıt altına alındı ve bu türlerin 37'sinin gemiler ile taşındığı ortaya çıktı. Türk deniz alanlarına diğer deniz alanlarından gelen 263 türün, 180'inin Süveyş Kanalı'ndan, 6'sının Cebelitarık Kanalı'ndan doğal yolla geldiği, 3'ünün balık ticareti ile geldiği, 37'sinin ise gemiler tarafından taşındığı tespit edildi. Türkiye kıyılarına yerleşen 37 farklı istilacının arasında güneş levreği, gümüş sazanı, mavi yengeç, çengel su piresi, zebra midyesinin yanı sıra bazı deniz yıldızı, tek hücreli kabuksuzlar, halkalı deniz solucanları ve deniz anası türleri yer alıyor. Bunlardan zebra midyesi, çengel su piresi ile 1 tür deniz yıldızı ve 2 tür deniz anası ''çok tehlikeli istilacı'' tür olarak sınıflandırılıyor.
Proje kapsamında, Türkiye limanlarında biyolojik istila riskini belirlemek ve limanları risk derecesine göre sınıflandırmak amacı ile hazırlanan ''Balast Suyu Risk Değerlendirmesi Raporu'' ile tüm limanların risk oranları belirlendi. Buna göre, İzmit, Aliağa, İzmir ve İskenderun Liman Başkanlıkları ''çok yüksek riskli liman'' grubunda; Gemlik, Ambarlı, BOTAŞ, Mersin ve İstanbul ''yüksek riskli liman'' grubunda yer aldı. Tekirdağ, Samsun, Tuzla, Karadeniz Ereğli, Trabzon, Bartın, Antalya ve Karabiga ''orta''; Taşucu, Silivri, Dikili, Çeşme, Güllük ve Bandırma Liman Başkanlıkları ''düşük'' riskli gruba dahil oldu.
Proje çerçevesinde, Türkiye denizleri haritalandırılarak, balast değişimi yapılabilecek alanlar rotalara göre analiz edildi. Buna göre, tüm gemiler balast sularını organizma bakımından daha fakir olan açık deniz alanlarında değiştirecekler. Böylelikle istilacı türlerin taşınması riski azaltılacak.
Denizcilik Müsteşarlığı tarafından BOTAŞ Liman Başkanlığında başlatılan pilot uygulamaya çerçevesinde, BOTAŞ limanına gelen tüm gemilere limana girmeden önce uygun bir alanda balast suyu değişimi yapma zorunluluğu getirildi. Geminin riskli olduğunun tespiti durumunda alınan balast suyu örneği analiz için TÜBİTAK'a gönderiliyor. Analiz sonucunda bir istilacı tür tespit edilirse aynı rotadan gelen tüm gemiler bir sonraki gelişlerinde balast değişimi yapmadan limanlara kabul edilmiyor.
STAR