Önder Aytaç bir akademisyen gazeteci-yazar. Polis Akademisi'nde ders vermiş bir hoca. Emniyet teşkilatını en iyi bilenlerden biri. Tutuklu polis müdürü Hanefi Avcı'yla 20 yılı aşkın bir tanışıklığı, dostluğu var...
Avcı'nın yazdığı kitap günlerce gündemde kaldı, tartışıldı. Önder Aytaç da, Avcı'nın kitabının çıkmasından sonraki süreci öncesi ve sonrasıyla yorumladığı bir kitap yayımladı. Kitap 'Hanefi Avcı'nın (Ç)enesi ve para(noya)ları' ismini taşıyor. Aytaç'ın Popüler Kitaplar'dan çıkan bir diğer kitabı da "Heron İhaneti: Vecdi Gönül mü? İlker Başbuğ mu?" Aytaç Türkiye gündemine ilişkin bazı soruları cevaplandırdı.
Hocam önce sohbetimize şu soruyla başlayalım: Bu kitabı (Hanefi Avcı'nın Çenesi ve Paranoyaları) niçin yazdınız? Hanefi Avcı'ya bir cevap mı?
Öncelikle şunu söylemeliyim bu kitap Hanefi Avcı'ya bir cevap niteliğinde asla değil. Hanefi Bey, gerçeklerin yalnızca yüzde 60'lık bir bölümünü kendi perspektifinden yorumlayarak ifade ediyor. Halbuki hiç sözünü etmediği bence yüzde 40'lık bir bölümü daha var. Yine olayları 'ben merkezli' ele aldığı için, çoğu zaman enesi ile çenesi arasında hezeyanlarını ve paranoyalarını, sanki salt ve tek gerçek gibi kamuoyuna sunuyor. Ben de üçlü seri halinde hazırladığım çalışmalarımdan ilki olan bu eseri kitaplaştırdım. Aralık ayı sonunda da 'Hanefi Avcı'nın Teleşnikoflu Medyatörleri' ile 'Haliçte Yaşayan Simonların Yalanları ve Çarpıtmaları' şeklinde son düzeltmelerini yaptığım iki kitabımı daha 'Popüler'den yayınlayacağım. Kitapları şunun için yazdım: Hanefi Avcı gerçekleri söylemediği için. Tarihe not düşmek için. Emniyeti çok iyi ve hiç de Hanefi Avcı'nın anlattığı gibi salt cemaatle dolu olmadığını bildiğim için. Bütünüyle emniyetin töhmet altında bırakılmasının doğru olmadığına inandığım için bu kitabı hazırladım.
Siz bu konularda televizyonda konuştukça 'temsilci gibi konuşuyor' diyenler de oldu. Siz gerçekten de birilerinin adına "suçluları" kollamak için mi konuştunuz?
Ben emniyeti ve bütünüyle güvenlik sektöründe çalışanları, birebir ve çok iyi bildiğim için ve güvenlik konsepti ile ilgili uzman olduğum konularda konferanslar / tebliğler dersler verdiğim için ve emniyette canını dişine takarak gece gündüz demeksizin çalışan arkadaşları 22 yıldır tanıdığım için, Hanefi Avcı bağlamında bildiklerimi kamuoyu ile paylaşmam gerekiyordu ki ben de bunu yaptım. Emniyette Hanefi Avcı'nın bahsettiği cemaat bağlamında paranoyaya varan bir durumun söz konusu olduğuna hiç inanmıyorum. Bir diğer anlatımla; 1997'de Avcı'nın polisin hakkını askerlere karşı korumasındaki gibi dik ve onurlu duruşunu, ben de 2010 Türkiye'sinde, Avcı'nın bütünüyle emniyeti karalamasına karşı çıkarak gösteriyorum ve bunu yapmaya da devam edeceğim...
Hanefi Avcı çok konuşulan kitabını "başına gelecekleri öngördüğü ve kamuoyunu arkasına almak" için yazdığını iddia ediyorsunuz. Avcı bunda başarılı oldu mu? Kitabı çok satanlar listesinin en başında malum.
