Röportaj: Sezai ŞENGÖNÜL / TİMETURK
Geçtiğimiz günlerde Ünlü Yorumcu/Yönetmen/Spiker/Dublaj Sanatçısı ve değerli diksiyon hocası “Sacid ONAN'ı” kaybettik. Hemen hemen hepimizin yakından tanıdığı, sevdiği Sevgili Sacid ONAN'ı rahmetle anıyor ve Sezai SENGÖNÜL'ün çıkacak bir kitabı için onun ile yaptığı son röportajını “TİMETÜRK” okuyucularıyla paylaşıyoruz.
—Sizi şiirle edebiyatla ilgilenen herkes tanır, ama yine de hayatınızdan kısaca söz ederek başlasak...
1945 Rumeli Hisarı doğumluyum yedi göbek, ama dedemler Selanik’ten gelmişler; iki yaşında annem, on yaşında da babam rahmetli oldu. Üç kardeş idik, onların da ikisi rahmetli oldu; aile mezarlığımız Aşiyan’dadır. Babam emniyet teşkilatında çalışırdı. Mevlidi güzel okurdu. “Orhan Veli” hemşerimdir; Rumeli Hisarlıdır, komşumuz idi; bununla gurur duyarım ve çok sevdiğim bir şairimizdir. Liseyi Ankara’da bitirdim. Askerliğimi Ordu’da foto film merkezinde yaptım. Sonra TRT’de haber spikerliği, belgesel yönetmenliği, film seslendirmeleri yaptım. İlk seslendirmem ‘’Savaşan Dünya’’, ‘’Kaptan Cousteau’’ ve ‘’ İpek Yolu ‘’ belgeselidir. Bu belgesellerbenim sesimin tanınmasında önemli bir yere sahiptir. Şiir seslendirme hocam “Semih Sergen”,seslendirmede ise hocam şehir tiyatrolarında “Sami Ayanoğlu”dur. Daha sonra profesyonel olarak işime devam ettim. Gülay ve Burcu isminde iki kızım var, İstanbul’da ikamet ediyorum.
—Nelere imza attı Sacid Onan? Belli başlı ve aklınızda kaldığı kadarıyla…
Çok zor bir soru. Birçok ulusal radyoda ve 3 ulusal yayın yapan tv kanalında şiir üzerine aralıklara program yaptım, kısa ve uzun süreli olarak. Yine Türkiye’nin hemen hemen her yerinde şiir gecelerine anma programlarına davet edilerek şiirler okudum. Binlerce seslendirmem var, bunların bir kısmı belgesel, bir kısmı şiir, bir kısmı klip, bir kısmı da reklam filmleri. Belgesel yönetmenliği yaptım. Katkımın olduğu çalışmalar yani anonim olarak yaptıklarım ise çok fazla; yüzlerce diyebilirim abartmadan. İmzamı taşıyan ve anonim olarak altına imza attıklarımı hatırladığım kadarıyla sayayım: İpek Yolu, Kaptan Cousteau, Karadeniz’den Çeşitlemeler, Yunus Emre Şiirleri (ortak), Yere Düşen Yıldızlar, Ege Belgeseli, Onların Öyküsü, Çanakkale Destanı, Suya Düşen Mısralar, Kır Yoksullarının Türküsü, Can Akın Kozmik Şiirler (kısmi), CHP Ecevit Belgeseli, Macit Seni Arabalandıralım, Gönül Dosta Gider, Kaside-i Bürde (ortak), Keçenin Teri, Toprak ve İnsan, Dua Zikir ve Yalvarış, Son Tanıklar, Refah Partisi 91 Kampanyası, Gel Efendim (ortak), Galata Köprüsünde Bir Gün… Tabi bunlar belgesel, klip, seslendirme, reklam filmi, cd, kaset vb… daha fazla saymaya gerek var mı? Önemlilerini ve belli başlılarını saydık.
ON ‘ORHAN PAMUK’ BİR ORTA HALLİ ŞAİR EDER
—Şiir okumaya nasıl ve nerede başladınız?
