Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, Türkiye ile ilgili açıklanan Wikileaks belgesi sayısının sadece 30 olduğunu belirterek, “Bu belgeler daha işin başlangıcıdır. Belgelerin gerisi gelmesin diye İsrail ve Brüksel ile yoğun diplomatik temaslar var” dedi. Şener ayrıca, üniversite öğrencilerine uygulanan polis şiddetini de eleştirerek, kendisinin de Boğaziçi Üniversitesi'nde protesto edildiğini hatırlattı ve “Yumurta attılar. Ne olmuş atarlarsa? Bir yumurta atmanın ne anlama geldiğini düşünmek, ‘Şu yumurta atanı tutup haşlayın, coplayın’ demekten daha iyidir” dedi.
‘Wikileaks belgelerinde yolsuzluklara dayanamayıp istifa eden Bakan’ın kendisi olduğu açıklamalarıyla gündeme gelen Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, partinin İzmir il ve ilçe örgütleriyle Balçova Termal Otel'de biraraya geldiği Danışma Toplantısı'nda Hükümeti eleştirdi.
Türkiye'nin Türkiye'den yönetilmesi gerektiğini ancak mevcut iktidarın Türkiye'yi yabancı ülkelerin çıkarları doğrultusunda yönettiğini vurgulayan Şener, toplumu ayrıştıran yanlış bir siyasi üslup olduğunu kaydetti. Türkiye'de kurumlar arası bir güvensizliğin olduğunu söyleyen Şener, “Halktan rey alıp iş başına gelip uluslar arası sermayenin taleplerine ve ihtiyaçlarına göre çalışan bir siyasi iktidarın varlığı bu ülkenin geleceği açısından da zararlı ve tehlikelidir” dedi.
BU BELGELER DAHA İŞİN BAŞLANGICIDIR
Bu dönemi sona erdirmek için siyaseti yenileme kararlılığı içinde olduklarını ve bunun için de en fazla potansiyele sahip parti olduklarını vurgulayan Şener, tartışılan Wikileaks belgelerinden sadece 30 tanesinin kamuoyunun bilgisine sunulduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “Vaktiyle Hükümette bulunan iktidar milletvekilleriyle kulislerde sürekli oturup kalkan biri olarak açıklıkla söyleyebilirim ki; bu belgelerle ilgili olarak ne kabinedeki tek bakan, ne iktidar milletvekillerinden biri ‘Aa ben bunu hiç duymamıştım, yeni duydum’ diyemez. Yıllardır fısıltı yoluyla konuşulan, tartışılan yaygınlaşan sözler, cümleler ve olaylar bu belgelerin içine girmiştir. Fısıltılar ve söylemler ne kadar derin sayılabilir. Bunların her birini ayrıca incelemek lazım. Ama şunu söyleyeyim ki bu belgeler işin başlangıcıdır. Daha geride Türkiye'yi ilgilendiren 8 bin civarı belge var.”
YOĞUN DİPLOMASİ BAŞLATILDI
Yabancı merkezlerin iktidara “Bu belgelerin arkasından gelecekler var, ayağınızı denk alın adımınızı ona göre atın” dediğini savunan Şener, şöyle devam etti:
“Başbakan ne yapıyor? Önce sessiz kalmayı tercih ettiler, arkasından İsviçre'deki 8 hesaptan bahseden belgelere atıfta bulunmak suretiyle Başbakan bağırdı, çağırdı, ‘yok öyle bir şey' dedi. Diğer taraftan anlıyoruz ki içini de bir korku sarmış vaziyette, ilk fırsatta İsrail'le ilişkisini düzeltme çabasına girdi. Haydarpaşa Garı cayır cayır yanarken hiçbir önlem almayan Başbakan, hiç talep edilmediği halde yangın uçaklarını İsrail'e gönderdi. İsrail'le telefon diplomasisi başladı. Brüksel'de karşılıklı görüşmeler gerçekleşti ve süratle bu belgelerin gerisi gelmesin kaygısı endişesi içinde yoğun bir diplomasi teması başladı. Bu ülke iki belge havada uçuşuyor diye iktidarıyla teslim olabilecek bir ülke olmamalıdır. Şimdiden iki belgeyle birlikte ayak sesleri duyulan, görülen ve hissedilen bu tablo ülkenin hangi noktaya geldiğini açıkça göstermektedir.”
KENDİ İNSANINI SEVMİYOR
Abdüllatif Şener, üniversite öğrencilerine uygulanan şiddete de değinerek, “Siyasi liderlerin kendi insanını sevip sevmediği çok açık. Hoşuna gitmeyen bir söz söylüyor diye kendi insanını baskı altında tutan bir siyasi liderlik kendi insanını sevmiyor demektir. İşte üniversite öğrencilerinin durumunu görüyorsunuz. Başbakan rektörlerle biraraya geliyor öğrenciler protesto ediyorlar. Yıllardır ‘YÖK'ü kaldıracağız’ diyen Başbakan YÖK'ü ele geçirince, YÖK'çüleşince bunu tespit eden üniversite öğrencileri ‘Ne zaman YÖK'çü oldun, seni protesto ediyoruz' dediği zaman şiddete, coplara, biber gazına, tazyikli sulara maruz kalıyor. Başbakan da sürekli öğrencileri eleştiriyor” dedi.
NE OLMUŞ YUMURTA ATARLARSA?
Bakanlık döneminde TÜSİAD'ın çağrılısı olarak gittiği Boğaziçi Üniversitesi'nde kendisinin de “Sermaye defol üniversiteler bizimdir” sloganlarıyla protesto edildiğini hatırlatan Şener, “Toplantının başından sonuna kadar tepkilerini dinledik. O protestoyu yapan gençler bizim çocuklarımızdır. Onların kendilerini ifade etmelerinden ben mutlu oldum. Elbette inançlarını haykıracaklar. Ben de ‘Bu toprakların geleceği ne istiyor’ diye onu düşünmeliyim. Hoşuma gitmeyen şeyi söylediler veya yumurta attılar. Ne olmuş atarlarsa? Bir yumurta atmanın ne anlama geldiğini düşünmek, ‘Şu yumurta atanı tutup haşlayın, coplayın’ demekten daha iyidir. Daha büyük erdemdir. Demokrasi de budur zaten” dedi.
YAKASINI YABANCILARA KAPTIRAN KOLTUĞU BIRAKMALI
Şener ayrıca, Türkiye'de en çok parayı yandaşlar ve onların işbirliği yaptığı yabancıların kazandığına ve özelleştirmelerle en çok kar edilen kurumların satıldığına işaret ederek “Kim ki siyaset yaptığı halde eksiklikleri nedeniyle yakasını yabancı merkezlere kaptırmış, onların yönlendirmesiyle iş yapmak zorunda bırakılmışsa ilk yapacağı iş iktidar koltuğunu bırakmak olmalıdır” dedi.