Öncelikle polis kökenli olanların kendi görev süreleri ile ilgili yaptığı kitap, makale, konferans çalışmalarını önemsiyorum ve teşvik ediyorum. Bu şekilde yazılı eserlerin çoğalması, beraberinde polislik biliminde yazılı literatürün artmasını da sağlayacağına inanıyorum. Avcı, kamuoyunu yönlendirmekte oldukça başarılı oldu diyebilirdik eğer Anayasa oylamasından 'hayır' sonucu daha fazla çıkmış olsaydı. Avcı başarılı oldu diyebilirdim; emniyette ve yargıda bir kıyım olsa ve konusunda uzman olanların görev yerleri değiştirilmiş ve haklarında soruşturmalar açılmış olsaydı. Ya da hâlâ askeri vesayet dönemlerinde yaşıyor olsaydık. Çok seslilik olmasaydı ve olayları çok realist değerlendiren bir Başbakan'a sahip olmasaydık, 'evet' başarılı oldu diyebilirdik. Ancak Avcı'yı çok önemseyen Ali Bayramoğlu'nun Hrant Dink bağlamındaki çarpıtmaları sonrasında yazdıklarında olduğu gibi görüyoruz ki; medyadaki çok az sayıdaki bir kısım teleşnikoflu medyatörlerin, Avcı üzerinden cemaatin de ötesinde Fethullah Gülen'e yüklenmesi / onu hedef tahtasına oturtması söz konusu. İşte tam da bu noktada, ben de Avcı'nın yazdıklarının ve söylediklerinin çoğunun gerçekleri yansıtmadığına inanıyorum ve Erdal İnönü'ün söylemiyle; 'yalanın kötü bir huyu vardır, bir gün mutlaka ortaya çıkar' değerlendirmesini, Avcı'nın yazdıkları bağlamında ben de gerçeklerin ortaya çıkmasına yazdıklarımla katkı sağlıyorum.
HANEFİ AVCI'NIN DAİRE BAŞKANI OLMASINDA KATKIM VAR
Avcı'yı ne kadar yakından tanıyordunuz?
Doktora çalışmam sırasında Avcı, İstihbarat Dairesi başkan yardımcısıydı. Doktora çalışmasındaki anket sorularımı pek çok güvenlik personeline gönderip yanıt alamazken, Avcı kendi el yazısı ile neredeyse 8-9 sayfa yazarak bana gönderdi ki; bu gerçekten de benim ona ilk sempati duyduğum olaydı. 1997'de Hanefi Avcı'nın, emniyeti suçlayanlara karşı dik duruşu söz konusuydu ki sonrasında da neredeyse haftada 3-4 kez kendisi ile görüşen birisiyim. Emniyette büyük bir çoğunluğu oluşturanlar, omurgasız bir şekilde, aktif görevini kaybedenleri ya da mevcut yönetimlerin fazla tutmadığı insanlara hummalı muamelesi yapar, izole eder, yanına kimse gelip gitmez, selam verilmez ve hatta yanında gözükmekten bile çekinilir. Ben işte Avcı'ya böyle davranıldığı dönemden başlayarak hep yanında oldum. Onu dersine girdiğim Polis Akademisi öğrencilerine idol olarak tanıttım. Amir ve müdürlük terfi kurslarında Sabri Uzun ile birlikte onu genç emniyetçilere örnek kişi olarak tanıştırdım. Yazdıklarımda da Anadolu insanı olan birisini, cemaatçi de olmadığı için yücelttim ve adeta kutsayarak tanıdıklarıma anlattım. KOM Daire başkanı olmasında katkı sağladım. İl emniyet müdürü olarak tek onu Edirne'de ziyaret ettim. Eskişehir'de de ilk tebrik edenlerdenim.
Kitabınızın bir yerinde 'kandırıldım' diyorsunuz.
Son dönemlerde cemaat ile ilgili paranoyalar yaşadığını duysam da, sevdiğim, önemsediğim, ortanın üstünde okuyan yazan çizen bir insan olarak gördüğüm Avcı'nın, salt kendisini ve yakın çevresini korumak için böylesi bir kitap yazacağına ve her şeyden 'cemaat'i sorumlu tutacağına bu kitabı görene kadar inanamıyordum. Ne zaman ki kitabı gördüm, okudum, yanındaymış gibi olan satılmış kalemleri gördüm, o zaman da inanılmaz bir hayal kırıklığına uğramanın ve aldatılmanın acısını yaşadım ve ben de onun hakkında bildiklerimi yazmalıyım, dedim.