Gençliğimden beri şiirsiz yaşamadım. Tüm şairler karşı sevgim ve alakam vardı. Tatmin için başladım; Müşfik Kenter, Semih Sergen çok güzel okurlardı; bir de ben vardım yanlarında, ben de okuyayım dedim; öyle başladı şiir yorumculuğum.
—Kırk yılı aşkın süredir şiirle iç içesiniz. Sacid Onan şiiri/şairi nasıl tarif eder?
Ruhun bütün gıdasını barındıran bir gıdadır şiir. Bir konuyu uzun uzun sayfalar hatta kitaplar dolusu anlatan romancıların aksine, damıtılmış kendi içinde bir ahenk, bir tını ölçü olan satırları -ister hece, ister lirik, isterse aruz ölçüsüne göre olsun benim için farketmez- bizlere resmeden ve derinliği olan bu satırları, saydığım ölçülere göre bizlere ulaştıran kişi, şairdir. Yazdıkları da şiirdir. Şiir romandan önemlidir bana göre, ve şiir yazmak roman yazmaktan çok daha zordur. Başka bir deyişle, on tane “Orhan Pamuk” bir orta halli şair eder bana göre.
ŞİİR İYİ OKUNMAZ İSE RUHUNU YİTİRİR
—Şiir kötü okunursa ne olur? Kötü şiir nasıl yansır topluma?
Yok olur şiir, kötü okunursa. Kuşkusuz her şiir bir şey anlatır; bir çatısı, hedeflediği, kilitlendiği, bir nokta vardır; bunlar aşk, milli, siyasi, mistik, tabiat, sosyal içerikli vb... konularda olabilir. İyi okumazsanız şiirin özü de, sözü de yok olur; yani ruhu doyurmaz, dolayısıyla o ruhu doyurmazsa o şiirdeki mesajı da dinleyiciye ulaştıramazsınız ve şiirden uzaklaştırırsınız insanları. İnsan ruhuna aykırı, kaba, duyguları körelten, istismar eden, aldatan ifadelerle şiir yazılmaz. Diğer deyişle, arabesk ve popüler kültür içerikli şiirler diyorum ben buna. Bunlar ne doğru dürüst okunur ne de güzel yorumlanır. İyi şiirin özelliklerinden biri, bana göre zor yorumlanabilir olmasıdır. Yani güzel şiiri özüne sadık kalarak okumak, yorumlamak çok zordur.
—Burada şu soruyu soralım o vakit, günümüzde ki şiir yorumcuları ya da Türkçe'yi iyi konuşan, diksiyonu düzgün ve bu konularda hassas davranan yorumcular var mı? Beğendikleriniz şu yorumcu iyi bir yorumcu/spiker diyebildiğiniz kimseler…
Tabi ki bencillik yapmak istemem ama şunu belirtmeliyim bir elin parmakları kadar insan var. Aksine o kadar çok kötü şiir okuyan yorum yapan kişiler var ki bunun önüne bir şekil de acilen geçilmeli aksi halde insanlar önümüzdeki yıllar da bu kişilerin yüzünden şiir dinlemekten uzak kalabilirler. Beğendiklerime gelince hepsini sayamam zaten o kadar çok değiller ama umut vaad eden iyi diyebileceğim kişilerden bir kaçını söyleyeyim. Ama son zamanlarda eski tadı kalmasa da yine de TRT radyo ve televizyonlarında görev alan yorumcu ve spikerler diğerlerine nazaran daha güzel ve hassasiyetle davranıyor Türkçemiz konusunda diyebilirim. Ayşe Egesoy, Ayhan Hasan Aktaş, Sırrı Er, Hayri Kücükdeniz, Yusuf Öcalan (Tarzı biraz farklı olmakla birlikte.) Bedirhan Gökçe bunlardan bazıları diyebilirim.
