Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi'ndeki konferansa bilim adamları ve öğrenciler büyük ilgi gösterdi. Chicago İlahiyat Birliği tarafından Din Bilimleri Doktora'sı ile ödüllendirilen Thomas Mıchel'i onlarca kişi ayakta dinledi. Mıchel, Ankara'da öğretim görevlisi olarak çalışırken öğrencilerinin kendisine verdiği küçük notları daha sonra Said-i Nursi'nin eserlerini okuduğunu ve çok etkilendiğini dile getirdi. Michel, "Nursi'nin eserlerinden edindiğim ilhamla çok sayıda makale ve eser yazdım." dedi.
Diyaloğun eski defterleri açıp yaraları kaşımak olmadığına dikkat çeken Michel, "Diyalog Müslümanlık ile Hıristiyanlık arasında etkileşimi sağlamak, birbirini anlamaktır. Benim düşünce tarzım Said-i Nursi'nin öğretilerinden alınan ilhamlardır. İki dinin kültürü sadece ekonomik ya da siyasal anlamda değil, sevgi ve kardeşlik konusunda birbirinin yanına gelme ve birbirini anlamayı ister. İki dinde de ibadet ve bu ibadetlerin nasıl yapılacağı konusunda birer rehber gönderilmiştir. Bu bağlamda bize öğretilen insanın kendi nefsiyle dünyayı yaşamayı değil, Allah'ın verdiği öğütlerle yaşamasıdır." dedi.
BEDİÜZZAMAN İNSANLARIN GERÇEK DÜŞMANININ CEHALET OLDUĞUNU SÖYLEMİŞ
Bediüzzaman Said Nursi'nin yıllar önce insanların gerçek düşmanının cehalet ve ayrımcılık olduğunu söylediğini belirten Michel, "Bugün bize düşen tek şey düşmanı karşımıza almaktır; yani cehaleti. Bunun için de diyalog gereklidir. Diyalog, sadece gerekli değil aynı zamanda büyük bir ihtiyaçtır. Hayatımın son 40 yılını çok sayıda İslam ülkesinde geçirdim. İki din arasında faklılıklar değil büyük benzerlikler var. Hatta modern çağda bile büyük benzerlikler var. Öncelikle bu iki dinin de mensubu Allah inancı dışında kalamayacak bir yaşam ister. Her ikisi de hem ekonomik hem de sosyal yolda Allah'ın gösterdiği yolda ilerlemek zorunda kendisini hisseder. Günümüzde iki din arasındaki farklılıklar kasıtlı olarak abartılmaktadır. Benzerlikler dile getirilmemektedir. Aynı şekilde Türkiye ve ABD vatandaşlarının da ortak yönleri çoktur. İkisi de aç gözlü değil sadece daha refah bir ortamda yaşamayı istiyor." şeklinde konuştu.
Dünyanın hiçbir yerinde ekonomik ya da siyasal yapının kesinlikle mükemmel olmadığını anlatan Thomas, "Deniliyor ki; öyle bir ülke olsun bütün kanunları insanlar yararına olsun. Örneğin İsveç. Orada da intiharların oranı çok yüksek. Dünyanın her yerinde eksiklikler ve başarılar var. Sosyal ve siyasal yapılar bir gün işlevini yitirecektir. Bundan sonra devreye kültürlerarası diyalog girecektir. İnsanlar ancak bu yolla ihtiyaçlarını dile getirebilecektir." ifadelerini kullandı.
Said-i Nursi'nin eserlerinde çizdiği haritaya göre kötülüklere karşı mücadele etmeleri gerektiğini anlatan Michel, iki dinin de bu anlayışı kabul görmesi gerektiğini iddia etti. Hristiyanlara göre Müslümanların zararlı insanlar olmadığını belirten Michel sözlerini şöyle sürdürdü: "Ancak ABD'nin bazı yerlerinde Müslümanları terörist olarak görenler var. Allah'ın insanlara verdiği değerleri kazanmak için bu zararlı düşüncelerden bir an önce vazgeçmemiz gerekiyor. Kesinlikle Müslümanlar açısından da Hıristiyanlar zararlı değiller. İki tarafın savaşta olduğu dönemde bile eserler yazan Said-i Nursi bu konuda böyle şeye değinmemiştir."
İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülkerim Ünalan ise üniversite olarak halkla olan ilişkilerine büyük önem verdiklerini söyledi. Ünalan, "Dinimiz ve peygamberimiz diyaloğa büyük önem vermektedir. Bunun en küçük parçası ailedir. Dinimiz diyalog için selamlaşmayı tavsiye eder. Onun için 3 günden fazla küs durmayı haram kılmıştır." diye konuştu.