ABD’nin gizli diplomatik yazışmalarını yayınlamaya başlamasıyla beraber, dünyanın hergün kapalı kapılar ardında konuşulan yeni bir detayı öğrendiği günlere şahit olunuyor. Konuyu diplomasiyi ve ABD’yi çok iyi bilen isimlerden Hürriyet yazarı Sedat Ergin'e soran Akşam Gazetesi, Ergin'den çarpıcı cevaplar aldı.
İşte Ergin'in Akşam Gazetesi için cevaplandırdığı sorulardan öne çıkanlar:
KLASİK GAZETECİLİK TEPE TAKLAK
İnternete gizli yazışmaların konulması ile herkesin haberin orijinal kaynağına ulaşması gibi değişik bir durum da ortaya çıktı. Bugüne kadar haber, hep biz gazetecilerin süzgecinden geçen bir şey oldu. Sizce bu yaklaşım daha mı sağlıklı? Gazeteciliğin geleceği böyle mi olacak?
WikiLeaks ile klasik gazetecilik kavramları altüst olmuş durumda. Bu olaydan sonra belki gazeteciliğin sınırlarını, ölçülerini yeniden tartışmaya açacağız. Ancak karşılaştığımız durumun olağan bir durum olmadığını da teslim etmeliyiz. Ben yine de asırlar süren mücadeleler ve tartışmalarla biçimlenmiş olan evrensel gazetecilik ölçülerinin çok değişeceği kanısında değilim. Ama WikiLeaks olayının geleneksel gazetecilikteki ihtiyatlı ve kontrollü bakışı sarsacağını, gazeteciliği biraz daha cesur olmaya iteceğini söyleyebilirim.
EN BÜYÜK BECERİKSİZLİK ÖYKÜSÜ
ABD gibi süper güç olarak gördüğümüz bir ülkenin gizli belgelerinin bu şekilde sızmasını nasıl yorumluyorsunuz? ABD devleti içerisinde bir güç savaşına mı tanıklık ediyoruz, yoksa sadece basit bir beceriksiz yönetim hali mi mevcut?
Gazeteci olarak 6 yıl Washington’da yaşadım. Amerika tecrübem bana şunu öğretti: Amerika’ya atfedilen sofistikasyon, mükemmellik ile o ülkede yönetimin karar alma mekanizmalarının işleyişi arasında doğrudan bir orantı, korelasyon yoktur. En iyi üniversiteler, en iyi düşünce kuruluşları, en ileri teknoloji ve para her şey oradadır, ama bütün bunlar onların her şeyi mükemmel yapacakları ve en doğru kararı alacakları anlamına gelmez. Amerikan sisteminin çok başlı yapısı ve son derece karmaşık işleyişi zamanında ve doğru karar alınmasını çoğunlukla engelliyor. Sonuçta, pek çok şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Irak’a bakın, İran Contra ve Watergate skandallarına bakın.. Size sayısız örnek verebilirim. Her seferinde “what went wrong?” (nerede hata yaptık) deyip yeniden yola koyulurlar. Ama Amerika’da işlerin sıkça böyle yürüdüğü konusunda Türkiye’de kimseyi ikna edemezsiniz. Çünkü neredeyse herkes Amerika’da sistemin mükemmel işlediğini, onların her şeyi bildiklerini, çok iyi tartarak karar verdiklerini, Amerika bir adım atmışsa muhakkak gerisinde çok iyi hesaplanmış bir şey olduğunu düşünür. Siz de bu şekilde üretilen komploları, biraz bıyık altından gülerek izlersiniz. Unutmayalım ki, süper güçler çuvalladıkları zaman yaptıkları hatanın büyüklüğü de o kadar büyük oluyor. Amerika’da bu kadar mükemmel işleyen bir sistem olsaydı en gizli yazışmalarının bulunduğu havuzu üç milyon kişinin erişimine açarlar mıydı? Bence, ABD tarihinin en büyük beceriksizlik öykülerinden biri bu.
DİPLOMATİK YAZIŞMALARDA KONTROLLÜ DİL
WikiLeaks skandalı sizce önümüzdeki dönemde diplomasiyi nasıl etkileyecek?
Ben gazetecilikten çok diplomasiyi etkileyeceğini düşünüyorum. Bir kere haberleşme emniyeti daha çok önem kazanacak. İkincisi gizli diplomatik yazışmalarda çok daha dikkatli, kontrollü bir dil kullanılacak. Ama daha önemlisi galiba artık kapalı kapılar ardında yürütülen diplomasiden şeffaflığın ve dürüstlüğün çok daha ön planda olacağı bir diplomasi dönemine gireceğiz. Bence en ağır hasarı gazeteciliğe değil diplomasiye yaptı WikiLeaks. Çünkü diplomasinin mahremiyetini ortadan kaldırdı. Diplomasi gücünü ve rahatlığını kapalı kapılar arkasında yürütülmesinden, gizlilikten alıyordu.
SÖYLEMLE NİYET ÖRTÜŞMÜYOR
Peki o gizlilik duvarı kalkınca ortaya ne çıktı?