KİMİ MEDYA MENSUPLARINDAN DESTEK ALDI, DELİLİM VAR
Avcı'nın kitabını yazarken "medyatör ekip"ten destek aldığını iddia ediyorsunuz. Kaynağınız nedir? Bu konuda da ciddi eleştiriler aldınız. Dava açacağını yazanlar oldu.
Evet bir kısım teleşnikoflu medyatör'ün Avcı'ya yardım ettiğine inanıyorum. Bu isimlerin büyük bir çoğunluğu da 'pişti' olmanın verdiği suçlulukla saldırganlaştılar. Yanıtını aradığım soru gayet basit aslında. Son bir yıl içerisinde Eskişehir'e giden gazeteciler, emniyetçiler, muvazzaflar ve ulusalcılar kimlerdir açıklasınlar? Eskişehir Polisevi'nde kalanlar kimlerdir söylesinler? Hanefi Avcı kitap yazdı öyle mi? Öncelikle şu bilinmeli; emniyette aktif görevde olanların içinde en çok kitap yazmaya yatkın olan Hanefi Avcı olsa da, o bile tek başına kitap yazamaz. Hayatı boyunca yazmanın zorluğundan dem vuran, bir kez bile 'olanak' demeyen, 'seçenek' kelimesini hiç kullanmayan ve fakat eserinin içinde defaatle bu kelimeleri kullanan Avcı, nasıl olur da böylesi bir eseri tek başına yazabilir. Hanefi Avcı'nın kendi kitabında söylediklerine kendini kaynak göstermesi gibi, ben de Avcı'nın teleşnikoflu medyatörlerden yardım alarak yazdığını, medya-polis ilişkileri bağlamında 22 yıldır uzman olan ve bu konuda master dersi veren uzman bir kişi olarak söylüyorum. Hayır yok derlerse de elimdeki delillerimi de kendilerine sunarım.
"Emniyette yükselmek ya da koltuğu korumak için en çok prim getiren yöntem Fethullahçılığa veya Aleviliğe çakmaktır." diyorsunuz. Bugün için mi söylüyorsunuz?
Elbette yeni yetişen genç emniyetçiler, yurt dışında master-doktora yapmış olanlar, Türkiye de akademik çalışma yapanlar ve sunumlarda bulunanlar bu kategori de değerlendirilmemelidir ki, Hanefi Avcı utanmadan ve sıkılmadan böyle olan herkesi de hiçbir delil göstermeden 'cemaatçi' diye karalamaktadır ki, buna asla ama asla hakkı yoktur. Çünkü Emniyette kafası çalışan ve aktif görevlere gelebilecek olan herkes ya Alevi ya da cemaatçi şeklinde kara leke çalınmaya çalışılır. Aynı askeriyede Sabatay, yargıda Alevi, medyada beyaz Türk, işadamlarında da mason denildiği gibi...
Avcı'nın suçladığı polisler arkadaşınız mı? Tanıyor musunuz?
Elbette, hem Hanefi Avcı'nın suçladığı polisleri, hem koruduğu ve hiç adını vermediği kendi ekibinden olan polisleri, hem de Hanefi Avcı'nın söylediklerinin dışındaki polisleri de ve hatta hiç sözünü ama elindeki belge diye açıkladığı evrakları kendisine teslim eden polisleri ve onların sivil uzantılarını da biliyorum, tanıyorum. Emniyetteki kişilerin de her olanı ve her konuşulanı ve Avcı'nın söylediklerini ve söylemediklerini de bildiğini, üzüldüğünü ve hatta Hanefi Avcı'ya abarttığı için kızdıklarını da biliyorum, yaşıyorum.
AVCI, UYUYAN HÜCRE
Avcı geçmişte kendisi 'Fethullahçı' suçlamasına maruz kalmışken ne oldu da aynı suçlamayı başkalarına yaptı?