SESİN DE NEFİS GİBİ TERBİYEYE İHTİYACI VAR
—Sesinizin güzel oluşu tabi ki Allah vergisi, nasıl koruyorsunuz yıllardır?
Tabi ki Allah vergisi; kalıtım diyorum sesimin güzelliğine. Dengeli beslenmeye çalışıyorum, bitkisel çay içiyorum, kahveden uzak duruyorum; acı biber yerim yıllardır. Düzenli uyurum. Alkol bozar güzel sesi. Bazılarının dediği gibi her sabah yumurta yemek ya da sadece acı biber yemekle olmuyor sesin güzelleşmesi; bunu da belirtelim. Bir de şu çok önemli; aslında ses birçok kimsede iyi olabilir ama terbiye edilmemişse o ses, iyi bir ses olmaz. Sesin de terbiyeye ihtiyacı vardır. Nefsin terbiyesi gibi…
HAYATTA YAPMAK İSTEDİĞİM İKİ ŞEY VARDI
—Bildiğim kadarıyla Ahmet Arif’le akrabalığınız var; biraz da ondan bahseder misiniz?
Evet, Ahmet Arif çocuklarımın dayısıdır. Kendisini tanımadan önce hayran olduğum bir şairdi. Şiirlerini özellikle okur, kasete çeker, eş dosta dağıtırdım. Hayatta yapmak istediğim iki şey vardı: Birisi Ahmet Arif’in bir şiirine klip çekmekti, onu 2007 yılı içerisinde gerçekleştirdim; “Akşam Erken İner Mapushaneye” isimli şiirine Sinop cezaevinde klip çektim ve bu şiir ilk belgesel klip şiir olma özelliğini taşıyor ülkemizde. İkinci arzum da “Sezai Karakoç’”un bir şiirine, ‘’Mona Roza’’ olsun isterdim izin alabilseydim, bir klip yapmak isterdim ve Sezai Beyin şiirlerinden oluşan albümün içinde bu klip de olsun isterdim. Karşılığında hiçbir şey almadan hatta gelirini Sezai Beyin tavsiye edebileceği bir yere de bağışlayabilirdik, yapabilseydim. Tabi Sezai Beyden bu izni almanın çok zor olduğunu biliyorum, inşallah bir gün kısmet olur diye umut ediyorum. “Ahmet Arif”le ilgili şunu da belirteyim; bir kere Kürt kimliği taşımasına rağmen asla Kürt milliyetçiliğini savunmamıştır ve böyle şeylere kızardı şu an yaşasaydı; çünkü onun babası, Milli Kurtuluş Mücadelesi vermiş bir asker emeklisidir ve aldığı terbiye buna müsaade etmez. Bunu da şunun için belirtiyorum; bazı kimseler şiirlerini okurken onu Kürt milliyetçisi gibi lanse ediyorlar, şiirlerini öyle lanse ediyorlar topluma bu yanlış; Ahmet Arif öyle birisi değildi, yurdunu seven birisiydi o.
SEZAİ KARAKOÇ ÜSTADA BİRİ MERAMIMI ANLATSIN
-“Sezai KARAKOÇ” diyince, Üstadın şiirlerini en güzel yorumlayanlardan birisiniz, fakat şairlerin şiirini okurken onlardan gelenek olarak izin alır mısınız, bir de üstad bu konu da hassas birisidir hiç tepki aldınız mı şiirlerini yorumlarken, ya da programlarda hangi kıstasa göre Şair/Şiir seçerek okursunuz?