Uluslararası sistemin gerçekte nasıl işlediğini bütün çıplaklığıyla gördük. Samimi bir tablo çıkmadı ortaya. Aslında çok da bilmediğimiz bir şey değildi, sadece daha yakından gördük. Devletler diplomaside gizlilik duvarının arkasına saklanarak ikili bir dil kullanıyor. Kamuoyuna karşı kullanılan dil ile kapalı kapılar ardında o mesele üzerine geliştirilen bakış ve o konudaki gerçek niyetler örtüşmeyebiliyor. Açıklanan politikalar ile gerçek politikalar çoğunluk birbirini tutmuyor. Ama son tahlilde menfaatler belirleyici olduğu için gerçek düşünceler hiçbir zaman açığa vurulmuyor.
Bu çelişkiler Türkiye ile ilgili kriptolarda kendini nasıl gösteriyor?
İkili dil, Türkiye’nin AB tam üyeliği konusunda bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Pek çok ülke Türkiye’nin tam üyeliğine karşı olmakla birlikte Türkiye’yi rencide etmemek için ya da başka politik nedenlerle tam üyeliği kuvvetle destekliyormuş gibi gözüküyor. Örneğin bizler gazetelerden Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle’nin Türkiye’nin AB tam üyeliğinin samimi bir destekçisi olduğunu okuyorduk. Ama WikiLeaks bize Westerwelle’nin aslında bu hedefi pek de gerçekçi bulmadığını anlattı. Aslında WikiLeaks olayının beni en çok üzen tarafı, Türkiye’nin tam üyeliği konusunda Avrupa’daki karar vericilerin zihinlerine ne kadar olumsuz bir bakışın yerleştiğini gösterdi. WikiLeaks, sonuçta resmi diplomasi dünyasının üzerinden örtüyü kaldırdı ve bu dünyanın aslında önemli ölçüde yanıltma, niyet gizleme üzerinden yürüdüğünü ortaya koydu. Şimdi yeni dönemde dış politikanın daha dürüst, daha şeffaf olması gündeme gelecek, kamuoylarının bu yöndeki baskısı artacak. Diplomaside hesap verilebilirlilik kavramı ön plana çıkacak.
Bu durum basının rolüne nasıl yansır?
Yeni dönemde basın da resmi açıklamalardan çok o açıklamaların arkasındaki gerçeğin ortaya konması talebiyle karşılaşacaktır. Bir başka anlatımla, kamuoyları da gazetecilere “resmi açıklamayı boş ver, sen bize arkasındaki gerçeği anlat” mesajını verecektir. Sonuçta basının dünyanın her yerinde resmi söylemi daha çok sorgulaması gerekecek.
GAZETECİLER DİPLOMATLARI UYARACAK
-Amerikalı diplomatlarla konuşan gazetecilere yönelik eleştrilere ne diyorsunuz?
Amerikalı diplomatlar zamanlarının büyük bölümünü gazetecilerle değil siyasetçilerle, bürokratlarla konuşarak geçirirler. Ben de Ankara’da görev yaptığım yıllarda pek çok Amerikalı diplomatla, Büyükelçiyle tanıştım. Gazetecinin görevi temas etmektir. Haber böyle gelir, havayı böyle koklarsınız. Bir sohbette siz iki soru sorarsanız o da size bir soru sorar ve değerlendirmenizi almaya çalışır. Diyelim bir akşam yemeğinde aynı masaya oturduğunuz ABD Büyükelçisi size “Bu CHP kongresinden ne çıkar?” diye sorsa, siz “vallahi ben yabancı diplomatlara yorum yapmıyorum” diyerek susacak mısınız? “Kılıçdaroğlu yavaş yavaş partiye hakim oluyor” şeklinde her yerde açıkladığınız görüşlerinizi anlatırsanız ve büyükelçi de bunu merkeze adınızı vererek rapor eder ve bu da WikiLeaks’e sızarsa, gelin çıkın işin içinden. Normalde diplomatlar gazetecilerle konuşurken “off the record-yazmak yok” diye uyarırlar. Şimdi roller değişiyor, diplomatlarla konuşurken bizim gazeteciler olarak “size anlatacaklarım kriptolarınızda yazılmak için değildir, lütfen off the record ” diye uyarmak gerekiyor anlaşılan. İşin şakası bir tarafa, ben burada gazetecilerden çok siyasetçilerin durumunun daha kritik olduğunu düşünüyorum.
ARTIK HİÇBİRŞEY GİZLİ KALMAYACAK
Assange’a karşı cinsel taciz suçlamasıyla yürütülen operasyonu “siyasi” buluyor musunuz?
Bana biraz manidar geliyor. Çapkın bir arkadaş olduğu belli. Ama bakın onun cinsel yaşamı da deşifre oldu. Buradaki ironi yeni dünyayı anlatıyor. Artık hiçbir şeyin gizli kalmadığı ya da kalmayacağı varsayımıyla hareket ettiğimiz bir döneme gireceğiz. Herkes adımını buna göre atacak.