Dedim ya, emniyette aktif görev az, pasifte olup da görev bekleyen ise pek çok. 80 il emniyet müdürlüğü ile Ankara'da Genel Müdürlük'teki, 40-50 kadar da genel müdür yardımcılıkları ve daire başkanlıkları. Bir diğer anlatımla, 130 kadar aktif görev dışında, bu görevleri bekleyen ve gelmek isteyen neredeyse 1500 kadar birinci sınıf emniyet müdürü var. O zaman inanılmaz Bizans oyunları yapılmakta. En güzel ayak oyunu da bir kişiyi karalarken ya Alevi demek ya da cemaatçi demek. Bunları söyleyin ki, o kişileri bir daha aktif görevlere getirmesinler ve bu kara boyunlarına yapışıp kalsın. Halbuki son 25 yıllık emniyet incelenecek olsa, en çok böylesi yafta vurulmaya çalışılan insanlar canla başla çalışıyorlar. Emin Aslan'ı da, Sabri Uzun'u da, Hanefi Avcı'yı da, Hüseyin Özalp'i de, rahmetli Taner Arda'yı, Ersin Yılmaz'ı da, Muzaffer Işık'ı da ekol bir emniyetçi haline getirenler bu Alevi ya da cemaatçi denilen altındaki kadrolarda çalışan kişiler. Bir diğer anlatımla; 'it ürür kervan yürür' anlatımındaki gibi...
Avcı'nın ipleri birilerinin elinde mi? Kitapta ''Ergenekon'u koruyabilmek için ellerindeki tek propaganda malzemesi" diyorsunuz?
Hanefi Avcı'nın ipinin birilerinin elinde olduğu seçeneğine çok inanmıyorum. Ancak o Anayasa oylamasının 'hayır' çıkması için ve Ergenekon davasının seyrini değiştirmek için kullanılan bir uyuyan hücre. Bir milliyetçi-muhafazakâr damar. Yeri geldiği için düğmeye basılarak kullanıldı ve bundan sonraki süreçte de benzeri kişiler ve kurumlar da Türkiye'yi karıştırmak adına, vesayet sisteminin devamını isteyenlerce kullanılacak. Ama artık Kürt'üyle, Türk'üyle Anadolu insanı gözünü açtı ve oynanan oyunları çok net görüyor.
İkinci kitabınız 'Heron İhaneti: Vecdi Gönül mü? İlker Başbuğ mu?' Yeni bilgi ve belgeler de ortaya çıkarken, bu mesele niye sessizlikle geçiştiriliyor?
Aksine, bence kesinlikle sessizlikle geçiştir(ile)miyor. Geçiştirmeye çalışıldıkça da daha da fazla ortaya çıkıyor ve devletin çok önemli kurumlarına karşı güven sarsılıyor. Askeriye şaibe altında kalıyor. Gariban Anadolu çocuklarının hep şehit olması sorgulanıyor. Neden artık profesyonel askerliğe geçilmiyor deniliyor. Sınır güvenliği için 'sınır polisi' ve kırsal kesim için 'kır polisi' kurulması tartışılıyor. Neden hep silik savunma bakanları oluyor konuşuluyor. Işık Koşanar ciddi bir sınav geçiriyor ve heron İhaneti aydınlatılmazsa Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ dönemindeki askeriyenin itibar kaybetmesi daha da arttırılmış mı olacak sorusu irdeleniyor. Bir diğer anlamla, artık ezber bozuluyor ve statükonun devamından beslenenlere çok ciddi yurttaş tarafında tokat atılırken, siyasi iradeye de sorumlulukları hatırlatılıyor, ki bunlar bence Türkiye'nin sivil bir demokrasiye dönüşmesi adına çok önemli köşe taşlarını oluşturuyor...
Son olarak Önder Aytaç kimdir bölümü yedi sayfa tutuyor? Bu kadar detaylı biyografiye niye ihtiyaç duydunuz?
Hani derler ya Murat Bey, 'Lan boru mu bu? Adam söylüyor kardeşim' diye. İşte benim durumda bu. Her iki kitapta da ben bunları söylemeye, yorumlamaya, çıkarımlarda bulunmaya yetkiliyim. İnanmıyorsan da bak CV'me ve de söylediklerimi bir kere daha dikkatlice oku, kavra ve anlayarak yorumla demek için böylesi uzun bir kimdir bölümünü kitaba yazdım. Ama asıl önemli olan da öteki tarafta, 'evet bizdendi ve güzel işler yaptı' denilmesine talip olmak!...
ZAMAN PAZAR'DAN MURAT TOKAY'IN RÖPORTAJI