Bir kere şairler şunu bilmiyorlar Sacit Onan bir program da şiir okuyorsa o okuduğu şiir için para almıyor. Mesela formatını tamamen belirlediğim “Su Tadında” isimli şiir programım var. Ben o program da istediğim şairin şiirini okurum, bir de şiir severlerin isteklerini göz önüne alırım ama her şeyden önemlisi; ülkemizde yaşayan/yaşamış olan iyi şairlerin şiirlerini, usta şairlerin şiirlerini ayrı bir yere koyarım bu programda. İçim rahat etmez o insanların şiirlerini okumaz isem. Toplum bilmeli, nesiller o kişileri bilmeli, şiirlerini bilmeli diye düşünürüm. Hâlbuki canım kimi isterse o kişinin şiirlerini de okurum o programda. Buna da hiçbir şey mani değildir. Fakat bunu ahlaken yapmam. Dolayısıyla program başına anlaşırım radyolarla televizyonlarla. Şu kişilerin şiirlerin okuyacağım diye bir liste uzatıp öyle para almam onlardan bunu beni tanıyan herkes bilir. Eğer Cd/Kaset yapsam ve okuduğum şiirlerden bu yolla para kazansam tamam, herkes bana kızsın. Ama öyle bir şey yok ki. Zaten ben ahlaki bulmam böyle bir şeyi. “Sezai KARAKOÇ” üstad'ın bu konuda ki tavrını sen hriç kimse bana ima etmedi, belirtmedi. O süreci de biliyorsun birlikte katılacağımız bir şiir organizasyonunda programda okuyacağım şiirler üzerine seninle konuşurken müdahil oldun ve Sacit bey Sezai üstad'dan izin alalım bu şiiri için öyle okuyun; o hassastır böyle konular da birde ben organizatörüm bu program da böyle bir şey benim açımdan da ahlâki olmaz diyerek beni uyarınca mevzu bahis oldu. Bende sana “neden” diye sorduğumda üstadın bu tavrını öğrenmiş oldum. Çok da üzüldüm aslında. Yukarıda açıkladım ben çoğaltsam para kazansam eyvallah diyeceğim. Ama öyle bir şey de yok. Tabi ki üstad da kendince haklı. Fakat bende iyi niyetli olarak bu işi yaptım bugüne kadar. Umarım bunu da ileten olur. Ama bundan sonra dikkat edeceğim bu hususa.
68 KUŞAĞI EDEBİYATA HAYRAN OLARAK YETİŞMİŞTİ
—Siz sıklıkla ‘’68 kuşağıyız’’ dersiniz; sohbetlerimiz arasında bu kuşağın da edebiyata, şiire bakış açısı nasıldı bunu da okuyucularımızla paylaşabilir misiniz?
Şimdilerde eski solcu denilen ve benim hoşuma gitmeyen bir tabirle anılan kuşağın adı bu. Bu kuşak entelektüel bir gözlükle Türk edebiyatına hayran olarak yetişmiş, onu iyi sentezlemiş ve iyi özümlemiş bir kuşaktır. Atilla İlhan, Ahmet Arif, Can Yücel, Nazım Hikmet bu kuşaktandır. Bu kuşakta şiir ön plandadır. Bana göre şiire yeterince değer vermişler ve sahiplenmişlerdir. Anti Amerikancı oldukları için “Pablo Neruda” da anti Amerikancı olduğu için bu kuşak tarafından onun şiirleri marş olarak söylenegelmiştir. Bu kuşaktan bazı insanlar sonradan başka görüşlere geçmişlerdir ama fazla önemli bir şey değildir bu. Günümüzde Globalleşen Dünya dedikleri ve kapitalizmin en son aşaması olan bugünkü literatürde 68 kuşağının varlığı önemlidir, bana göre bu kuşak özellikle asimile edilip yok edilmiştir. Maalesef bu kuşağı yok eden ahtapotun kolları şu anda da halen Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun üzerinde gezinmektedir.
