İtalya'da yayınlanan La Stampa Gazetesinin yazılı ve web portalında yayınlanan bir analizde Bakanlardan Mehmet Şimşek ve Ali Babacan'ın görüşleri ile bilrikte Türkiye'nin Avrupa Birliği karşısındaki pozisyonuna yer verildi. Ankara'nın beklemekten bıktığına değinilen analizde, Türkiye'nin kendi yolunu çizdiğini Avrupa olmasa da farklı projelerle yürüyüşünü tamamlayacağı aktarıldı.
İŞTE O MAKALE:
Alessandro Barbera / LA STAMPA
Maliye Bakanı Şimşek: “Ekonomimiz Koşuyor Ama Avro İyi bir Perspektif Değil"
Avrupa mı? “Avrupa'yı kendi evim gibi kabul ediyorum. Haritaya baktığımda bundan hiç şüphem yok. Ama Avrupa bizim nezdimizde iki ayrı ölçü ve ağırlık kullanıyor: Bulgaristan, Romanya, Kıbrıs'ı kabul etti ama biz hala bekliyoruz. Eğer bizi istemiyorlarsa o zaman başka ve bizim açımızdan bir o kadar faydalı şeyler yapmakla iyi ediyoruz.” Derya, 22 yaşında, en büyük Türk üniversitesi Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimler Fakültesinde öğrenim gören bir genç kız. Siyah ojeli tırnakları, uzun saçları ve üzerinde dar bir kazağı var. Anadolu Üniversitesinin Amerikan tarzı devasa kampüsü, Eskişehir'e iki adım uzaklıkta bulunuyor: Atatürk'ün milliyetçi ve sekülerist sembolleriyle, iktidarda bulunan ılımlı İslami parti AK Partinin sembollerini gururla bir araya getiren bir ülkenin merkezinde, Ankara ile İstanbul
arasında yarı yolda bulunan bu kentte, gece yarısı öğrencilerin doldurduğu son moda ışıltılı lokaller var. Otuz öğrenciden oluşan bir grup içerisinde kendisini Avrupalı olarak niteleyen tek kişi Derya; AB yanlısı olduklarını söyleyen çok sayıda kişiden biri... Müzakerelerin başlamasından beş yıl sonra, Avrupa'nın geçirmekte olduğu zorluklar ve 2011 seçimlerinin yaklaşıyor olmasına rağmen kamuoyu, Boğaz'ın iki yakasını birleştirmeye hala taraftar. Ancak bu bekleyiş, gözlerini Doğu’ya doğru çevirmeyi tercih edenler açısından hayal kırıklığı ve mevzu yüklü olarak, gittikçe daha sabırsız bir hal alıyor gibi görünüyor.
“Avrupalı pek çok siyasetçi bugün, Türkiye'nin ne olduğunu anlamıyor.” Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek, hiçbir hissini açığa vurmadan, dimdik gözlerimin içine bakıyor. Dokuz
çocuğun sonuncusu Şimşek, UBS'te ve Londra'da Merill Lynch'in başekonomisti olarak
çalıştı. Şimşek şunları söylüyor: “Bir köyde büyüdüm ve kardeşlerim sayesinde okuma-yazma öğrendim. 1980'de ihracatımızın yüzde 95'i tarım ürünlerinden oluşuyordu. Bugün bu pay sanayi sektörünün. Bundan on yıl önce, IMF’nin yardımları döneminden bugüne köklü şekilde değiştik; üç ve iki rakamlı enflasyonumuz oldu, bugün ise sadece Rus ham petrolüne bağımlılık nedeniyle yüzde 8,6 oranında. Evet, yüksek oranda kayıt dışı iş de var ama bununla mücadele ediyoruz. Avrupa'ya dahil Türkiye'ye bizim de ihtiyacımız var sizin de.”
Erdoğan hükümetinin Başbakan Yardımcısı, 43 yaşındaki Ali Babacan daha açık konuşuyor: “Bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Avrupa'nın değerleri, bir İslami ülkenin katılımını kaldırmaya yetecek derecede güçlüdür.” Babacan şunları söylüyor: “Piyasaya, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü konularında Avrupa'yla aynı fikirdeyim. Bizim katılmamız elbette ki sadece bir üyenin eklenmesi anlamına gelmez ama kısmen farklı bir varlık meydana getirmek anlamına gelir.” Chicago'da Northwestern University'de iki yıl süren uzmanlık eğitimi nedeniyle Babacan mükemmel bir İngilizce konuşuyor. Bütçe açığını GSYİH’nin yüzde 4'ü oranında düşüren “popülerlikten uzak politikaları” gururla savunuyor. Odasına giden koridor üzerinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Kemal Atatürk'ün devasa bir büstü bulunuyor. Mensubu bulunduğu hükümet, Suriye ile serbest ticaret bölgesinin Lübnan'a genişlemesine on gün önce onay verdi. Türkiye'nin Orta Doğu alanında aracılık rolü gittikçe daha belirgin hale geliyor: Başbakan Erdoğan, Beyrut'ta düzenlenen imza töreninde Türk ve Lübnan bayrakları dalgalandıran binlerce kişi tarafından karşılandı. Arap Bankacılar Birliği tarafından “yılın adamı” olarak addedilirken Erdoğan, söz konusu anlaşmaya Ürdün'ün de katılacağını duyuruyordu.
Türkiye'nin hamleleri kimilerine taktik ya da şaşı olarak görünebilir. Romano Prodi, bu ülkeyi “dünyayı çok kutuplu bir gerçeğe dönüştüren ülkelerden” biri olarak kabul ediyor. Avrupa kaynaklı yabancı yatırımların oranı toplamın yüzde 65'ine, ABD'den gelen sermaye yüzde 10'a, Körfez ülkelerinden gelen ise yüzde 6'ya denk geliyor. Türkiye'de Alman sermayeli dört bin, İngiliz sermayeli iki bin, Hollanda sermayeli 1700 şirket yer alıyor ancak bini aşkın İran sermayeli şirket de bulunuyor. Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Harun Karacan, “Katılım süreci fazla uzun sürer oldu” diye yakınıyor. Bu yıl yüzde 8'e yaklaşması beklenen bir büyüme oranının verdiği güçle konuşan Babacan, devlet müdahaleciliğinin olduğunu kabul etmiyor. Avronun perspektifinin kendisini ilgilendirip ilgilendirmediği sorusuna, geniş bir gülümseme eşliğinde cevap vererek ayrılıyor: “Enteresan bir perspektif. Ancak içinde bulunduğumuz an göz önüne alınırsa bugün bu soruya ‘hayır’ diyebilirim.”
BYEGM / TIMETURK