TBMM'de konuya ilişkin bilgi veren Anadol, Türkler'in 12 Eylül darbesinin hemen öncesinde, İstanbul'daki evinin önünde katledildiğini söyledi. Anadol, aradan 30 yılı aşan bir süre geçmesine ve gerçek faillerin bilinmesine rağmen, faillerin uzun süre adalet önüne çıkarılmadığını ve gizli ellerce korunduğunu ileri sürdü. Anadol, bu süreçte Türkler cinayetinin gerçek failinin başka bir suç işleyince tesadüfen ortaya çıktığını iddia etti. Türkler'in yakınlarını girişimleriyle 1996 yılında davanın tekrar açıldığını hatırlatan CHP'li Anadol, ancak dosyanın Ankara'dan İstanbul'a tam 6 yılda ulaşabildiğini önü sürdü. Anadol, davanın 2003 yılından sonraki seyrinin düşündürücü olduğunu belirterek, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2003'de beraata hükmettiğini, ancak bunun Yargıtay tarafından bozulduğunu kaydetti.
Davanın Aralık 2010 tarihli duruşmada, zaman aşımından düştüğüne işaret eden Anadol, açıklamasına şöyle devam etti: "Kemal Türkler cinayeti sadece bir demokratik kitle örgütü önderinin katledilmesi değil, aynı zamanda 12 Eylül Askeri darbesine zemin hazırlayan siyasi bir suikasttır. Bu cinayete adı karışanların, Susurluk sürecinde de karşımıza çıkması tesadüf değildir. Bu siyasi cinayetin gerçek failinin ceza almaktan kurtarılması AKP iktidarının da içine çetelerin sızdığını gözler önüne sermektedir. Kemal Türkler cinayetini gerçekleştirenlerin kimler tarafından korunup himaye edildiklerinin bir an önce ortaya çıkarılması gerekir."
