Güneydoğu'da 1990'lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayet ve kayıplar ilgili Eski Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Emekli Albay Cemal Temizöz, Eski Cizre Belediye Başkanı ve korucubaşı Kamil Atağ, oğulları Temel ve Kukel, ile itirafçılardan Adem Yakin, Hıdır Altuğ ve Fırat Altın'ın yargılandığı dava Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Davanın bugünkü duruşmasında tanıkların dinlenmesine devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanıklar ve avukatları ile müdafi avukatları katıldı. Duruşmada ilk olarak tanık Mehmet Nergiz dinlendi. Kamil Atağ'ın aşiretininden olduğunu belirten Nergiz, onun hiçbir öldürme olayına karıştığına görmediğini söyledi. Tanık Abdülkerim Ambaş ise salondakileri tanıdığını belirterek, "O dönemde İnci köyünün muhtarıydım. Köyün çosanı Mehmet Kaya 2 ceset gördüğünü bana anlattı. Bende Cemal Binbaşına söyledim. Askerlerle birlikte gidip aldık. Sonrasını bilmiyorum." diye konuştu.
Tanık Mehmet Eyfelti ise abisi Abdullah'ın Cizre'deki Şık ailesine ait araziyi kiraladığını ancak Temizöz'ün bu araziyi ekmemesi yönünde tehdit ettiğini dile getirdi. Eyfelti, "Temizöz ağabeyimi çağırdı. O tarlayı ekme yoksa zarar görürsün. Abim de parasını ödedim ekmek zorundayım. Maddi durumum da iyi değil" dedi. Buna rağmen izin verilmeyince abim Diyarbakır ve Mardin'e giderek üst düzey komutanlarla görüştü. Onlardan güvence aldı. Sonra köye döndü." dedi.
Abisinin köye döndükten hemen sonra Kavaköüzü karamoluna gittiğini ve komutanla görüştüğünü belirten Eyfelti, "Ağabeyim komutan yarın gelip çayımı içeceğini söyledi. Sabah olduğunda komutan ve askerler köyün etrafını sararak ağabeyimi 2 torosla götürdüler. Geriye 7 yetim kaldı. Cesedi Katran Karakolu'na yakın bir yerde görüldü." ifadelerini kullandı.
BİR İNSAN KELLESİNİN BİR YUMURTA KADAR DEĞERİ YOKTU
Eyfelti'nin anlattıklarını dinleyen Temizöz, söz alarak tanığın neden o dönemde şikayetçi olmadığını sordu. Bunun üzerine Eyfelti, "O zaman insan kellesinin bir yumurta kadar değeri yoktu. Şuan neden başka bir karakol ya da başka birinin adını söylemiyorum da sizi söylüyorum. Kimi kime şikayet edecektik. Köyün girişinde nizamiye vardı. Köye girmek için karakola kimlik bırakmak mecburiydi. Daha o karakol orada köyün girişinde. Mahkeme bana inanmıyorsa bir heyet göndersin. Ben yalan söylüyorsam beni içeri atın. " diye konuştu.
İŞKENCEDEN BİR GÜN SONRA CESETLERİ GELDİ
Tanıklardan Mehmet Özdal ise Kürtçe tercüman aracılığıyla Mustafa Aydın ve Ramazan Aydın'ın öldürülmesi ile ilgili dinlendi. Özdal, o dönemde Cudi dağında büyük bir operasyon olduğunu ve askeri birliklere at sırtında ekmek su götürdüğünü belirterek, "Gittiğimde Arafat, Ramazan ve Mustafa işkence görüyordu. Yerde iple bağlıydılar. Bedran ve Tayfun onları sopayla dövüyordu. Bir komutan bizim onları gördüğümüzü fark edince onları yok edin talimatı verdi. Biz oradan uzaklaştırdılar. Biz eve geldik. Sabah ise Ramazan ve Mustafa'ın cenazesi geldi. " şeklinde konuştu.
DURUŞMA KCK İÇİN YAPILAN ÖZEL SALONDA GÖRÜLDÜ
Davanın bugünkü duruşması KCK / TM için yapılan özel salonda görüldü. Duruşmanın başında mahkeme başkanı Menderes Yılmaz, teknik alt yapının yeterli olduğunu belirterek bundan sonra tutanak tutmayacaklarını kayıt alacaklarını söyledi. Avukatların da bu talebi dile getirmesi üzerine davanın kaydedilmesine karar verildi. KCK için özel inşa edilen salonda 3'ü hareketli 10 kamera bulunuyor. Salondaki konuşmalar sinevizyonla duvara yansılıyor.