AHMET HAKAN’IN KLİBİN TANITIMINDA ÇOK YARDIMI OLDU
—Yorumladığınız ‘’Acı’’ isimli şiirden sonra daha geniş bir yelpaze tanıdı sizi. Bu şiirin bulunduğu albümü neden okudunuz? Çünkü farklı çizgide idi bu şiir albümü…
Evet, ‘’Yere Düşen Yıldızlar’’dı o albümün adı. “Ferman Karaçam” ‘’Acı’’ şiirini Filistin’de öldürülen çocukların anısına yazmış, okuyunca ben de etkilendim. Klibini yapalım bunun dedim. Tam bu konuşmaların olduğu zamanlarda da İsrail, Filistinlilere saldırı yapmış, ortalık karışmıştı; yine çocuklar ölmüştü ve görmüş çok üzülmüştüm. Bu sefer bu klibi belgesel klip formatına yakın yapalım dedim. Çünkü görüntülerle beraber daha anlamlı hale gelecekti ve okudum, klibi de yaptık. Hatta bu cd yapılırken Kanal 7 televizyonunun ve o sırada orada çalışmakta olan şu an Hürriyet Gazetesinde yazmakta olan “Ahmet Hakan Coşkun” Bey’in çok yardımı oldu. Haber arşivinden görüntüleri o çıkarttı sağolsun. Bu cd’nin tanıtımında da çok faydası oldu; beni konuk etti programına. Neyse biz klibi yaptık. Bir çocuk dergisi bize müracaat ederek; bu klibin yer alacağı bir çocuk şiirleri albümü yapmayı teklif etti; derginin ekinde hediye olarak dağıtmak üzere. Biz de başka ‘’Filistin’’ şiirleri bulup hepsini birlikte okuduk ve güzel oldu, hatta Filistin büyük elçiliğinden görevliler geldiler ve bu şiir albümünden elde edilecek gelirin Filistin halkına bağışlanmasına kararlaştırdık ve bu görüşümüzü onlara söyledik. Ben sadece insani yardım olsun diye yaptım bu cd’yi ve bir kuruş da almadım bu işimin mukabilinde, helal olsun. Daha sonra Beyza Müzik daha kaliteli şekilde bu şiir albümünü bastı ve piyasaya sürdü sanırım.
TÜRKÇE KATLEDİLİYOR
—Türkçe’yi çok iyi kullanan ender insanlardansınız. Son olarak dilimizin durumu hakkında da bir şeyler söylemek ister misiniz?
Artık Türkçemiz hiç de güzel kullanılmıyor, katlediliyor resmen. Özellikle gençler arasında her üç kelimenin arasına nerdeyse bir yabancı kelime konularak konuşuluyor dilimiz. TRT ve istisnai birkaç radyo programı hariç, tüm TV ve radyolarda Türkçenin bırakın güzel konuşulmasını, doğru telaffuz edilmesi bile tarihe karıştı. Bir manken hanım nasıl Türkçe konuştuğuna bakılmaksızın, yarım yamalak bir eğitimle çıkıp program sunabiliyor ya da fiziği güzel olan başka birisi. Burada ölçü başka; bunlar hoş şeyler değil, herkes röportaj yapabiliyor ve yayımlanabiliyor. Bu konuda maalesef yetkililerin sağlıklı bir politikası yok. Okullarda ince ve kalın, ünlü(sesli) harfleri kapalı açık, uzun kısa söyleyiş şekilleri bilinmiyor ve öğretilmiyor; bazı sessiz harflerin kelime içinde okunmaması, düşmesi gerekirken bunlar öğretilmiyor. Bu yüzden de normal konuşma Türkçesi genç kuşakta bozuluyor; bir çeşit parazit sesi halini alıyor ve anlaşılmıyor. Yine öyle bir hale geldik ki yabancı dildeki kelimeler sanki Türkçe kelimelermiş gibi konuşmamız içerisinde yer alıyor ve hafızalarımızda yer ediyor. Ticarethanelerde unvanlara bakın, ne halde olduğumuzu görün. Kısaca dilimiz yanmış, içinde bulunduğumuz halden dolayı.
İşte Sacit Onan'ın son söyleşisi
Hemen hemen hepimizin yakından tanıdığı, sevdiği Sevgili Sacid ONAN'ı rahmetle anıyor ve Sezai SENGÖNÜL'ün çıkacak bir kitabı için onun ile yaptığı son röportajını siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-12-25 09:38:19
SON VİDEO HABER
Haber Ara