Mahkeme heyeti, zamanaşımı süresinin dolduğuna karar vererek davayı düşürdü.
Karara sendikacı Kemal Türkler’in ailesi ve sendikacılar büyük tepki gösterdi. Kararın açıklanmasının ardından, salonda ve mahkeme önünde gerginlik yaşandı.
ÇELEBİ: SANIK BİZCE KATİLDİR
DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, kararın ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bizim açımızdan sanık katildir, Kemal Türkler’i öldüren kişidir. Bu da yargı tarafından iki kere tescil edilmiştir, bunun ötesi yok. Dava, belgelerin gizlenmesiyle, uzun sürelerle kasıtlı olarak zamanaşımına taşınmıştır. Davayı uluslararası mahkemeler nezdinde devam ettireceğiz. Bu katilleri belli olan bir davadır. Bu kararları verenlerin ne kadar huzur içerisisinde ve rahat uyuyacaklarını kendi vicdanlarına bırakacağız. Bizim açımızdan aklanmış değildir. Sonuna kadar bu davayı sürdüreceğiz. Kemal Türkler ölmedi, yaşıyor.”
TÜRKLER'İN KIZI: BABAMDAN KORKMAYA DEVAM EDİN
Kemal Türkler’in kızı Nilgün Türkler Soydan ise şöyle konuştu: “Ünal Osmanağaoğlu benim babamı öldüren katillerden biridir, ben bunu gözümle gördüm. AİHM’e başvurmaktan üzüntü duymayacağım. Babamın mezarından, adından korkuyorsunuz. Babamdan korkmaya devam edin, ben onun kızıyım. Birçok işçi onun arakasından geliyor. Bir sürü Kemal Türkler arkadan geliyor. Devlet katilin hesabını tarihe verecektir."
ZAMANAŞIMI BÖYLE GELDİ
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, DİSK genel başkanlarından Kemal Türkler'in 22 Temmuz 1980'de evinin önünde otomobiline binmek üzereyken Ünal Osmanağaoğlu ile arkadaşları Aydın Eryılmaz, Abdülsamet Karakuş ve İsmet Koçak tarafından öldürüldüğü, koruma polisi Ali Bilsev'in de yaralandığı ifade ediliyordu.
İddianamede, bu olaya ilişkin, Osmanağaoğlu'nun suç ortakları hakkında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde kamu davası açıldığı, İstanbul ilinde sıkıyönetimin kalkması nedeniyle sanık hakkındaki dosyanın ayrılarak, genel hükümler uyarınca suç yeri sorumluluk alanı olarak Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildiği kaydediliyordu.
''Suçun, DGM'nin kuruluşu hakkındaki kanunun geçici 1. maddesi gereğince, kanunun yürürlüğe girdiği 1 Mayıs 1984'ten önce işlenmesi nedeniyle Osmanağaoğlu'nun DGM'de yargılanmasının mümkün olmadığı'' vurgulanan iddianamede, sanığın, TCK'nın 149/2. maddesi uyarınca ''ahaliyi ayaklandırarak birbirini öldürmeye sebebiyet vermek'' suçundan cezalandırılması talep ediliyordu. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın 14 Nisan 2003 tarihli duruşmasında, sanık Osmanağaoğlu'nun beraatına karar verilmişti.
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin ilamında ise Abdülsamet Karakuş, Aydın Eryılmaz, Celal Adan, İsmet Koçak ve İsmail Aydın Esi'ye ait dava dosyalarının akıbeti ve kesinleşip kesinleşmediği konusunun dosya kapsamı ile anlaşılamadığı gerekçesiyle bu hususun yeniden araştırılıp denetime olanak verecek şekilde gerekli bilgi ve belgeler getirtilip dosya içine konulduktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği belirtilerek, eksik soruşturma gerekçesiyle karar bozulmuştu.
Bozma kararının ardından davayı tekrar görüşen Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, hakkında Kemal Türkler'in öldürülmesi olayı ile biten suç nedeniyle 765 sayılı TCK'nın 149/2. maddesine muhalefet suçundan dava açılan sanık Ünal Osmanağaoğlu'nun, ''bu suçu işlediği hususunda mahkumiyetine yeterli ve kati deliller bulunamadığı''ndan beraatına hükmetmişti.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ''Kemal Türkler'in Merter'deki evinin önünde öldürülmesi eyleminde Ünal Osmanağaoğlu'nun eylem yerinin belirlenmesi, keşif yapılması, planlama aşamasında görev alması ve olay sırasında silahla ateş ederek, suça asli maddi fail olarak katıldığının anlaşıldığına'' işaret ederek, Osmanağaoğlu hakkında verilen beraat kararını oy birliğiyle bozmuştu.
Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yaptığı yargılamada, 30 Temmuz 2009 tarihinde beraat hükmünde direnme kararı almıştı. Direnme kararını inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hükmün bozulmasına karar vermişti